Dadımız geri döndü!
Yazar: Banu BozdemirPamela Lydon Traves’in kitaplarından sinemaya uyarlanan Mary Poppins bu kez Mary Poppins Returns / Mary Poppins: Sihirli Dadı adıyla beyazperdeye uyarlandı. Bu defa fantastik dadımızı Emily Blunt oynuyor. Film ticari kaygılardan yani çocuk filmi olmasından dolayı dublajlı olarak vizyona giriyor ama her zaman yaptığım gibi yinelemek istiyorum ki bazı filmler büyüklere de hitap ediyor. Mary Poppins de onlardan. Zaten kitabın ve tabii filmin mesajlarından birisi de çocukken yaşanan her türlü fantastik maceranın büyüyünce unutulması, hatırlansa bir rüya ya da illüzyon olduğuna inanılması.
İlk maceranın çocukları Jane ve Michael Banks bu kez büyümüş olarak karşımıza çıkıyor. 1964 yapımı filmde Jane ve Michael pencereden bakarken kapının önünde bekleşen dadıların rüzgarla teker teker uçması ve Mary Poppins’in şemsiyesiyle gelişi unutulmaz…
Jane bir sendikacı, Michael ise bankacı olmuştur. Michael’in Annabel ve John adında ikizleri bir de Georgie adında küçük bir oğlu var. Film bizim kardeşleri yani Jane ve Michael’i geçmişe döndürmek, çocukken yaşadıkları güzel maceraları sürekli hatırlatmak istese de büyüklerin yaşadıkları dünyayı fazla karmaşık ve zorlu hale getirmek için çabaladıkları aşikar. Neyse ki onlara bunları tekrar yaşatacak çocukları var!
1930’lu yılların Londrası’nda geçen film büyük buhran döneminin getirdiği zorlukları ve bunu lehine çevirmeye çalışan yöneticileri de anlatıyor. Tam o sırada bizim Mary Poppins göklerden süzülen bir uçurtmanın ucunda çözüm bulmak için parka iniveriyor. Elinde şemsiyesi ve her şeyi sığdırdığı muhteşem çantasıyla. Filmin konusu belli, Michael banka borcunu ödeme konusunda gecikince banka çektiği paranın tamamını ondan beş gün içinde yatırmasını istiyor. Babalarının hissedar olduğu bankanın kağıtlarına ulaşamayan aile zor durumda kalıyor.
Ama bir yandan da her şey çocukluğa dair anıları yok saymak, onları bir çöp olarak evin önüne koyup atmaya çalışmakla ilgili. Atılan onca anı içinde iyi bir ders, dikkatli bakınca görülebilecek önemli ve hayati evraklar ve birazcık da çocuk ruhu barındırıyor olabilir. O yüzden evin önüne bırakılan uçurtmanın anlamı büyük, bırakıp gitmiyor bu aileyi ve dadımızı gökyüzünden indirme görevini üstleniyor.
Tabii müzikal altyapısı olan filmimiz bize güzel hatta enfes bir görsel şölen sunmayı da ihmal etmiyor. Banyoda başlayan macera, kırılan değerli bir kasenin etrafını süsleyen maceralara kadar devam ediyor. Çizgi dünyası ilk filmde olduğu gibi burada da devreye giriyor. Özellikle sabah sokak lambalarını söndüren akşam ise yakan ışıkçı ekibinin dansı ve yardımseverliği görülmeye değer. Işığı iki anlamda kullanan film adamlar sokakları aydınlattıkça olaylar da aydınlanmaya başlıyor. Michael’ın üç cesur, zeki ve bilmiş çocuğu ise olayların çözümü konusunda Poppins’e destek veriyor. Olayları çözen gizemli, fantastik ve güzel dadımız başka maceralar için yine gökyüzüne doğru harekete geçiyor. Filmin bana göre eksik kalan yanı işçileri örgütlemeye çalışan Jane’i sendikal hakları göstermek için daha fazla kullanmaması. Şöyle ekonomik buhranın etkisini bu açıdan görmek de fena olmazdı. Filmin dokusu, dekorları, kostümleri gayet başarılı. Dönem ruhundan uzaklaşmadan, o dönemin detayları içinde, günümüz çocuklarını güzel müzikal bir fantastik yolculuğa çıkaracağını düşünüyorum. Tabii büyükleri de… Mary Poppins’in keyifli, gizemli bir o kadar da çözüm sunan dünyasıyla karşılaşmak, tanışmak isteyenler için.
twitter.com/banubozdemir