Bilhassa da "feminizm" bağlamındaki "tabu yıkan" mücadeleleriyle de dolu geçen...
Gerçek yaşam öyküsünün gözler önüne serildiği "Young Woman and the Sea: How Trudy Ederle Conquered the English Channel and Inspired the World" (2009) isimli kitabından uyarlayarak...
Jeff Nathanson'ın kaleme aldığı ve yönetmen koltuğunda da "Pirates of the Caribbean: Dead Men Tell No Tales" dan da (2017) tanımakta olduğumuz Norveçli sinemacı Joachim Rønning'in oturmakta olduğu "Young Woman and the Sea"; biyografik bir tarihi spor draması olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, 2025 yılında dağıtılacak Academy Ödülleri'nden birkaç tanesine aday olup...
Eğer çok da büyük bir talihsizlik yaşanmaz ise de...
Hiç değilse birisini alabileceğini tahmin ettiğimiz; Walt Disney Pictures - Jerry Bruckheimer Films ortak yapımı bu Amerikan filmine biraz daha yakından bakalım...
***
- New York Kenti, 1914 -
9 yaşındaki Trudy (Olive Abercrombie)...
Hastalanmış ve ateşinin de yeniden yükselmiş olması nedeniyle...
Ablası Margaret "Meg" Ederle (Lilly Aspell) ve annesi Gertrude Anna Ederle (Jeanette Hain) tarafından...
Yatağından kalkmamaya zorlanmaktadır...
***
Halbuki o...
Pencereden bakıldığında görülen...
Limanın üstünü sarmış vaziyetteki...
Simsiyah dumanların sebebini merak etmekte...
***
Ve...
Annesinden bunun...
Limana yaklaşan bir feribottaki yangından kaynaklanmasının yanı sıra...
Kıyıya 10 metrelik bir mesafe kalmış olmasına rağmen...
Yüzme bilmedikleri için...
Suya atlayıp canlarını kurtarmak yerine...
Vapurda kalmak suretiyle...
Çoğu kadın olan yüzlerce insanın yanarak öldükleri...
Bir facia olduğunu öğrenecek...
***
Ardından da...
Kendisini kontrole gelen Dr. Weiss (Velizar Binev)...
Alman göçmeni ailenin babası Henry Ederle'ye (Kim Bodnia)...
Karısı Gertrude ile çocukları Meg ve Henry Jr.'ın (Ethan Rouse) gözleri önünde...
Kızamığa yakalanan ve ateşi de bir türlü düşürülemeyen Trudy'nin...
Sabaha çıkamayacağını söyleyecek...
***
Ama...
Hiç de öyle olmayacak...
Ve...
Trudy kefeni yırtıp...
Hayata yeniden merhaba derken...
***
Her ne kadar...
Mahallede bir kasap dükkanı işleten Henry...
"Kızlar yüzer miymiş?" diyerek itiraz etse de...
Yaşanan feribot faciasından ders çıkartmayı bilen Gertrude...
Çocuklarına yüzme öğretme kararı alacak...
***
Fakat aynı Henry...
Sadece bir süreliğine de olsa...
İleri sürdüğü sağlık bahaneleri sayesinde...
Karşısına değişik engeller çıkarttığı ve kızamık geçirdiği için halka açık herhangi bir havuza kabul edilmeyen Trudy'i...
Yüzme işinden muaf tutmaya çalışsa da...
***
Afacanlığına mani olamadığı Trudy...
Henry'nin inadını kırmayı başaracaktır...
***
Bunun üzerine...
Meg (Tilda Cobham-Hervey) ile Trudy (Daisy Ridley)...
Biraz daha büyüdüklerinde...
Kızlarını yanına alan Gertrude...
Onların...
Charlotte "Eppy" Epstein'ın (Sian Clifford) antrenörlüğünü üstlendiği...
Kadınlar Yüzme Birliği'ne katılmalarını sağlayacaktır...
***
Ancak biz...
Tam da bu aşamada...
"Spoiler" vererek...
Filmi henüz izlememiş olanların ağızlarının tadını kaçırmak istemediğimiz için...
Anlatımımızı nihayetlendirirken...
***
Yalnızca Meg'i beğenen Eppy'nin...
Çelimsiz olmasına ilaveten...
Sanki birazdan boğulacakmış gibi yüzen Trudy'i...
Gertrude'un annelik ısrarı...
Ve de...
İleri sürdüğü bazı koşulların yerine getirilmesi karşılığında kabul ettiğini de belirtmek isteriz...
Dakika 20...
***
Bir zamanlar Amerika'da...
"Afro-Amerikan kökenli" olmak kadar "kadın" olmanın da zorluklarının, yeterince vurgulandığı filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı...
Meg'in...
Gözyaşı dökerek isyan ettiği...
"Biz, kasapta çalışan iki kızız... Biz kazanamayız... İnsanlar, kahraman olmamızı istemiyorlar... Hiçbir şey olmamızı istemiyorlar... Üzgünüm Trudy... Denedim..." şeklindeki tiradının damgasını vurarak...
Dönüm noktasını oluşturacağı...
Destansı bir karşı koyuşun dillendirildiği, 109 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.