Aşkı not alsanız da yazamazsınız bazen!
Yazar: Banu BozdemirYapımcı koltuğunda Eternal Sunshine of the Spotless Mind'ın yapımcısı Chris Marsh'ın oturduğu The History Of Love / Aşk Notları uzun yolu olup, uzun bir zaman diliminde vakit geçiren ve geçirten filmlerden. Bir roman uyarlaması olduğu için bir roman tadında olduğunu da söyleyebiliriz. Hatta roman uyarlamaları konusunda en roman kalan sinema filmlerinden olduğunu bile söylemek mümkün…
Bir kesişme hikayesi Aşk Notları. İkinci Dünya Savaşı döneminde başlıyor ve günümüze kadar uzanıyor. Kahramanımız Polonyalı göçmen Leo. Nazi Almanyasından kaçarak New York’a geliyor Leo, sevdiği kadın Alma’nın peşinden. Asıl trajedi orada başlıyor ve biz de bir insan hayatında bu kadar acıyı nasıl biriktirir, nasıl baş eder kısmıyla karşı karşıya kalıyoruz. Leo ne yazdığı kitaba, ne büyük aşkına, ne oğluna ne de hayalini kurduğu hayata kavuşamamış bir halde, bir apartman dairesinde huysuz bir ihtiyar olarak karşımıza çıkıyor. Hikaye geriye doğru sarınca, ki bu sarma filmin sonuna kadar devam ediyor, filmin her yerinden sürekli bir sır, gizem ve acı patlıyor. Film bu kadar dolu, gerçekçi hatta acı dolu olmasına rağmen, fantastik bir yandan da ilginç bir biçimde. Çünkü günümüzdeki küçük Alma’nın romanın içine farkında olmadan sızan bir yapısı var. Ve romandaki Alma’nın tam tersi bir psikolojide Leo’nun geçmişini ayakta tutmak için çabalıyor.
1998 yapımı Yaşam Treni ve 2009 yapımı The Concert gibi şahane filmlere imza atan Radu Mihaileanu Aşk Notları’nda seyirciyle pek aynı temas halini yakalayacak gibi durmuyor. Film asla kötü değil ama yönetmenin diğer filmlerinin yanında biraz sönük kaldığını söylemek mümkün. Yoksa Leo gibi hayata diğer yanağını uzatan, değişim mizaçlı bir Pollyanna hikayesiyle karşılaşmak elbette farklı bir ruh haline sokuyor bizi. Ama bir yandan da bu kadar dağıtılmış bir konu, hikayenin her yanına saçılmış gizemler topluluğu biraz yorucu bir hal alıyor.
Bir yazarın en büyük acılarından biri, yazdığı eserin basılmaması ya da başka birinin adıyla basılması olabilir sanırım. Leo her şeyi sindirmiş bir adam dediğim gibi. Yaşayamadığı aşkın kitabını yazıyor ve hayatını kendisini bilmeyen, kendisinin olmayan şeyler üzerinden yaşamaya devam ediyor. Genç Alma ise öyle değil, ne istediğini bilen ve bunun için acı çeken bir genç kız. Bu zincir onların bağı oluyor. Öykü herkese bir karakter çiziyor ve o karakterler çerçevesinde Leo’nun yalnızlığı daha da ortaya çıkıyor.
The History Of Love uzun, meşakkatli ve günümüze kadar ulaşan bir aşk hikayesi. Katmanlı olması olayların etkisini arttıracağı yerde biraz dağıtıyor ama sinemadan yine de iyi duygularla çıkıyorsunuz. Mihaileanu iyi bir yönetmen o yüzden Aşkın Notları’na göz atmakta fayda var…