En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Birkan K.
Takipçi
51 değerlendirmeler
Takip Et!
3,0
27 Şubat 2017 tarihinde eklendi
8 dalda Oscar’a aday ama o kalitede bir film olduğunu düşünmüyorum. Genelde zenci ve eşcinsel öğeleri gibi hassas konular Amerikanya’da hatta tüm Dünya’da ilgi uyandırsa da bu iki öğeyi birlikte kullanarak Oscar’a Aday olan bu filmin En İyi Film dalında pek şansı olacağını düşünmüyorum. Ülkemizde Brokeback Mountain’ın “İbne Kovboylar” diye anıldığı korsan piyasasında bu filmin de “Zencili Gay” filmi gibi basitleştirileceğini, homofobik ortamlarda böyle anılacağına şüphemiz yok. Filmin afişi çok başarılı ve filmin akışını çok güzel bir şekilde özetliyor. Chiron’un büyümesini 3 aşama da anlatıyor. Ve bunu hikaye başlarında ki üç farklı renk ile temsil ediyor. Görüntü rengi ve kamera açıları oldukça başarılı. Hatta filmin Oscarlık iki performansı bunlar diyebilirim. Sahne geçişleri kusursuz, ama bunlara rağmen hikaye çok durağan gidiyor. 15 dakika da anlatılacak bir hikaye 1 saat 51 dakika gibi uzun bir süreye yayılmış. Filmin ana hikayesi Chiron’un kötü kaderi ve çevresi tarafından yanlız bırakılmaya zorlanmasından, iki erkek zencinin yarım kalan aşklarına kayıyor. Chiron’un uyuşturucu müptelası annesi Paula (Naomie Harris) ve Juan (Mahershala Ali) oyunculuklarıyla filmin en güzel unsurlarından. Film Oscar’lık bir film değil ama farklı anlatımıyla vasatın üstünde izlenilebilir filmlerden. Ama iki erkeğin öpüşmesine dayanamayanlardansanız hiç bulaşmayın derim.
Şimdi yazacaklarım için belki de çok fazla diyeceksiniz ya da bu filmden filan anlamıyor diyecekler. Ama şu unutulmamalıdır ki bunlar benim görüşlerim beğenen olur beğenen olmaz orası kişiye göre değişir. Ama bir şey var ki kral çıplak diyebilmekte ayrıca bir cesarettir. Hayatımda gördüğüm en berbat, en dandik, en gereksiz filmlerden biri oldu Moonlight. Tam bir buçuk saat süren bir hiçlik sadece. Şimdi gelelim neden böyle dediğime. Sinemanın herkese hitap ettiğini düşünmüşümdür hep ama nedense bazı filmler sanat filmi kisvesi altında sadece eleştirmenlerin kafa yapısına göre yapılıyor sanki. Sadece onlara bir anlam ifade ediyor gibi. Bu filme benzer ve bundan çok çok daha iyi bir çok biyografi, gerçek hayattan alınma hikaye ya da dram tarzı film izledim. Ama son yıllarda Oscar'ı bu tarz sanatsal ve Drama filmlerine verilen ve sadece eleştirmenlere anlamlı gelen filmlere veriyorlar nedense. Arkadaş yapılan filmi sadece eleştirmenler mi izleyecek. Bu ödülleri verirken hiç mi izleyici düşünülmez. Bu nasıl boş beleş filmdir böyle anlamıyorum. Şimdi aradan birileri de çıkar sen ne anlarsın demeye başlar.Sen git anca aksiyon filmi seyret filan der. Sanırsın kendi 20 film çekmiş gibi bu yazdıklarıma muhalefet olacak bir sürü insan var piyasada. Ama kendilerini çok bilmiş sayan ve sırf insanların bir kısmının beğendiği ve geri kalanların ise o beğenenlerin bir bildiği vardır kıvamındaki düşünceleri ile kendilerininde