“Sicario: Day of the Soldado”, yönetmen koltuğunda oturan Stefano Sollima’nın üçüncü uzun metrajlı sinema filmi…
“Sicario” (2015) nun devamı olarak çekilen ve yine ana tema olarak ABD – Meksika sınırındaki insan ve uyuşturucu kaçakçılığı trafiğini merkeze alan bu filmin senaryosunu da ilk filmde olduğu gibi yine Taylor Sheridan yazmış…
Yaklaşık 35 – 45 milyon dolar aralığındaki bir bütçeyle çekilen ve 29 Haziran 2018 tarihinde vizyona giren filmin, aradan geçen yaklaşık 3 aylık süre zarfında (20 Eylül 2018) elde edebildiği gişe hasılatı ise sadece 74 milyon dolar… Yani ortada, filme ilişkin olarak medyada kopartılan gürültüyle hiç de orantılı olmayan bir izleyici teveccühü söz konusu…
Ki bu durum, bazı yorumlarda iddia edildiğinin tam tersine, 30 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilip 85 milyon dolarlık bir gişe yapabilen ilk filmde de çok farklı değildi…
Aslında filmin, orta şekerli olan 7.3/10 (37.298 oy) ve 3.6/5 (3.457 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 6.3/10 (236 yorum) ve 61/100 (50 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları da 74 milyon dolarda takılıp kalan bu gişe hasılatını teyit eder nitelikte…
İsterseniz, ne olup bittiğini daha iyi anlayabilmek için her zamanki gibi önceliği yine oyuncu kadrosuna vermek suretiyle filmimize biraz daha yakından bakalım…
Serinin ilk filminde olduğu gibi bu filmde de Benicio Del Toro ve Josh Brolin ikilisinin, baş roldeki yerlerini korurlarken, Emily Blunt’ın yerini 16 yaşındaki genç yetenek Isabela Moner’in aldığını görüyoruz…
Bu filmin, Isabela Moner dışında Hollywood stüdyolarına bir diğer armağanı da filmdeki “cool” tavırlarıyla dikkat çeken Elijah Rodriguez olmuş…
Yani bir anlamda, Jo Edna Boldin, Marisol Roncali ve Mary Vernieu üçlüsünden oluşan casting departmanı, bu film aracılığı ile önemli bir yetenek avcılığı işine de imza atmış…
Öyle ki, Benicio Del Toro ve Josh Brolin’in gibi iki ustanın varlığına rağmen ezilmeden sergiledikleri performansları ile göz dolduran bu iki genç yeteneğin adlarını, ilerleyen yıllarda daha sık duyacağımızı düşünüyoruz…
Filmin teknik kadrosuna ve çıkardıkları işe gelince…
Görüntü yönetmeni koltuğunda, “Crimson Tide” (1995), “Prometheus” (2012), “The Martian“ (2015) ve “The Walk” (2015) gibi filmlerde de imzası bulunan Dariusz Wolski’yi görüyoruz… Kostüm tasarımında ise, “Back to the Future” (1985), “Titanic” (1997), “Minority Report” (2002) ve “Avatar” (2009) gibi filmlerden de tanıdığımız önemli bir isim olan yılların Deborah Lynn Scott’ı var… Aynı kariyer, “Nightcrawler” (2014) ve “Nocturnal Animals” (2016) gibi filmlerde de dekor sorumlusu olan Meg Everist ile “The Dark Knight Rises” (2012) ve “John Wick: Chapter 2” (2017) gibi filmlerde de prodüksiyon tasarımcısı olan Kevin Kavanaugh içinde geçerli…
İstenirse bu, sinema geçmişleri başarılarla dolu isim listesi daha da uzatılabilir… Ancak bize göre hiç gerek yok… Zira bu ekibin hep birlikte, son derece kusursuz bir işe imza attıkları gün gibi ortada…
Peki, filmin hikâyesi?
Bize göre filmin, final sahnesiyle üçüncü bir devam filmine daha kapı aralar nitelikteki hikâyesi de, bazılarının söylediğinin tersine son derece doyurucu ve ilk filmde eksik kalan pek çok hususu da tamamlar mahiyette… Eminiz üçüncü devam filminde de bu hikâye, daha pek çok kişiye ekmek yedirmeye devam edecek…
Kişisel önerimiz, olumsuz yorumların hiçbirine aldırmadan ve fındık, fıstık, leblebi, çekirdek, patlamış mısır, çay, meşrubat gibi atıştırmalıkları da yanınızdan eksik etmeden bol aksiyon içeren bu filmi izlemeniz yönünde olacak…
Sonuçta bütün filmler, arşivlik sanat eserleri olmak zorunda değil... Bazıları da böyle, hoşça vakit geçirip sonra da unutmak içindir...
Hayatlarımızın büyük bir kısmı da, bir süre sonra zihinlerde tek bir karesine dahi yer verilmeyen bu sıradan aksiyon filmleri gibi değil midir zaten?
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 22 Eylül 2018 günü saat 01.49’da yazılarak paylaşılmıştır...