Hesabım
    anne!
    Ortalama puan
    3,0
    134 Puanlama
    anne! hakkında görüşlerin ?

    55 Kullanıcı yorumları

    5
    13 Eleştiri
    4
    9 Eleştiri
    3
    5 Eleştiri
    2
    3 Eleştiri
    1
    17 Eleştiri
    0
    8 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Alp T.
    Alp T.

    Takipçi 441 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    15 Ekim 2017 tarihinde eklendi
    Yönetmen Darren Aronofsky, filmleriyle sinemanın sınırlarını zorlayan ve sürekli seyirciye hiç görmediği şeyleri sunan bir yönetmen. Her ne kadar Aronofsky'nin en büyük hayranlarından birisi olmasam da, onun bu yönünü oldukça takdir ediyorum. Bu yüzden mother! filme karşı büyük bir ilgim vardı. Filmi, Filmekimi festivali programının içerisinde izleyememiş olmama rağmen, festivalin olduğu haftanın ortasında sinemada izleme fırsatı bulmayı başardım. Ve neredeyse 2 hafta önce izlemiş olmama rağmen mother!, hala kafamın içinde dönmeye devam ediyor. Çünkü bu film bildiğin deli işi.

    Şimdi sıra geldi filmin konusuna. Size fragmanlardan anlaşıldığı kadarıyla bir özet geçmeye çalışacağım: "Jennifer Lawrence ve Javier Bardem, hiçliğin ortasında yaşayan evli bir çifti canlandırıyordur. Fakat evlerine Ed Harris'in karakteri bir ziyaretçi olarak kalmaya geldiğinde işler biraz karışmaya başlar. Derken Michelle Pfeifer'ın karakteri de eve gelir. Bundan sonra ev dolup taşmaya başlar ve Jennifer Lawrence'ın karakterinin başına büyük olaylar gelir." Filmin bundan ibaret olmasa da konuyu en rahat böyle yazabildim. Bu arada unutmadan; her ne kadar mother!'ın fragmanı bir korku filmi gibi gözükse de, filmin bununla hiçbir alakası yok. Bu yüzden mother!'a korku filmi görmeye gidenler hayal kırıklığı ile ayrılacak.

    Aranızda bu filmin seyircileri ve eleştirmenleri ikiye ayırdığını duymayan yoktur herhalde. Her ne kadar eleştirmenler bu filmi iyi veya idare eder bir şekilde bulsa da, seyirciler bu filmden gerçekten nefret etti. Herkes bu filmin çok saçma ve anlaşılmaz olduğunu söylüyordu. Bu konuda seyircilere biraz hak verebilirim. Eğer filmi, hakkında hiçbir fikriniz olmadan izlediyseniz ve yapılan herhangi bir analizi okumadıysanız, büyük ihtimalle sonuçtan nefret edeceksiniz. Çünkü gittiğim sinemada yanımda ve önümde oturan çiftler hep film boyunca "Bu ne saçmalık" veya "İşte iyice abarttılar" gibi şeyler deyip durdu.

    Ben mi? Şahsen, mother! filmine bayıldım. Filmin dört dörtlük, kusursuz bir başyapıt olduğunu düşünmüyorum ama içeriğinin sırf insanları düşündürüyor olması bile filmi takdir etmek için yeterli bir sebep. Özellikle de günümüzde böyle dev bir stüdyonun, böyle büyük oyuncularla, böyle garip bir film yapıyor olması gerçekten de nadir görülüyor.

    Bu film hakkında en çok sevdiğim şey, hikayesinin karmaşık yapısıydı. Çünkü filmin gerçek anlamını bir yana koyarsak mother!, neredeyse her türlü düşünceye açık olan ve insanların üzerinde uzun bir süre düşüneceği bir iş. Çünkü mother!, şu ana kadar çekilmiş hiçbir şeye benzemiyor. Belki filmin posterinden ve fragmanından bir "Rosemary's Baby" havası sezebilirsiniz ama gerçekte filmin bununla hiç alakası yok.