beğendiği yapımlar olarak kalacak bir film daha. Filmi izlerken can sıkıntısından ölmemeniz içten bile değil. Bir de bu filme en iyi film Oscar ile en iyi yardımcı erkek oyuncu Oscar'ını vermediler mi kafayı yememek elde değil. Aga Hacksaw Ridge gibi efsane bir filme git sen ses oscarını ver bu kıçı kırık ne olduğu belli olmayan filme de en iyi film ve en iyi erkek oyuncu Oscar'ını ver. Ben böyle adaletin ve böyle ödül anlayışının üstüne başka şeyler söylemek dahi istemiyorum. Kimse olanı görmek istemiyor. Bu film ne anlatıyor, etkileyiciliği nedir, herkese hitap ediyor mu. Ben söyleyeyim anlattığını sandığı her neyse o bile hiç etkileyici değil ve en iyi yardımcı erkek oyuncu Oscar'ı verilen baş roldeki Mahershala Ali bil sadece 20 dakika filan gözüküyor.Ulan neyine verdiniz bu Oscar'ı adamın endamına mı.. Yok arkadaş anlamak istemiyorum. Benim giden 1.5 saatimi kim geri verecek. Bir de son dönemde Birdman da böyle olmuştu. Böyle saçma sapan boş beleş filmlere ödül verip abartan elinde piposu sanat eleştirmeni kılıklı adamların elinden de ancak bu çıkardı. Bu film bu kadar ödül almasa ve ön plana çıkmasa. Diğer fimlerle birlikte ilk halka izletilse ve halk vermiş olsa bu filmlere ödül değil ödül almak aday bile olamazdı. Ama devir reklam devri ve saçma sapan filmler sırf trend diye insanlarda laf edemez oldu.Çünkü anlasa da anlamasa da yapacağı kötü eleştiri onun dışlanmasına neden olacak. Aga öyle sinirliyim ki şu ana bu yorumu yazmak için gecenin bir vakti kalktım dikildim. Ve asıl korkum La La Land denen filminde bunun gibi boş beleş bir film olduğu korkusu. Tek diyeceğim aklı olan bu saçmalıktan uzak dursun o kadar. Benim puanım 1. Şimdi İMDB ye gidip orada da 1 vericem. Uzak durun..
Moonlight, genç bir çocuk olan Chiron'un hikayesine odaklanıyor ve film bu hikayeyi 3 farklı bölümde incelemiş. İlk bölümde Chiron'un çocukluğunu ve bir uyuşturucu satıcısı olan Juan'la olan bir nevi baba oğul ilişkisini görüyoruz. İkinci bölümde Chiron'un gençliğini, onun yaşadığı zor çevre koşullarını ve kişiliğinin geliştiğini görüyoruz. Son bölümdeyse Chrion'un bir yetişkin olarak hayatını nasıl ilerlettiğini görüyoruz. Ve filmin kendisi de bu hikayeyi anlatırken Chrion'un yaşadığı bu zor çevre içerisinde kimsenin onu anlamamasını ve kişiliğinin nasıl şekillendiğini gösteriyor kısaca.
Moonlight'ı izlemeden hemen önce insanların yazdıkları yorumları bir incelemek istedim. Amerika başta olmak üzere bu filme dair hep olumlu yorumlar okudum. 8 dalda Oscar'a aday olması da bunun kanıtı. Ama daha çok diğer ülkelerdeki yorumlara bakınca herkesin filmi yerden yere vurduğunu gördüm. Bunun da nedeni oldukça basit aslında.
Moonlight filminde yaşanılan sorunlar bize pek hitap etmiyor. Geçen günlerde eleştirdiğim Patriots Day filmindeki gibi bu film daha çok Amerika'ya hitap ediyor. Ama fark şu: Patriots Day, hikayesini oldukça milliyetçi bir şekilde anlatırken bu filmse hikayesini çok sade ve gerçekçi bir şekilde anlatmış.
