Derdini tam anlatamayan, çok dertli bir film...
Yazar: Egemen TokatlıoğluYönetmenliğini 120, 72. Koğuş, Deli Deli Olma, O... Çocukları, Yangın Var gibi filmleri de yönetmiş olan Murat Saraçoğlu’nun senaryosunu da yazdığı Memleket, geçtiğimiz hafta sınırlı sayıda kopya ile vizyona girdi. Film, sular altında kalmış ve bu sebeple çoğu kişinin göç ettiği, az nüfuslu bir Anadolu köyünde geçen hikayeyi anlatıyor. Torunları Narhanım’ı büyütmeye çalışan iki yaşlı çiftin rutin yaşamları evlerine bir hırsızın girmesiyle değişiyor. Bir yandan geçmişleri ile yüzleşmeye çalışan ama bunu sessizce yapan çiftin hikayesi bir yandan hayatta tek tutunabildikleri dal olan Narhanım’ı büyütme çabaları ile gelişiyor.
En son komedi/dram türünde çektiği Yangın Var filmi ile kamera arkasına geçen Saraçoğlu, bu sefer bizi Anadolu’da yaşanan bir drama tanıklık ettiriyor, Anadolu’nun kavurucu sıcağı altında sessiz sedasız yaşanan bu köyde sessizliğin içinden bir anlam çıkarmaya çalışıyor. Kızı ve damadını kaybetmiş yaşlı çift, torunlarını bu zor şartlar altında okutmaya, yön göstermeye çalışıyor. Sessiz ama etkili öyküsü ilik ilik işleniyor. Ancak bunu yaparken seyirci ile bağı tam olarak kuramıyor.
Filmde sürekli olarak bir “vakit” endişesi hakim. Namaz vakti, güneşin doğma vakti, torunları Narhanım’ın eve dönme vakti gibi bir olgu var. Zamanın kaybolduğu bu küçük köyde ağır işleyen vakte inat artık gitmek, devam etmek istediklerini, bu yavaşlık içerisinde bir hareket isteği var. Evlerinin yıllar önce sular altında kalmasından sonra gözle görülür bir tehdit gözükmeyen köyde bir anda bir hırsızın ortaya çıkması da bu yaşlı çifti ve köyün tek hareket odağı tarla bekçisi Osman’ı düşünmeye sevk ediyor. Film, seyirciyi empati kurmaya zorlasa da karakterlerle bütünleşmekte sıkıntı yaşatıyor.
Ancak kabul edilmeli ki filmin başrolündeki Şerif Sezer ve Hikmet Karagöz’ün performansları göz dolduruyor. İki usta oyuncunun diyalogları, uzun süren sessiz bakışları ve umutsuzlukları perdeye muazzam şekilde yansıyor. Hemen bir parantez açmak gerekirse Narhanım’ı oynayan küçük oyuncu Melike Zeynep Atış’ın da performansı harikulade. Genç oyuncu, henüz ilkokul çağında okula tekne ile gidip gelmek zorunda olan, bu ıssız köyde ninesi ve dedesini saymazsak yapayalnız olan ama bunu yine de hissettirmemeye çalışan, ninesi ve dedesine elinden geldiğince yardımcı olmak isteyen Narhanım rolünde çok naif ve gerçekçi bir oyunculuk sergilemiş. Gelecek vaat ettiğini söylemek yanlış olmaz. Yönetmen Saraçoğlu ise atmosfer yaratmakta oldukça başarılı. O ağır hava içerisinde sizi koltuğunuzdan kaldırıp o köye misafir etmiş, hüznü yaşatmayı başarmış.
Yine de tüm bu oyunculuklar, atmosfer içerisinde hikaye örgüsü biraz daha seyirciyi yakalayabilirdi. Seyirci ile tam bir bütün olamayan film için insanın içini burkan sahneleri, muazzam atmosferine rağmen derdini tam anlatamayan çok dertli bir dram denebilir.