En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Turgay Buğdacigil
Takipçi
2.068 değerlendirmeler
Takip Et!
3,5
2 Ağustos 2024 tarihinde eklendi
2018 yılında Bilim ve Sanat Vakfı'na verdiği bir söyleşide...
Bilal Sert ile birlikte kaleme aldıkları senaryosunun arka planını...
“Filmin hikâyesi çocukluğuma dayanıyor... Zühtü amca, bizim köydeki maden mühendislerine mihmandarlık yapar, işi öğrenir, sonra rezerv bulur ve biraz para kazanırdı... Köydekiler onu el üstünde tutardı ama sonra tekrar aramalara çıkıp da başarısız olunca gözden düşerdi ve bu defa insanlar onu küçük görmeye başlardı... 80’ine gelmesine rağmen hala şehirdeki doktor oğlunun yanından kaçıp kaçıp maden aramaya çıkan biriydi Zühtü amca... Biz de Zühtü karakterine böyle bir hikâye yazmaya karar verdik...”
Olarak değerlendiren Mustafa Kara'nın, yönetmen koltuğunda da oturmakta olduğu "Kalandar Soğuğu"; son derece çarpıcı bir insanlık ve doğa draması olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, ziyadesiyle başarılı bulduğumuz görüntü yönetmenliklerini, Nuri Bilge Ceylan'ın "Kuru Otlar Üstüne" (2023) isimli filminde de aynı görevi üstlenen Cevahir Şahin ile Kürşat Üresin'in yaptıkları ve yaklaşık 1,5 yıllık bir süre içerisinde gerçekleştirilen çekimlerinde; mekan olarak da, Trabzon'un Maçka ilçesinin 2000 rakımlı Şimşirli köyü ile Artvin'in Murgul ilçesindeki boğa güreşlerinin olduğu yerin kullanıldığı bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Film, elindeki fener ve kazmasıyla bir mağaraya giren Mehmet Sert'in (Haydar Şişman)...
Tespit ettiğini düşündüğü madeni çıkartmak amacıyla...
İçerideki bir kayanın kovuğuna yerleştirdiği dinamiti patlattığı bir sahne ile başlar...
***
İfa ettiği bu patlamanın ardından da...
Yeniden mağaraya dalan Mehmet...
Şapkasının içine doldurarak dışarıya çıkarttığı kaya parçacıklarını...
Umut dolu bir gözle inceler...
***
İnceler incelemez de...
Heybesine doldurduğu bu numuneleri...
Tetkike gönderilmek üzere...
Yakınlardaki maden ocağının ustabaşısı Zühtü'ye (Hasan Fehmi Hızal) teslim eder...
***
Derken...
Yağmur, çamur ve ayaza aldırmadan...
Üç gündür dağlarda dolanan ve bu sefer büyük bir balık yakaladığı için...
Artık sıkıntılarının bittiğini düşünen Mehmet...
Gecenin bir yarısında evine vardığında kendisini...
Gözüne uyku girmemiş olan yaşlı anası Nazife (Hanife Kara) karşılayarak...
Mehmet'in üşümüş elleri ile ayaklarını ısıttığı ocak da yemek de pişirecektir...
***
Neyse...
Trabzon'un bir dağ köyünde...
Anasına ilaveten...
Karısı Hanife (Nuray Yeşilaraz) ile oğulları İbrahim (İbrahim Kuvvet) ve Mustafa (Temel Kara) ile beraber...
Tek göz oda bir taş evde yaşamakta olan Mehmet...
Borç harç içerisinde...
Besledikleri birkaç hayvan ile ancak ailesinin günlük geçimini sağlayabilmektedir...
***
Ertesi sabah soluğu
Numuneleri bıraktığı maden ocağında alan Mehmet...
Satarak...
İçinde bulunduğu sefaletten kurtulma hayalleri kurduğu mağaradaki madenin...
Sondaj yapmaya değecek miktardaki değerli elementi içermediğini öğrenerek...