Moonlight herkese hitap eden bir film değil. Daha çok filmi izlerken empati kurmanız gereken ve filmin bu gerçekleri nasıl aktardığına dair takdir etmeniz gereken bir iş. Ben her ne kadar Moonlight'ı herkes kadar sevmemiş olsam da çok ama çok takdir ettim. Çünkü Moonlight'ın geçtiği çevreyi bu kadar gerçekçi bir şekilde anlatan başka bir film daha görmedim. Özellikle de Amerika'da böyle mahallelerde yaşayan çocukların ve gençlerin hangi zorluklar içinde yaşadığını görüyorsunuz ve hissedebiliyorsunuz.
2 yıl önce çıkmış ve 12 yılda çekilmiş olan Boyhood filmini hatırlıyor musunuz? Boyhood'u saygı duymuş olsam da bana biraz boş gelmişti. 3 saate yakın süresinde sadece bir çocuğun büyümesini gösterip "gözümüzün önünde büyüdü" gibi bir his uyandırıyordu. Ama Moonlight ise Boyhood'un yapamadığı şeyi yapıyor. Çünkü Moonlight'ın gerçekten de bir amacı var ve bütün bunların içinden bir mesaj vermeye çalışıyor. Üstelik bu mesajı verirken de hiç zorlanmıyor, doğal ve gerçekçi havasını hiç yitirmiyor.
Oyunculuklara gelirsek, Chiron'u oynayan 3 oyuncunun oyunculukları çok başarılıydı. Ayrıca Mahershala Ali de çok iyiydi. Ali'nin filmdeki rolünün daha uzun olmasını dilerdim ama yine de bulunduğu her sahneyi çalmayı başarmış. Filmdeki en iyi oyuncuysa benim gözümde Naomie Harris'di. Harris bu filmde resmen döktürmüş. James Bond filmlerindeki performansından bu noktaya gelmesine çok şaşırdım. Ayrıca yönetmen Barry Jenkins'in hikayeyi anlatış tarzına, sinematografiye ve Nicholas Britell'in müziğine de bayıldığımı belirtmeliyim.
Peki bütün bu takdir ettiğim yanlarının dışında Moonlight'ın sorunları var mı? Benim gözümde birkaç tane var. Öncelikle her ne kadar Moonlight çok etkileyici olsa da filmin durağan temposu ve işlediği yoğun konuları yüzünden bir daha izleyebileceğimi pek zannetmiyorum. Tekrar ve tekrar izlenebilirliği olan bir film değil yani. Bunun dışında da birkaç ufak sahne gereğinden fazla uzatılmış.
Kısacası Moonlight, herkese hitap eden bir film olmasa da kesinlikle takdir edilmesi gereken bir iş. Müthiş oyunculukları, yönetmenliği, müziği ve kurgusuyla Moonlight, gerçekten de etkileyici bir film. Kendi türünde çok cesur ve farklı bir film olduğundan desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. İyi seyirler.
FİLMİN İYİ YANLARI:
+ Filmin geçtiği çevreye dair yakalanmış olan gerçekçi ton.
+ Oyunculuklar, yönetmenlik, sineamtografi ve müzikler.
+ Kimsenin yapmaya cesaret edemeyeceği türde bir iş olması.
FİLMİN KÖTÜ YANLARI:
- Birkaç uzatılmış sahne, tekrar ve tekrar izlenebilirliği olmaması.
Olaylı bir şekilde de olsa En İyi Film ödülü alan "Moonlight" bana kalırsa bir yere kadar çok güzel geliyor ancak ondan sonra inanılmaz bir tempo düşüklüğüne giderek bir efsane olma fırsatını ıskalıyor. Tempo film boyunca çok da yüksek seyretmiyor zaten fakat son yirmi dakika, yönetmenin bilinçli bir tercihi olsa da, fazla ağır. Çocukluk ve gençlik ile kurulan bağlantılar açısından önemli sahneler gibi görünse de, daha doyurucu bir final yapılabilirdi. Yine de kesinlikle izlenmesi gerekiyor. Başarıl bir büyüme hikayesi. Başarılı bir toplum tespiti. Müzik kullanımı etkileyici. Oyuncular, yine ödüllü ve adaylık sahibi isimler zaten, son derece kaliteli. Vurucu bir yapım.