    Darren Aronofsky, insanların üzerinde yıllar boyunca konuşacağı bir film hazırlamış. Filmdeki karakterlerin adlarından evin dekorasyonuna, sakin açılışından tek kelimeyle çılgınca olan finaline kadar mother!, sevseniz de sevmeseniz de sizi etkileyecek bir film. Aronofsky, bu filmde resmen ustalık eserini hazırlıyor gibiydi. Üstelik filmin senaryosunu sadece 5 günde yazdığını düşünürsek, çıkan sonuç gerçekten de "vay be" dedirtiyor. Bu yılın en özgün senaryosu bence.

    Ayrıca Darren Aronofsky'nin yönetmenliği de oldukça ilginçti. Çünkü filmin neredeyse tamamı Jennifer Lawrence'a odaklıydı. Kamera film boyunca ya onun yüzüne odaklıydı ya da onun omzunun arkasından yaşananları gösteriyordu. Bu yüzden gerçekte yaşananlar tam olarak net değildi. Bunun kasten yapılmış olduğunu biliyorum ama bir süreden sonra bunun çıldırtıcı bir hal aldığını da söylemeliyim. Bu yüzden bir süreden sonra geniş bir açı için yalvarır oldum.

    Bu konuda Aronofsky, filmi böyle yönetmeyi kasten seçmiş olmalı. Çünkü mother!, film boyunca bir sürü soruyor ve tıpkı ana karakter gibi neler olduğu hakkında en ufak bir fikriniz bile olmadığı için durum giderek çıldırtıcı bir hal alıyor. Bu yüzden Aronofsky'nin yönetmenliği böyle bir film için son derece uygun olmuş. Sizi çıldırmasına rağmen filmin içinde bulunduğu atmosfer bundan daha iyi bir şekilde yansıtılamazdı.

    Oyunculuklar ise başlı başına bir konuşma konusu. Çünkü filmdeki herkes o kadar başarılı ki, oyuncuları nasıl övebileceğim hakkında hiçbir fikrim yok. Bu yüzden olabildiğince özet geçeceğim. Jennifer Lawrence, bu filmde kariyerinin en iyi performansını sergilemiş. Özellikle de Lawrence'ın bu rol için oldukça karanlık yerlere gittiğini düşünürsek, ortaya çıkan sonuç gerçekten de göz kamaştırıcıydı. Eğer Akademi'nin Lawrence'a Joy filmindeki oyunculuğu için bir adaylık verdiğini düşünürsek, mother! için de kesinlikle aday olması gerekiyor. Bu yılın en iyi performanslarından birisiydi.

    Javier Bardem'e ayrıca bayıldım. Her ne kadar filmde oyunculuğuyla değil de karakteriyle ön plana çıkıyor olsa da Bardem, karakterini olabilecek en iyi şekilde canlandırmış. Ayrıca Ed Harris ve Michelle Pfeifer arasındaki rol değişimi de hoşuma gitti. Normalde Harris filmlerde oldukça sert kişileri ve Pfeiffer da cana yakın kişileri canlandırıyor iken, bu filmdeki karakterleri ise bunun tam tersiydi. Ayrıca Domhnall Gleeson filmdeki kısa rolüne rağmen son derecede etkiliydi. Bir de sürprizi bozmamak için adını vermeyeceğim bir oyuncu var. Çok sevdiğim bu oyuncunun filmde olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu ve onu görünce çok şaşırdım.

    Filmle ilgili olumsuz yanlarıma gelecek olursak, mother!'ın kolayca yeniden izleyebileceğiniz bir film olmadığını ve filmde herkesin sevmeyeceği farklı bir şeyin olduğunu düşünüyorum. Mesela ilk yarının yavaş tonu ile ikinci yarının hızlı ve şok eden tonu arasındaki geçişin biraz hızlı yaşandığını düşünüyorum. Çünkü film asıl noktaya yavaş yavaş gelmeye çalışırken birdenbire bodoslama dalıyor. İki yarıyı da sevdim ama bu geçişin daha güçlü olabileceğini düşünüyorum. Yine de, bu son derece ufak bir sorun.

