Hak verilmez, söke söke alınır!
Yazar: Duygu KocabaylıoğluDisney+ platformunda 19 Temmuz Cuma günü itibariyle yayına giren "Young Woman and the Sea" (2024), hem spor hem feminizm tarihine mal olmuş bir şahsiyetin, Amerikalı Olimpiyat yüzücüsü Gertrude Ederle’nin yaşam öyküsünü filme aktaran yetkin bir uyarlama. Filmde karşımıza takma isimlerinden biri olan Trudy olarak çıkan Ederle, 1920’lerin Amerikasında bir genç kızın, erkek egemen dünyanın tüm kısıtlamaları ve engellemelerine rağmen kendisine olan inanç ve inatla neler başarabileceğini gösteriyor; üstelik “kadınlar fiziken yüzmeye ve spora yetersizdir” safsatasını da gerçekten bileğinin hakkıyla yeniyor.
Yönetmenliğini Norveçli sinemacı Joachim Rønning’in üstlendiği filmin senaryosu ise uyarlamalar konusunda deneyimli bir isim olan Jeff Nathanson’a ait. Yapımcı koltuğunda Jerry Bruckheimer isminin yer alması, seyirciye standart üstü bir platform işi izleyeceğinin de ipucunu veriyor. Yakın dönemde dijital platformların imza attığı filmler, teknik açıdan yetkin ama senaryosu zayıf, rejisi ortalama sularda dans eden işler olarak listeleniyor maalesef. Neyse ki Glenn Stout’un aynı adlı eserinden uyarlanan “Young Woman and the Sea” ucuza kaçmadan, biyografik bir hikayeyi dönemin tarihsel dinamikleri çerçevesinde ele almayı başarıyor; üstelik senaryosunun kurgusal bölümleri de bu bağlamda incelikle işlenmiş.
Konuya yabancı olanlar için kısa bir tarihsel bilgi verelim: Yüzme sporunun tarihinde oldukça önemli bir yer edinmiş olan Gertrude Ederle (1905-2003), 1926 yılında Fransa’dan İngiltere’ye Manş Denizi'ni yüzerek geçmeyi başaran ilk kadın yüzücü. Üstelik bırakın Manş gibi zorlu ve uluslararası suları, kadınlara denizlerin veya havuzların sadece belli alanlarını reva gören, her tarafı kapalı kıyafetlerle köpek stilinde çırpınmayı yüzme olarak lütfeden ezici bir zihniyetin ortasında, kendisine kurulan kumpaslara rağmen, aklına koyduğunu müthiş bir azimle gerçekleştirmeyi başaran bir isim Trudy Ederle. Filmde kendisine hayat veren Daisy Ridley de -ki kendisini yeni Star Wars serisinin asi genç kadın karakteri Rey olarak tanıyoruz- etkileyici performansı ile Ederle gibi önemli bir kadın figürü, gerçekçi bir perspektiften sırtlamayı başarıyor. Öte yandan senaryo, baş karakterinin azmini yetkinlikle çizilmiş kadın yan karakterlerle de örüyor. Trudy’nin ablası Meg Ederle (Tilda Cobham-Hervey), anne Gertrude Ederle (Jeanette Hain) ve yine tarihsel açıdan gerçek bir karakter olan Charlotte 'Eppy' Epstein (Sian Clifford), dönemin erkek egemen zihniyetine toslasalar da tekrar ayağa kalkmayı beceren ve mücadeleyi bırakmayan güçlü kadın figürler.
Teknik açıdan neredeyse kusursuz diyebileceğimiz kalitede bir yapım olan "Young Woman and the Sea", ödüllü görüntü yönetmeni Oscar Faura’nın sinematografisi ile sınıf atlıyor. Amelia Warner’ın imzasını taşıyan film müzikleri ise bu biyografik hikayenin duygusal dozajını arttırıyor.
Özetle, eldeki müthiş öyküyü iyi işleyen senaryosu ile film, 20. yüzyılın başlarında kadınların toplumdaki yerini ve karşılaştıkları engellemeleri derinlemesine ele alırken, feminist hareket açısından da can alıcı mesajlar veriyor. Gertrude Ederle'nin öyküsü, sadece spor dünyasında değil, genel olarak toplumsal alanda da kadınların karşılaştıkları zorlukları, kısıtlamaları ve tüm bu engellemeleri aşma mücadelelerini gözler önüne seriyor. Film, Ederle'nin yüzme tutkusunu, kararlılığını ve azmini, dönemin sosyal ve kültürel baskıları altında nasıl şekillendirdiğini ustalıkla ekrana taşıyor. Bu yapımın belki de en büyük eksisi, filmi sinema perdesinde seyredemeyecek oluşumuz.
"Young Woman and the Sea", her alanda olduğu gibi denizin de erkek işi olduğuna inanılan, çok değil sadece bir asır önceki bir dünya düzeninde, söz konusu yüzebilmek bile olsa kadınların haklarını söke söke alışlarını seyircinin önüne seren bir yapım; Disney+ platformunda yayında. Yaz tatilinde gönlünüzce yüzmeye gitmeden önce mutlaka seyredilmeli.
Günümüzden sadece 100 sene öncesine yürekten bir saygı ile…