Senaryosunu da Tarell Alvin McCraney’in “In Moonlight Black Boys Look Blue” isimli basılmamış yarı otobiyografik tiyatro oyunundan uyarlayarak yazan Barry Jenkins’ın yönetmen koltuğunda oturduğu “Moonlight”, filmin önemli karakterlerinden Chiron ve Kevin’ın çocukluktan yetişkinliğe geçişlerinin anlatıldığı üç bölümlük, insana “Hadi ya?” dedirten bir hikâyeye sahip…
“Homofobik” ön yargıya sahip olanların "tüm ayarlarını" alt üst edecek olan film uyuşturucu satıcısı Küba asıllı Juan (Mahershala Ali) ile “Litte / Ufak” lakaplı Chiron’un (Alex R. Hibbert) Miami, Liberty City’de yollarının kesiştiği sahneler ile başlar…
İ. Little: Her zaman olduğu gibi okuldaki çocukların şiddetine maruz kalarak kaçan dokuz yaşlarındaki Chiron, bir eroinman evine sığınır…
Olayın farkına varan Juan, çocuğu bir restoranda önce yemeğe sonrada ağzından laf almak üzere kendi evine götürür…
Zira kız arkadaşı Teresa’nın (Janelle Monáe) onu konuşturabileceğini düşünmektedir…
Ama yine ağzını sadece yemek için açan ufaklık, ısrarlara dayanamaz ve çok geçmeden de çözülür…
Annesi ile yaşadığı evin adresini vermeyi reddeden küçük Chiron o geceyi, hemencecik ısındığı Juan ve Teresa’nın yanında geçirir…
Juan sabah Chiron’u götürerek annesi Paula’ya (Naomie Harris) teslim eder…
Sokakta diğer çocuklarca sürekli tartaklanarak hakarete uğrayan Chiron’a en yakın arkadaşı Kevin (Jaden Piner), ezik davranarak bu tiplerin kendisine sataşmasına izin vermemesini öğütler…
Babasına ne olduğunu hiçbir şekilde öğrenemediğimiz Chiron’un durumundan fazlasıyla etkilenerek, bir anlamda onu himayesi altına almış olan Juan, çocuğu denize yüzmeye götürür…
Eve dönüşte harçlık vermeyi de ihmal etmez…
Chiron’un içeriye girdiğinde gördüğü şey, tanımadığı bir erkeğin annesine eşlik ediyor olmasıdır…
Aslında bu Chiron için artık vaka-ı adiyedendir de…
Zaten Juan’da uyuşturucu müptelası Paula’yı müşterisi olarak kendisinden sürekli mal alan aynı erkekle kafayı dumanlarken yakalamıştır…
Bu arada annesinden nefret etmekte olan Chiron, evlerine gittiği Juan ile Teresa’ya eşcinsellikle ilgili (o an için yanıtsız kalan) sorular yöneltir…
Ve…
İİ. Chiron: On altı yaşına gelen Chiron’un başı, okulda zorbalık yaparak hayatını zindana çeviren Terrel (Patrick Decile) ile fena halde derttedir…
Okuldan çıkıp eve gittiğinde Chiron’a annesi:
“Bu akşam bir arkadaşım gelecek, kendine kalabilecek bir başka yer bul” deyince, o da soluğu Teresa’nın yanında alır…
Yalnız öldüğü için artık Juan yoktur ortalıkta…
Hepsi bu kadar mı?