    Kısacası mother!, ya seveceğiniz ya da nefret edeceğiniz bir film. Ben şahsen filme bayıldım. mother! öyle garip ve sorgulayıcı bir film ki, izlerken sizi içine çekiyor ve süresi boyunca da bırakmıyor. Aronofsky'nin yönetmenliği ve senaryosu çok başarılıydı, oyunculuklar ise şahaneydi. Eğer daha önceden hiç eşi benzeri olmayan ve bittiğinde üzerinde düşünmeye devam edeceğiniz bir film arıyorsanız, mother!'ı mutlaka izleyin. Çıkan sonuç kusursuz değil belki ama filmin kendisi kesinlikle bir göz atılmayı ve üzerinde konuşulmayı hak ediyor.

    Kısa Bir Analiz:

    Eğer mother!'a hakkında hiçbir şey bilmeden izlemek istiyorsanız diye bu kısmı en sona sakladım çünkü burada filmin gerçek anlamından bahsedeceğim. En ufak detaylara kadar değil, sadece ana şeylerden. Bu yüzden yazının bu son paragrafı son derece spoiler içerir:

    spoiler: mother!, gerek karakterleri, gerek senaryonun içeriği olsun, daha çok İncil ve dünyanın kendisi üzerinde duran bir film. Jennifer Lawrence'ın karakterinin Toprak Ana'yı, Javier Bardem'in ise Tanrı'yı temsil ettiğini düşünüyorum. Ve film de insanların dünyamıza nasıl kötü davrandığını ve Tanrı'nın da bütün bunlara rağmen insanları affetmeye çalışmasını anlatıyor aslında. Bunu yaparken de İncil'de yazan şeylere de değiniyor. Mesela Ed Harris ve Michelle Pfeiffer'ın karakterleri aslında ilk insanları, Adem ile Havva'yı temsil ediyor. Bundan sonra eve giren iki erkek ise onların oğulları, Habil ile Kabil'i. Sonraysa Kabil, Habil'i öldürüyor ve evden kaçıyor. Bundan sonra da Harris ve Pfeiffer, Lawrence ile Bardem'in yaşadıkları evin kalbi olan kalp şeklindeki kristale (yani yasaklı elma) dokunuyorlar ve her şey alt üst oluyor. Bu yüzden de Bardem, Harris ile Preiffer'ı evinden (yani cennetten) kovuyor. Bundan sonra ise film iyice çılgınlaşmaya başlıyor, özellikle de son 30 dakikasında. Gelen itibariyle; Lawrence ile Bardem'in evine tonlarca insan gelmeye başlıyor ve insanlar, Bardem'in yazdıklarından çok ilham aldıklarını söylüyor (yani İncil). Ve evin içine giren insanlar duvarları sökmeye, mobilyaları kırmaya, her türlü şeyi yapmaya başlıyor. Bu ev ile Lawrence'ın karakteri dünyamızı temsil ettiği için, eve yaşanan şeyler Lawrence'a da yaşanmış gibi oluyor. En sonunda da doğan bebek ise İsa'yı temsil ediyor. Film, genel anlamda böyle bir işlenişe sahip. Ama bunlara rağmen filmde hala anlamını bilmediğim şeyler de var. Mesela yerdeki kanın silinmesine rağmen iyice yeri delip bodrumdaki ampulü patlatması veya Lawrence'ın içtiği sarı sıvı gibi. Yine de bu film her türlü tartışmaya açık. Her ne kadar bütün bu anlattıklarım son derece gösterişçi ve sıkıcı gibi dursa da mother!'ı bu kadar etkileyici yapan şey, bunları anlatış şekliydi. Film bütün bunları olabilecek en gizli ve gösterişsiz şekilde işlemeyi başarmış. Üstelik konseptin yaratıcılığını da düşünürsek, ortaya böyle bir sonucun çıkmış olması bile inanılmaz doğrusu. Şahsen filmin bununla alakalı olduğunu düşünüyorum ama yine de mother!, her türlü tartışmaya açık bir iş.


    FİLMİN İYİ YANLARI:

    + Aronofsky'nin yaratıcı senaryosu ve yönetmenliği.

    + Jennifer Lawrence başta olmak üzere bütün performanslar.

    + Sürükleyici bir işleniş ve çılgın bir son 30 dakika.