Bir kez daha umutsuzluğun pençesine savrulurken..
***
Dönüşte de...
Alışveriş yapmak için uğradığı Rasim'in (Ahmet Turan) dükkanında...
Rasim ile Boğacı Bekir (Tuncer Salman) arasındaki konuşma esnasında...
Bu işten ciddi paralar kazanan Bekir'in...
Yeni sezondaki boğa güreşlerine hazırlandığını işittiğinde...
O an için pek umursamasa da...
***
Yokluk ve yoksunluktan bıkmış usanmış olan Hanife...
Yakınlarındaki madene işçi olarak girip çalışmak yerine...
Keçiler gibi dağlarda maden keşfetme gayreti içine giren kocası Mehmet'e çıkışmakta...
***
Ama ne çare...
Para kazanmanın başka da bir yolunu bilmeyen Mehmet...
Hanife'nin söylenmelerine de aldırmadan...
Umarsızca dağlara tırmanmayı sürdürecek...
***
Fakat...
Mehmet açısından sonuç...
Ne yazık ki...
Yine hüsran olacak...
Ve suçu...
Kendin de aramak yerine...
Erken bastırdığını söylediği karın üstüne atacak...
***
Ve şansını bir de...
Aynen Bekir gibi...
Artvin'de yapılan festival kapsamındaki boğa güreşlerinde denemek isteyecek...
***
Üstelik bu fikrinden...
Karısı Hanife'ye de söz edip...
Onun da onayını almaya uğraşsa da...
***
Duydukları karşısında iyice öfkelenerek bağırmaya ve de ağlamaya başlayan Hanife...
Boğanın güreştirilmesini değil...
Yaklaşan Kurban Bayramı öncesi...
Pazara götürülerek satılmasını...
***
Ardından da...
Yollarını gözleyen alacaklılarına...
Borçlarının bir kısmının ödenmesini tercih edecek...
***
Fakat bunu son çare olarak gören Mehmet...
Karısını ikna ederek...
Boğaları Poyraz ile çocuklarını da yanına alıp...
Artvin'e doğru...
Yola koyuluverecektir...
Dakika 60...
***
Gerek olayların örgüsü ve gerekse de Sert ailesini oluşturan çekirdek kadro yapısı nedeniyle...
Başrolündeki Tarık Akan'a Berlin Uluslararası Film Festivali'nde Mansiyon Ödülü kazandıran, Zeki Ökten'in "Pehlivan"ını (1984) anımsatan filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; sürpriz bir finali de bünyesinde barındıran, 74 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Filmin bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar kopyasının basıldığını duyunca ilgimi çekti. Film ilk dakikası itibari ile sizi içinize geçiyor. Ancak bir uyarı : Sanat filmi kavramının farkında olmayan veya olsa dahi sevmeyenler lütfen filmden uzak dursunlar , çünkü çok özel bir film.Her saniyesi samimiyet kokan , ayrıntılara oldukça önem verilmiş bir film. Ayrıca yapmacık duran tek bir sahne bile yok aklımda.Türk filmlerinde görmeye hasret olduğumuz " oyuncunun rolünü yaşama" eylemi bu filmin iliklerine kadar işlemiş. Filmde salyangozlar , boğa hatta su damlaları bile rollerini alınlarının akı ile yaparak bu filme ayrı bir hava , başarı katmışlar. Bu başarının mimarı ise tabi ki de yönetmen Mustafa Kara'dır. Bu filme bakarak yorumlayacak olursam kendisi bence dünya düzeyinde bir yönetmen. Filmde çok zor sahneler vardı , hem yönetmiş hem de oynamış. Film hakkındaki tek olumsuz yorumum ise - ki pek de olumsuz sayılmaz aslında , sadece biraz sinir bozuyor- filmde bazen konuşulanlar anlaşılmıyor.Tabi ki de bu yöre halkının şivesinden ve bizim buna olan yabancılığımızdan kaynaklanıyor. Sonuç olarak , eğer bu filmi izlerseniz sizin için çok özel bir film olacaktır. Vizyondan kalkana kadar birkaç kere daha gitmeyi düşünüyorum.
