Şeytan çocuğunu içimizde büyütüyor!
Yazar: Murat Tolga Şen“Yerli korku filmlerine bir gıcıklığım yok ama bıktım şu 3 harflilerden” diyenlerdenseniz bu hafta tam size göre bir film gösterime giriyor. 2 yaz önce izlediğimiz Deccal’e yine Özgür Bakar’ın elinden gelen devam filmi olan Deccal 2, tıpkı ilk film gibi eli yüzü düzgün stilize bir korku filmi. Sizi sonu gelmez hacı hoca muhabbetleriyle boğmuyor, daha Avrupai bir iş… Evet, fikir çok orijinal değil ama yerelleştirme aygıtları oldukça başarılı.
Önce eserin yaratıcısından başlayalım; filmin senaryosunu Alper Kıvılcım’la (Gassal) birlikte yazan ve yönetmenliğini yapan Özgür Bakar, dünyayı değiştireceğini iddia ettiği filmler çekmiyor ama ticari sinemanın sınırları içinde elinden gelenin en iyisini yapan ve türe “para kazanmak” dışında da ilgi duyan ve bu gibi sebepler yüzünden mutlaka kayırdığım bir sinemacı. Deccal için bir devam filmi gerekiyordu, o da çekmiş ve olması gerektiği gibi hikâyeyi genişletmeyi başarmış.
İlk film için Özgür Bakar’ın en cesur biçim denemesiydi diyebiliriz. Özgür Bakar, Deccal filminde oyuncakçı dükkânına düşmüş bir çocuk gibi davranmayıp oldukça dingin ve stilize bir üslupla karşımıza çıkıyordu. O tarzını devam filminde de sürdürüyor. Bu anlamda D@bbe ile başlayan korku furyasında makas değiştirmeye çalışan bir seri olarak görüyorum Deccal filmlerini. Cin filmleri de çekmiş olmasına rağmen Özgür Bakar’ın yeni ya da kültleşmiş fikirlere açık olması korku sinemamız adına hala heyecanlanmama yol açıyor. Açıkçası, hacılardan-hocalardan, Arapça muska sekanslarından epey sıkılmış bir seyirci var artık ve sinemacılar da şişti, tükendi. Korku türünde başka işler yapmak istiyorlarsa da henüz gişe baskısına meydan okuyabilecek bir örnek ortaya çıkabilmiş değil. Peki, Deccal 2 bunu başarabilir mi?
Neden olmasın! Demek isterdim ancak bu mümkün değil çünkü henüz korku sinemamız korkutma eylemini oluşturan şiddeti doğrudan göstermek konusunda ürkek davranıyor. Buna rağmen karşımızda neden olduğunu hiç anlamadığım şekilde 18+ sınıflandırması almış bir film var. Yetkililer filmi bir tür “Hristiyanlığa övgü” olarak görmüş ve intikam almış gibiler. Bundan çok daha sert filmlerin daha küçük yaşlara gösterildiğini biliyorum çünkü. Yeni Türkiye’nin saçmalıkları…
Keşke sinemacılarımız 18+’nın geleceğini hissedip filmi ona göre çekse yani kansa kan, şiddetse şiddet, çıplaklıksa çıplaklık. Korku türü belki de ticari sinemanın en arsız çocuğudur ve seyircisi böyle şeyleri çok sever. Can Evrenol’un Baskın’la yurtdışında topladığı beğeninin altında filmin gore (kan-şiddet) ayarını sonuna kadar açması yatıyordu. Özgür Bakar ve Alper Mestçi’nin de aslında daha cüretkâr şeyler çekmek istediklerini biliyorum ve seyirci şimdi tam da o beklentide. Unutulmaz korku filmleri listelerine bakarsanız oradaki filmlerin de, The Exorcist dahil, sansasyonel yapımlar olduğunu göreceksiniz.
Üstelik Deccal filmleri hikâye olarak buna çok müsait. Okült meselesi bizde film yapılmıyor, büyük potansiyel ve sinema fırsatı var o konuda ve Özgür bunu ilk fark edenlerden biri. Deccal 1-2 gayet meraklı bir şekilde izlenen, dramatik yapısı güçlü gerilimler ve hikâyede bir sürü devam filmine yol açabilecek bir potansiyel var ancak Omen örneğindeki gibi genişledikçe politik bir tabana oturmak zorunda kalabilir. Bunu fark eden otoriteler şimdiden Özgür’ün devam filmleri çekme hevesini kurutacak şekilde hareket ediyorlar ancak son sözü seyirci söyler!
Deccal 2, ışığı-kamerası ve benim ilk filmde de çok beğendiğim sanat yönetmenliğiyle şık bir film. Birkaç dua sekansı ve çarpılma sekanslarından ibaret değil, genişleterek ilerlettiği iyi yazılmış bir hikâyesi var. Böyle devam ederse, Özgür Bakar filmografisinin amiral gemisine dönüşeceğe benzer. Yılların oyuncusu Aysan Sümercan bu filmde de döktürüyor, sinemada izlemek çok daha fazla keyif verecektir, iyi seyirler!