“Atanamayan öğretmenlerin haline şükredeceği bir film”
Yazar: Murat Tolga ŞenArtık “Türk korku sineması” ile başlayan cümleler kurabiliriz sanırım çünkü bu yıl sinemacılarımız bu türde tam 21 filme imza attı. Geçtiğimiz yıl 10 yerli korku filmi çekilmişken bu büyük bir sıçrama doğrusu…
Korku filmlerinin seyirci tarafından seviliyor olması, büyük bütçelere, yıldız oyunculara ihtiyaç duymaması sinemacılarımızı motive ediyor ancak karşımıza çıkan her filmin biçim ve teknik açısından asgari gereklilikleri tutturduğunu söyleyemeyiz ama şu bir gerçek; Türk korku sineması kendi dilini oluşturmaya başladı.
Azap, daha önce çeşitli festivallerde ödüller kazanan Evdeki Yabancılar adlı filmi çeken Dilek Keser ve Ulaş Güneş Kacargil’in 2. sinema filmi… Açıkçası, sinemamızda yönetmenlerin farklı türde eser vermesine alışkın değiliz, bu beni (olumlu anlamda) şaşırttı ama asıl enteresan olan şey, filmdeki yoğun şiddet sahneleri oldu. Özellikle köy okulunda geçen sekans korku filmi meraklılarının ağzının suyunu akıtacak.
Film, yeni atanmış bir ilkokul öğretmeninin gittiği tekinsiz bir köyde başına gelenleri konu ediyor. Açıkçası bunun harika bir çıkış fikri olduğuna inanıyorum. Türk korku sinemasının favori teması olan cinler âlemi bu filmde de karşımıza çıkıyor. Artık cin filmlerinden sıkılmış olabilirsiniz ancak sinemacıların bu temaya ilgi duymaları boşuna değil. Bizim kurt adamlarımız, vampirlerimiz yok, biz canavarlardan korkmuyoruz, bizim korkularımızı tetikleyen şeyler metafizik dünyaya ait bilinmezler. O sebeple ortada yanlış bir reçete yok.
Yukarıda da yazdığım gibi; “yine mi cin filmi” demeyip bir şans verirseniz, oldukça hoşunuza gidecek türden bir seyirlikle karşılaşabilirsiniz. Azap’ın senaryosuna da imza atan Dilek Keser ve Ulaş Güneş Kacargil, filmi bunaltıcı dinsel referanslarla süslemek yerine, meselenin iyice derinine inip bir tür pagan ayini-lanetini filme çekmek istemişler gibi geldi bana.
Azap gişeyi hedefleyen ticari bir film olmasına rağmen türe deneysel bir çaba getiriyor. Yönetmenler, çapraz kesme (paralel kurgu) tekniğinin nimetlerinden faydalanarak aynı karakterin finalde birleşen iki ayrı macerasını seyirciye aktarıyor. Hikâyenin düğümü son birkaç dakikada çözüldüğü için filmin genelini dikkatle izleyip sabırlı olmanızı tavsiye ederim. Çünkü final, çoğu yerli korku filminde olduğu gibi, ağızda kekremsi bir tat bırakmak yerine –olması gerektiği gibi- yoğun bir arınma duygusuna (katarsis) yol açıyor.
Azap’ta da, korku filmlerinde alışık olduğumuz üzere, yıldız bir oyuncu kadrosu yok ama başroldekiİrem Deniz ve Özgür Bakar’ın Ammar filminden de tanıdığımız Dilşah Demir öne çıkıyor, kadronun geri kalanı da, köydeki bazı tiplemeler hariç, yeterince iyi…
Özgür Bakar demişken, Azap’ın onun filmlerine, özellikle de Helak: Kayıp Köy’e yakın durduğunu söyleyebilirim. Kızın içindeki cini çıkarmak için yatağa bağladıkları sekanslarda da Azazil: Düğüm ile bir flört gerçekleşiyor ancak işin atasına gidersek karşımıza çıkacak film elbette The Exorcist… Neyse ki Azap bu fikirleri fazla yağmalamadan bünyesine taşımış ve ne idüğü belirsiz taklitçi bir film olmaktan kurtulmuş.
Uzun lafın kısası; Azap bazılarının burun kıvıracağı bir yapım olabilir ama benim gibi bir tür sineması eleştirmenin epey kıymet verdiği bir iş oldu. Eğer yönetmenler bu türde eser vermeye devam ederse, Alper Mestçi, Hasan Karacadağ ve Özgür Bakar’ın isminin yanına onlarınkini de eklemek gerekecektir diye düşünüyorum. Film, bütçesizlikten kaynaklanan sıkıntılarını oyunculuk ve kurgu anlamında aşmayı başarmış. Korku filmi izlemeyi sevenler Azap’tan hoşlanacaktır diye düşünüyorum. İyi seyirler…
murattolga@gmail.com