Hesabım
    Model
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Model

    Bir dilim sahtelik isteyen?

    Yazar: Burçin Aygün

    Moda dünyasının acı ile döşenmiş yollarını, bu diyarın içerisinde hayatta kalmak için neleri feda etmek gerektiğini, sadece çevrene değil, ilk olarak kendine de ihanet etmen gerekebileceğini anlatan kaç tane film var? Belki sadece moda sektörünü değil ama benzeri alanlardaki kaos ve dramı yansıtan sayısız yapım mevcut. Bu hafta vizyona giren Model filmi ise bunların arasında kendine farklı bir yer bulmaya gayret eden ancak bu açıdan pek de başarılı olamamış bir proje.

    Romantik – dram türündeki Teddy Bear ile oldukça sağlam bir giriş yapan yönetmen Mads Matthiesen’in ikinci uzun metraj çalışması olan Model, kendi ciddiyeti ve rahatlığı arasında gidip geliyor. Bir yandan seyircisine moda dünyasının dişlileri arasında paramparça olan nice genç kadının hayatını sunarken, diğer yandan alışıldık ve olabildiğine sıradan örneklerle ilerliyor. Hayatta kalabilmek için feda edilmesi gerekenleri - gerçek ya da değil - ardı ardına sıralayan Model, ana karakterin yaşadığı karmaşayı da bu şekilde resmediyor. Bir ileri bir geri.

    Mads Matthiesen, Teddy Bear’in ardından daha ciddi ve karanlık bir anlatım yolu tercih ediyor. Ciddi bir dramayı fazla da sulandırmadan, tadında ama biraz yavan şekilde aktarıyor. Model’in konusuna gelecek olursak;

    Danimarka’nın sıradan bir bölgesinden gelen 16 yaşındaki güzel ve saf Emma (Maria Palm), Paris’in korku dolu moda diyarına girip, hızla yükselmek, en büyük hayallerinden birine ulaşmak için çabalar. Evinde kendisinin yolunu gözleyen erkek arkadaşına söylediği yalanlarla yola adım atan Emma, kendisi için yıkıcı “ilk gün”ün ardından bir şeyleri değiştirmesi gerektiğini fark eder. Fotoğrafçı Shane (Ed Skrein)’in üslubuna karşı kırılgan bünyesiyle ayakta kalmaya çalışan genç kadın, işi kuralına göre oynamaya başlar. Artık yavaş yavaş olmadığı bir şeye dönüşmeye başlayan Emma, ihanet, uyuşturucu, seks ve yalanlarla örülü bir dünyanın parçası olur. “Gerçek bir Paris sürtüğü” olmanın kaçınılmaz bedeli.

    Model’in en büyük sıkıntısı az önce de belirttiğim gibi hikaye anlatımı içinde sürekli olarak dengesiz şekilde ilerleyişi. Kurtlar sofrasına düşen genç bir kadın, tek amacı reşit olmamış kızları bile yatağına atmak olan sektör canavarları, birbirinin ayağını kaydırmadan yükselemeyen, kuralları buna göre oynayan mankenler. Moda, sinema, müzik fark etmeksizin az çok bildiğimiz, gerçekliğini de reddedemeyeceğimiz bir sarmal. Model ise bu sarmalı sadece ana karakter üzerinden ilerletmeye çalıştığı için bir noktadan sonra tatsız bir yemeğe dönüşüyor. Detaylardan kaçınmaya başlayan film, Emma ve Shane’in belki de hastalıklı diyebileceğimiz ilişkisi etrafında şekillenirken, odak noktasını kaybediyor, sürükleyici yapısını korusa da çekiciliğinden kaybediyor.

    Gerçek bir manken olan Maria Palm, canlandırdığı Emme karakteri ile dikkatlerden kaçmıyor. Belki muazzam bir performans sunmuyor ancak göz doldurmayı başarıyor. Örneğin yurdunda fiziksel özelliklerine karşı bakış ile Paris’deki yaklaşımın, kendini biraz daha değerli gördüğünü ima ettiği bölümde büyük keyif yaşatıyor. Keza gazete bayisindeki “ücretsiz dergi” sahnesi de, hissettiği coşku ile parıldıyor. Shane rolündeki Ed Skrein ise güvenilmez, perde arkasında neler sakladığı belli olmayan ancak bir yandan samimi gibi gözüken karakteriyle gözleri perdeye odaklıyor.

    Model filmi sürükleyici, kaliteli oyuncuları ile keyif veren, anlattıkları kulaklara küpe dedirten ancak klişelerden kaçamayan, yükseliş ve sert düşüş hikayelerinden biri. Haftanın da izlenesi ancak büyük beklentiler beslenmemesi gereken yapımı.

    burcinaygun@gmail.com

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top