    FİLMİN KÖTÜ YANLARI:

    - İlk yarının sakinliği ve ikinci yarının hareketliliği arasındaki geçiş biraz hızlı olmuş.

    - Kolayca yeniden izlenebilecek bir film değil.

    TOPLAM PUAN: 8.5/10
    Ekaterina M.
    Ekaterina M.

    Takipçi 1 değerlendirme Takip Et!

    5,0
    2 Ekim 2017 tarihinde eklendi
    film inanılmaz derin, çok mesajlı. çok dikkatli olmanız lazım her şeyi yakalamak için. filmdeki karakterler büyük şeyleri temsil ediyorlar. insanların dinle ilişkisini ve dünyayı nasıl mahvettiklerini anlatılıyor. ben filmden çok etkilendim, ama biliyorum ki çok az insan anlayacaktır! yani filmi düz seyretmeyin, kafanızı çalıştırın ve eminim bayılacaksınız!
    Levent V
    Levent V

    Takipçi 7 değerlendirmeler Takip Et!

    1,0
    20 Şubat 2018 tarihinde eklendi
    Yüzlerce film izleyen gözlerim, böyle bir eziyete mahkum edilmedi..Neyse ki bitti ve tahliye oldum..
    Mert H
    Mert H

    Takipçi 1.340 değerlendirmeler Takip Et!

    1,5
    29 Ocak 2019 tarihinde eklendi
    Hıristiyan için oldukça coşturucu bir film olabilir fakat inançsız veya farklı inanca sahip bireyler için tam bir palavra. Korku filmi asla değil, gerilim de pek sayılmaz, fantastik cuk oturur.
    Ugur Tazegül
    Ugur Tazegül

    Takipçi 672 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    27 Aralık 2017 tarihinde eklendi
    TEK KELİME İLE 4X4 LÜK BAŞYAPIT BİR YAPIM
    2017 nin en çok olumlu ve olumsuz eleştiri alan filmi olan mother sinema tarihinde en çok tartışılan ve tartışılmaya devam edecek olan filmi olma özelliğini hep koruyacak gibi şunuda net söyliyeyim kendi seyir zevkime göre benim için şaheser bir filmdir ve şu konuda çok iddialıyım ileride kült olarak konuşulacak 30.40 sene sonra böyle bir film çekilmiş denilerek sinema derslerinde gösterilecek bir yapımdan bahsediyoruz
    dünya sinema tarihinde spoiler vermeden yorum yapmanın mümkün olmadığı tek film budur bence
    yine belkide sinema tarihinde filmi beğenen ile beğenmeyen arasında uçurumun bu kadar büyük olduğu tek filmdir neden bu örneklemeyi yaptım İMDB sitesinde puanlamaya baktığınızda çok büyük bir çoğunluk filme 10 puan verirken aynı oranda büyük bir çoğunluk ise filme 1 puan vermiş
    aldığı kötü yorumlardan dolayı çekindiğim yılın en çok tartışılan ve tartışılmaya devam edecek olan filmi. izlediğime değdi mi, kesinlikle değdi darren aronofsky sinemasına olan hayranlığımdan dolayı dayanamayıp sonunda gittiğim ve bayıldığım filmdir. evet film yönetmenin sinemasına ve fikirlerine hakim olmadan izlendiğinde saçma, sıkıcı bulunabilir. aronofsky'ın varoluşu, dinleri sorgulayan bir sinemacı olduğu filmlerinden net bir şekilde görülebilir. the fountain yine bu tarz sorgulayıcı, yoruma açık bir filmdi. noah filminin en kötü filmi olduğunu düşünsemde olaya farklı bir bakış açısıyla yaklaşmıştı. metafor kullanma başarısını da zaten black swan'dan biliyoruz. mother'da bu sorgulayıcı gözle izlenmediğinde anlamsız bir film gibi gelebilir ama üzerine düşündükçe ve araştırdıkça değeri artacak bir film olduğunu düşünüyorum.
    Herkesin farklı bir tepkisi olacaktır mesela ben Black Swan” filmini 3 kere izledim ve her seferinde farklı bir şey görüp hissettim. Bu film de kesinlikle çok tartışmalı olacak.
    mekanlar , çekimler , gerilimin yansıtılışı ve oyunculuklar kısacası film gerçekten etkileyiciydi. bir yaratılış, evren, tanrı, din, doğa ve dünya tarihi hikayesini 2 saate ve tek bir mekana sığdırmak gerçekten müthiş bir beceri ve cesaret ister. Bravo kameranın başrolü takip edişi , sanki siz de o evin içindeki sessiz şahitlerden biriymişçesine hissettiriyor. jennifer lawrence'ın o güzel yüzü tüm film boyu yakın plan. illa kıssadan hisse yapmak zorunda diilsiniz veya haa şu tanrıydı bu isa bu da meryem'i keşfetmek zorunda diilsiniz. oturup izleyin ve sinemasalın keyfini çıkarın 10 üzerinden 9
    klavye
    klavye