Elbette değil…
Şu ana kadar sadece Chiron’un içinde bulunduğu durum ve ortamı anlayarak kısaca özetlemeye çalıştık…
Geride Chiron’un kendi cinsel kimliğini keşfetmesinin yanı sıra hayatının normal akışını değiştirecek sahneler ile olgun yaştaki Chiron (Trevante Rhodes) ve Kevin’ın (André Holland) son hallerini keşfedeceğimiz “İİİ. Black” adında son bir bölüm daha bulunmakta…
Eğer halen izlemediyseniz, 4 milyon dolar gibi mütevazi bir bütçeyle çekilerek “Yılın En İyi Filmi”, “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” (Mahershala Ali) ve “En İyi Senaryo Uyarlaması” kategorilerinde üç Academy Ödülünü birden kazanan bu filmi kaçırmamanızı önereceğiz…
Ben filmi hakikaten çok beğendim. Diyalog ağırlıklı bu film üç kısım içerisinde bir insanın büyümesini anlatıyor. Bu sefer büyüyen eşcinsel bir çocuk, eşcinsel bir ergen ve eşcinsel bir adam. Birinci bölümde baş karakterimiz çocukluğunda neden farklı olduğunu anlayamıyor, ikincisinde farklılığından kaçmaya çalışıyor, üçüncüsünde ise toplumda hayatta kalabilmek için gizlediği ve bastırdığı bu yönünü geçmişine dönerek aşıyor ya da o yönüne temas etmiş oluyor. Bu anlamda hakikati hakkında nesnel bilgisi az olan, ya da bu bilgisi toplum tarafından tam anlamıyla kabul edilmeyen ama yaşamak zorunda kaldığı kendi gerçeğini yadsımamak, bunu kabullenmek, bunu ifade etmek zorunda olan bir insanın hikayesinin anlatıldığı Moonlight, aksiyon bekleyen insanları tatmin etmiyor, doğal olarak, çünkü her üç bölümde de gördüğümüz gibi, filmin tamamına yayılan sükünet hissi, aceleye gelmeyen, ağırdan alan; pozlardan, yalancı ve samimiyetsiz imajlardan öte insan duygularıdır diyen, anlamak için hikayesini ağır anlatan ve olayların akışını değil duyguların yayılarak başkaları tarafından empati kurulabilmesini, hissedilebilmesini talep eden bir eser bu. Bir gerçeği anlamak için olayların hızlı hızlı akışını talep etmemizi değil, duyguların ağır ağır çökmesini ve yayılmasına duygudaş olmamızı istiyor bizden. Bu anlamda kesinlikle çok iyi bir eser olduğunu düşünüyorum.
Sıkıcı ve anlamsız film yaparak bunun sanatsal olduğunu sanan tamamen zaman kaybı bir rezalet. Oyuncular, senaryo, hikaye sinema adına hepsi ayrı birer Kara leke.
Film, Miami'de yaşayan bir çocuğun hayatındaki üç dönemini anlatıyor. Fazla durağan bir filmdi. Bu nedenle filmi izlerken dikkatin dağılması kolay oluyor. Ama bu filmin kötü olduğu anlamına gelmiyor. Bazı filmler sessizliği kullanarak daha etkileyici olurlar. Bu film de onlardan biriydi. Filmin hikayesi şu şekilde; Chiron adlı bir çocuk sürekli arkadaşları tarafından ezilen, içine kapanık biridir. Bir gün Juan onu bulur ve onunla ilgilenir. Juan onu eğlendirmek için onunla birtakım etkinlikler yapar. Bu bölümde Chiron'un nasıl büyüdüğünü, arkadaşlarıyla ve annesiyle ilişkisini görüyoruz. İkinci bölümde Chiron lise çağındadır. Bu dönemde de ezilmişlik duygusunu kendinden atamamıştır. Bu dönemde Chiron'un cinsel yöneliminin eşçinsellik olduğunu öğreniyoruz. Kevin ile ilişkiye girer. Daha sonra lisede Chiron'a sinir