"Samantha Kingston, normal bir genç kızdır. Bir sabah sıradan bir güne uyanır. Kız arkadaşlarıyla buluşup okula gider. Okuldan sonra akşamki büyük parti için arkadaşlarıyla hazırlanır ve partiye giderler. Her şey normal ilerliyordur. Ortam keyiflidir, herkes muhabbet ediyordur. Birdenbire partiye, Samantha'nın arkadaşlarının hoşlanmadığı bir kız girer ve herkes onu partiden dışlar. Bu da ufak bir kavgayı doğurur. Partiden ayrılan kızlar, arabayla evlerine gidiyordur. Fakat birdenbire bir araba kazası geçirirler ve herkes ölür. Ve birdenbire Samantha, aynı günün sabahında uyanır. Ve aynı günü tekrar ve tekrar yaşamaya başlar. Samantha, bu döngüden kurtulmaya ve aynı zamanda yaşanan şeyleri değiştirmeye çalışır."
Aynı günün içine hapsolmuş insan konulu filmlere bayılırım, Groundhog Day ve Edge Of Tomorrow gibi. Bu yüzden Before I Fall'a bir şans vermeye karar verdim ve hoş bir sürprizle karşılaştım. Film kesinlikle dört dörtlük değil ama bence bu filmde özel bir şeyler var.
Eğer filmin konusunu okuduysanız ve fragmanını izlediyseniz, bu filmin daha çok genç kızlara hitap ettiğini görürsünüz. Film, bu konuyla ilgili hiçbir şey yapmıyor ve uzun bir süre olabilecek olasılıklara karşı kendisini kapalı tutuyor. Yani ana karakter, aynı günde kapana kısıldığı için ortalığı dağıtmıyor, yeni yerleri ziyaret etmiyor. Çünkü Before I Fall, hitap ettiği kitleye rağmen oldukça ciddi bir film.
Before I Fall'u anlatmak için hayatımda yan yana getireceğimi hayal bile edemediğim iki filmden örnek vereceğim. Bu film, Jem and the Holograms ile La La Land'in bir karışımı gibi. Ne düşündüğünüzü biliyorum, ama bunun mantıklı bir açıklaması var.
Jem and the Holograms'den başlayalım. Before I Fall ile Jem'in en çok benzediği yönü, şaşırtıcı derecede gereksiz olan ağır tonu. Sürekli ortaya atılan ve hikayeyle pek bağlantısı olmayan felsefik sözler, hayatı sorgulama vb. şeyler işte. Ve her iki film de genç kızlara hitap ediyor. Jem'i geçtim, zaten o film bir animasyon dizisinden uyarlandığı için olasılıkların kısıtlı olacağını zaten biliyordunuz. Bu yüzden ortaya çıkan sonucun mükemmel olmayacağını tahmin edebiliyordunuz. Before I Fall'ın bu türde yapabileceği şeyler daha fazla olduğundan hikayenin içine fazla girememek biraz canınızı sıkıyor. Ta ki filmin sonlarına doğru.
Bu noktada devreye La La Land giriyor. La La Land iyiydi hoştu ama bütün film bilindik bir müzikalden ibaretti benim için. Her şeyi takdir etmeme rağmen filmin neden bu kadar özel olduğunu anlayamamıştım. Ve sonra filmin final sahnesi geldi. Filmin finali, oldukça özgündü ve bu tür ile ilgili seyirciye taze bir şeyler vermeyi başardı. Ve film bittikten sonra bütün yaşananları en baştan düşününce sonuç daha da değerli bir hal aldı. Before I Fall da aynen bunu yapıyor işte.
Dediğim gibi film ciddi ve gençlere hitap ediyor. Bu yüzden filmi "tipik bir gençlik filmi" olarak sınıflandırmayı düşünüyordum. Ve sonra da filmin final sahnesi geldi. Tamamen orijinal bir final değil belki ama bu tür ve özellikle de böyle kısıtlı bir film için final sahnesi oldukça etkileyici ve farklıydı. Before I Fall'ı sırf finali için tavsiye edebilirim size. Filmin ne kadar farklı ve şaşırtıcı olduğunu göstermek için.
Bunun dışında oyunculuklar fena değildi. Zoey Deutch, zaten oyunculuğunu şirin bulduğum birisi ve bu filmde de karakterine tam uymuş. Halston Sage ve Elena Kampouris de fena değildi ayrıca. Logan Miller da bulunduğu diğer gençlik filmlerine nazaran oldukça samimi bir performans sergilemiş.
Senaryonun gidişatı hoşuma gitti. Her ne kadar bu hikayeyle yaşanabilecek olasılıklar kısıtlı tutulmuş olsa da ortaya çıkan sonuç beklediğimden çok daha iyiydi.
Ama dediğim gibi Before I Fall, mükemmel bir film değil. Hikayesiyle yaşadığı sorunların yanı sıra film, aynı zamanda senaryosunda gereğinden fazla cevaplanmamış soru barındırıyor. Mesela Samantha'nın nasıl aynı günü tekrar ve tekrar yaşadığını hiç öğrenemiyoruz. Bu gibi sorular seyir zevkini biraz etkiliyor açıkçası.
Kısacası Before I Fall, acilen görmeniz gereken bir film değil. Sadece eğer türe ilginiz varsa ve vizyonda farklı bir alternatif arıyorsanız, bu filmin sizi şaşırtacak birkaç yönü olduğunu bilin. Mükemmel olmamasına rağmen izlediğime pişman olmadığım bir film oldu. İyi seyirler.
FİLMİN İYİ YANLARI:
+ "Aynı günü tekrar tekrar yaşama" senaryosunun daha sade bir şekilde işlenmesi.
+ Ortalamanın biraz üzerinde olan oyunculuklar.
+ Türe farklı bir şey kazandıran sürpriz finali.
FİLMİN KÖTÜ YANLARI:
- Tahmin edilebilir yerler, senaryodaki boşluklar.
- Felsefe monologlarının ve genç kız muhabbeti yüzünden uzun bir süre filme tam olarak bağlanamamanız.
- Senaryonun bazı kısımlarının zoraki hissettirmesi.
TOPLAM PUAN: 6.1/10