    Takipçi 1 değerlendirme Takip Et!

    1,5
    4 Ekim 2017 tarihinde eklendi
    Oyuncu kadrosu iyi olmasina karsin vasat bir film di. Hayatimda ilk kez bir filmi yarida birakip ciktim.
    Rogojin
    Rogojin

    Takipçi 30 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    22 Aralık 2018 tarihinde eklendi
    Aranofsky'nin son filmi izlemesi zor birfilm ama sadece sondaki şok edici sahne sebebiyle değil, ilk on beş dakika içerisinde zaten tuhaf şeyler oluyor ve galiba yaşlılarla çekişlmiş bir çeşit funny games izleyeceğiz diye bekliyoruz ama öyle değil elbette. Film ilerledikçe gerçek olduğunu düşündüğümüz şeyler yerini belirsizliğe bırakıyor, asla ne olup bittiğinden emin olamıyoruz, gördüğümüz tek şey evin giderek kalabalıklaşması. son yarım saatte gerçek anlamda kıyamet koptuğunda ise artık filmin bize ne anlattığını bir şekilde anlamaya başlıyoruz: aslında bize anlatılan şey, isa'nın başına gelenler, tanrıyla hastalıklı bir ilişki kuran dindarlar ve daha da önemlisi yaratıp yok etmekten, kendine hastalıklı bir bağlılıkla yaşayan kullarıyla bu hastalıklı ilişkiyi sürdürmekten haz alan son derece uysal ve canayakın, psikopat bir tanrı. Bu tanrı sözde sevgiyi önemseyen ve ondan bir yuva kuran bir yaratıcı gibi görünüyor, ama oradan kendi egosunun övüldüğü, övülmekten haz alan, sayılarını çoğalttığı ve yuvanın her yerini sahte sevgilerle dolup taşıran bir baba figürüne dönüşüyor sonuçta. Kıyamet kopup da herşey yerle bir olduğunda ise helak ettiği insanlardan o sevgiyi alıp yeniden merak ederek bir kez daha herşeyi baştan başlatan bir deneyci, merak duygusu tatmin olmayan bir bilim adamı ya da hasta ve takıntılı bir adam gibi.

    Filmin tamamındaki atmosferi ürkütücü bulduğumu söylemem gerek, ancak son yarım saat cehennemin kendisi gibi; tükenmek bilmeyen ses, hareketi bitmeyen kamera, giderek daha korkutucu karanlıklar ve renk karmaşası arasında yuvanın cehenneme dönüşü ve kıyametin kopuşunu izliyoruz. Ken Russell'ın The Devils filmi hariç ilk kez böyle bir eser izliyorum. Şaşırtıcı bir eser olduğunu söyleyebilirim.
    Burak P.
    Burak P.

    Takipçi 26 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    11 Ekim 2017 tarihinde eklendi
    Filmi izlerken, özellikle ilk yarı çok sıkıldım, bunaldım. Ama ciddi anlamda değişik, deneysel bir film olmuş. Film önemli mi? Kesinlikle! Bir anda " Bu neydi, lanet olsun böyle filme!" deyip kestirip atmak da geçti aklımdan, özellikle ilk yarıda. Ama elim düşük puana gitmiyor. Sanırsam 1 veya 2 kere daha gitmem gerekecek. Çünkü bundan 20 yıl sonra " Değeri yeterince anlaşılmamış X tane film" listelerinde görürsem, en azından ben bu filme gereken değeri verebilmiş olayım. Çünkü bu filmin o tarz listelere gireceğine dair içimde çok yüksek desibelde bir ses var. Bu arada, düşük tempo filmlere alışık olmayan, sinemaya eğlenmek için giden arkadaşlar. Sizler kesinlikle gitmeyin, çünkü bu filme 2 puan bile vermezsiniz ve paranız da boşa gider.
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.065 değerlendirmeler Takip Et!