olan arkadaşları Kevin'e onu dövdürtürler. Daha sonra Chiron kendini dövdürtenlerden birine saldırır ve hapse girer. Buradan sonra üçüncü bölüme geçilir. Üçüncü bölümde çok farklı bir Chiron karşımıza çıkar. Her bölümünde farklı bir ismi olur. Bu bölümdeki ismi "Black"tir. Bu bölümde uyuşturucu işine girip çok para kazandığını görüyoruz. Daha sonra eski arkadaşı Kevin ile buluşur ve eski günleri yâd ederler ve film sona erer. Filmde neredeyse hiç hareketli sahne yoktu, hep durgunluk vardı. Filmin senaryosunu yeterli bulmadım. Yönetmen, Chiron'u daha iyi anlayabilmemiz için daha etkili bir senaryo ve sahneler çekmiş olsaydı filmin etkileyiciliği daha fazla olurdu. Film güzel ama fazla duygu veremediğini düşünüyorum. Bu hikayeden daha duygusal bir sonuç çıkabilirmiş. Görüntü yönetmenliği iyiydi ancak bazı sahnelerde kameranın oynaması seyir zevkini azaltıyordu. Filmde gerçekçilik öğesinin hakkını verelim. Gerek oyuncular olsun, mekânlar olsun, oyuncuların kullandığı dil olsun gerçekçi bir yapı oluşturmuşlar. Filmin anlatmak istediği şey şu idi bence; Çocuklukta nasıl büyüdüğümüz, kimler tarafından yetiştirildiğimiz, ilerideki hayatımız için çok önemlidir ve ilerideki hayatımızı fazlasıyla etkiler. Bir çocuğun hayatındaki üç dönemini anlatan, nasıl özelliklere sahip biri olduğunu, annesi ve arkadaşlarıyla nasıl ilişki kurduğunu anlatan, küçüklük yaşlarındayken yaşadıklarının gelecekte seni etkiyebileceğinin vurgusunu yapan, En İyi Film de değil 3 tane Akademi ödülüne sahip bir film. Filme verdiğim puan= 7,7
Toplumdan dışlanan bireyler , zaman içerisinde kendilerini bu soyutlamanın dışında tutabilmek için üste geçirilen zırhlar , istenmeyen olarak ilan edildikten sonra kalbin dibine çöken yalnızlık bence iyi bir şekilde işlenmiş. Bu filmi gerçekten iyi yorumlayabilmek için bir nebze acı çekmiş ve hayatın bir yerinde yaralanmış olmak gerekiyor diye düşünüyorum. Bu hayatta gerçekten iki tür sınıfın olduğunu düşündüğümü kanıtlar nitelikte bir senaryo. Acımasızlar ve ezilenler arasında geçen.
Zaman zaman o ezilen tarafta olduğunu düşündüğümüz kişilerin acımasız taraf sınırlarında dolaşması fakat vicdanen yine de değişime gidememeleri beni çok etkiledi. Tabii kötüler bazı yaşanmışlıklardan sonra insafa gelebiliyor o ayrı. Filmi izleyip yorumlarken her bireyi ayrı ayrı ele alıp ölçüp tartmak gerekiyor bence. Karakterlerden çıkarılacak ve empati kurulacak birçok şey var Moonlight'da.
Oscar ödülü kazanmış en kötü filmler arasında açık ara lider olur. Ne oyunculuk, ne senaryo, ne prodüksiyon ... Ne istediniz 1 saat 51 dakikamdan, ne zararı vardı size !
filim chiron adında bir çocuğun çocukluktan yetişkinliğe kadar yaşadığı hayatı anlatıyor ay ışığı filmi dram filmi olmasına rağmen bende hiçbir etki etmedi zaten duygusal bir insan değilim ama oyunculuklar ortalama ve film üç bölümden oluşuyor. 1.bölüm:ufaklık 2.bölüm:chiron 3.bölüm:kara Film bence iyiydi filmin bazı yerlerinde müstehcen içerikli sahneler vardı filme Puanım 10/6
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.