Yaz aylarında havanın ısınmasıyla birlikte maalesef sinemamız soğumaya başlamıştı.Oyuncularının bile güvenmediği filmler,Hollywood'un çok efekt az zeka ürünü filmleri ve cinli-perili korku filmleri üçgeninde geçen yaz sezonu, sonunda bizlere Kalandar Soğuğu gibi bir sanat filmi izlettirmeyi başardı.Biz derken ne yazık ki çok küçük bir kitleden söz ediyorum çünkü film tekelleşen sinemadan nasibini almış ve yalnızca 9 kopyayla vizyona girebilmiş bulunuyor. Bunca şikayetten sonra filme gelirsek;muhteşem sekanslar çerçevesinde harika bir hikaye diyebilirim.Kullandığı kara kış atmosferi içerisinde içimizi ısıtmayı başaran bir yapıt.Başka Sinema oluşumu ve Trt Tv Filmleri projesi olmasa sanat filmi izleyemiyeceğimiz memleket sinemasında sanat filmini eleştirmek ne denli akıl karı bilemiyorum ama yer yer oyuncuların Karadeniz şivesini kotaramadığını da söylemek zorundayım. Kalandar Soğuğu içinizi ısıtmaya geliyor...İyi Seyirler.
Bence müthiş dengeli bir film. Her karesi ve karakteriyle filmdeki gerçeklik algısını yeniden yaratan bir film. Daha önce sinemamızda çok nadir bu kadar gerçekliğe yaklaşan film seyrettim.
Harikasınız,tüm ekibi ve oyuncuları can-ı gönülden tebrik ediyorum.Bir Trabzonlu olarak gurur duydum. Filmi tesadüfen yarım saat geç kalarak izledim. inanın film değil belgesel zannettim. Bu oyunculuk olamaz,ancak yaşanır. Muhteşem... Her bir ayrıntı tam da yörede,yayla evlerinde yaşandığı gibi. Çocukluğumuzun geçtiği her bir anı tekrar ve bu kadar net yaşamak... Hiçbir saniyesi boş değil... Orada ve o şartlarda yaşayan herkes için ağlanası bir baş yapıt. Ellerinize,emeğinize sağlık. Umarım hak ettiğiniz değeri görürsünüz.
harika,mukemmel harıkulade efsane başarılı super mukemmel bu mudur budur bu kadar olur bu kadar alır goturur senı goturur getırır ben gercekten ne dıyecegımı toparlayamadım vay bee
İzlediğimde bir aileye çekim için gündelik hayatın ayrıntılarını göstermek amaçlı misafir olunmuş belgesel tadında bir çalışma zannettim.Hatta bazı küfürlü sözcükleri "ya adamlar belgesel çekiyor birebir gündelik hayatta ne yapıyorsanız onu yapmaya devam edin dediler diye bu kadar da olmaz biraz düzgün konuşun oynunculuk yapın" dediğim ve doğal olarak tamamı ile gerçek zannettiğim bir yapıt.mükemmel oyunculuk ,oyunculuktaki samimiyet,gerçeğe yakınlık,verdikleri o büyük fiziksel çaba...Kısaca takdire şayan bir film.. saçma sapan gerçek dışı olduğunu gözümüze sokarak çekilmiş hollywood filmlerini pohpohlayan bizim milletimiz bunu yerden yere vurmaz umarım.Bundaki sanatı ve yeteneği görmezden gelmez umarım!
Film olamayacak kadar gerçek bir film izledik.Oyuncular,yonetmen siz naptiniz?Nasil yaptiniz?Ulkem adina gurur duydum sizinle.Emegi geçen herkese teşekkürler, saygılar...
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.