    2,0
    4 Ocak 2021 tarihinde eklendi
    Senaryosunu da yazan Darren Aronofsky’ın yönetmen koltuğunda oturduğu “Mother!” (aslında küçük harfle “mother! / anne”), İncillerdeki (Holy Bible) “alegori” ve “şiddeti” tasvir ediyor olması nedeniyle profesyonel sinema eleştirmenlerini, karpuz gibi ortadan ikiye bölmüş olan son derece tartışmalı bir film olarak çıkıyor karşımıza…

    Nasıl mı?

    Örneğin, Los Angeles Times’dan Justin Chang, The Guardian’dan Peter Bradshaw, The Telegraph’tan Robbie Collin ve The Playlist’ten Jessica Kiang, filme 100 üzerinden 100 verirlerken Observer’dan Rex Reed, hiç düşünmeden sıfırı (“0”) basıvermiş…

    Daha insaflı davranan The Wall Street Journal’dan John Anderson ise, 40’da frenlemiş kendini…

    23 Eylül 2017 tarihinde The Telegraph’ta yayınlanan bir söyleşisinde Jennifer Lawrence filmde, kendisinin canlandırdığı “Toprak Anaya” yapılan tecavüz ve işkencenin resmedildiğini çok net bir biçimde ifade etmiş…

    Devamında da karakteri şair olan Javier Bardem’in, Tanrının bir formunu, bir yaratıcıyı temsil ettiğini; Michelle Pfeiffer’ın Ed Harris’in Adem’inin Havva’sı olduğunu ve büyük oğul Domhnall Gleeson ile küçük kardeş Brian Gleeson’ın da Kabil ile Habil olduklarını eklemeyi de unutmayarak, filmin anlaşılmasını daha da bir kolaylaştırmış…

    Ki bizzat Aranofsky’da bu kurguyu işlediğini, jenerikteki karakter isimlerinden Tanrı’ya atfedilen “Her” dışında kalanların hepsinin:

    Aynen “mother / anne”, “man / adam”, “woman / kadın”, “younger brother / küçük kardeş” ve “oldest son / büyük oğul” da olduğu gibi bilinçli bir şekilde küçük harfle yazıldığını belirterek teyit etmiştir de…

    Tabii dileyenler rahatlıkla kontrol edebilir…

    Bütün bunlara rağmen halen yapılmaya devam ediliyor mu bilemiyoruz…

    Fakat ne yazık ki, bu bilgilerden habersiz olan pek çok kişi, filme yanlış anlamlar yükleyerek yorumlamaya devam etmiş vakti zamanında…

    Her zaman olduğu gibi yine, “İsterseniz gelin filme ve filmin hikayesine biraz daha yakından bakalım” demek isterdik…

    Evet…

    Gerçekten de isterdik istemesine de…

    Öyle yaptığımızda “spoiler” kaçınılmaz olacağı için devam etmeyecek ve aynı “alegori” ile “şiddet” kısır döngünün tekrar tekrar yaşandığı filmin yorumunu burada noktalayacağız…

    Yalnız Bardem, Harris ve Pfeiffer’ın ustalıklarından kaynaklanan öz güvenlerinin kendilerine verdiği rahatlığın yanı sıra Lawrence’ın hepsini aşan performansının “yakıcılığına” değinmeden de geçmek istemiyoruz…

    Hani zaten puanın tamamını da bu dörtlünün sanatlarına duyduğumuz saygının hatırına verdik…

    Keyifli seyirler,
    Gökhan T.
    Gökhan T.

    1 değerlendirme Takip Et!

    1,0
    4 Ekim 2017 tarihinde eklendi
    İlk defa birşey için internette yorum yazıyorum. Bu zamana kadar izlediğim en kötü film. Harcadığım paraya da zamana da üzüldüm ilk kez. Çok derin anlamlar içerdiğini yazanlar olmuş. Olabilir ama bundan daha kötü, saçma ve sıkıcı bir şekilde film yapılamazdı. KESİNLİKLE İZLEMEYİN
    yaren ö.
    yaren ö.

    1 değerlendirme Takip Et!

    0,5
    30 Eylül 2017 tarihinde eklendi
    Puana göre gidilen ve puanıyla alakası olmayan saçma bir filmdi. Filmi izlerken daralıyorsunuz, sıkılıyorsunuz ve en sonunda lanet okuyarak çıkıyorsunuz. Gitmeyin.!
    theyurdal
    theyurdal

    Takipçi 561 değerlendirmeler Takip Et!

    2,0
    15 Ocak 2021 tarihinde eklendi
    Film çok ama çok fazla derin anlam içeriyor ama bunu izlerken hiç ama hiç anlamadım.
    Deniz O.
    Deniz O.

    Takipçi 170 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    25 Aralık 2017 tarihinde eklendi
    The Fountain'in yönetmeni bu sefer ne anlatıyor? Sembolleri bilmeden seyretmek eziyet olabilir. Oysa sembollerin ardına ne yatıyor?

    Tüm dini mitler ortak özellikler gösterir. Tanrı insanı yaratmış; Adem Havva ile çocuklar doğurur. Habil ile Kabil birbirini öldürür. Şeytan Tanrı’ya karşı çıkar ve insanın yoldan çıkmasından sorumludur. Daha sonra belli dönemlerde Tanrı’nın elçileri insanları doğru yola sokmak için Dünya Ana’ya gönderilmiştir. Her millet kendi Peygamberinin dediklerinin bu güne kadar değiştirilmeden geldiğini iddia eder ve ona gör ekendi davranışlarını ayarlar. Ancak ortak zemin iyi ve kötü, günah ve sevap, iyi melekler ve şeytan arasındaki karşıtlıklardır.

    spoiler: The Mother filmi dini sembollerle dolu bir film. Bu sembolleri anlamadan filmi seyretmek sadece zaman kaybı. Filmde anne, dünyayı temsil ediyor; baba ise Allah. Eve sonradan gelen Adem ve Havva; onların kavga eden çocukları Habil ile Kabil ve diğer tüm insanlar... Yasak elmanın sembolü ise babanın elinde tuttuğu ve yeniden yaratım için ona ilham veren kristal. Annenin çocuğu ise Hz. İsa... Hristiyan bir bakış açısının hakim olduğu filmde insanlar dünyayı perişan ederler ve Tanrı evreni bir arada tutan güç; sevgi ile yeniden başlar. İnsanlık başarana kadar tekrar ve tekrar denenecek bir oyun gibidir hayat...


    Yazının tamamı TuvaletKagidinanotlar.Blogspot.com da...
    martinscorsese
    martinscorsese

    Takipçi 125 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    2 Şubat 2018 tarihinde eklendi
    Film standart korku filmi gibi başlıyor ama esas derdi başka . Kutsal metinlere göndermeler var, özellikle hristiyan mitolojisine. Son akşam yemeğine benzer bir sahne bile var. Ama sanırım Darren Arefonski'nin esas irdelemek istediği sanatta yaratıcılık sanatçıyı ne hale getiriyor. Sanatı, hayranları yazarın hayatını mahvediyorlar yine onlardan vazgeçemiyor. Ancak altmetinlerle dolu bir film olsa da soğuk bir film, belkide çok fazla şeyi bir araya getirdiği için olmamış. Daha sade olsa daha güzel olabilirdi.
    Ahmet Büke
    Ahmet Büke

    Takipçi 935 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    9 Şubat 2022 tarihinde eklendi
    şair adamın evinde olan garip olaylar...konu saçma anlaşılmaz. Yada sanatsal.. kim nasıl yorumlarsa artık.. ama ben şahsen adeta bir kafka romanının içinde gibiydim...
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top