Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Birgün
Yazar: Tuğçe Madayanti Dizici
Nolan adeta organik 3D film çekmiş. İnsanın her duyusuna her duygusuna dokunan filmi izlemiyor adeta filmin içine giriyorsunuz. Filmde vücudum heyecandan o kadar çok adrenalin salgıladı ki kalbimin hızla çarpmasına engel olamadım. Teknik anlamda mükemmel olan filmin çoğunluğu IMAX formatında devasa kameralarla çekildi. Film IMAX’in şu anda geldiği en zirve noktayı temsil ediyor. Spitfire (tek pilotlu İngiliz avcı uçağı) sahnelerinin devasa kameralarla çekilmesi için verilen çabanın bile akıl almaz olduğunu düşünüyorum; o kameraların küçük kokpitlere giremeyeceği için özel düzenekler icat edilmiş. Üç farklı zaman dilimine çılgınca eşlik eden Hans Zimmer’in müzikleri ise kamera kullanımı ile birleşince kaosu, sıkışmışlığı, heyecanı tam randıman besleyerek kalbinizin hızlı atması için her şeyi yapıyor.
Eleştirinin tamamı için: Birgün
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
Nolan karada 1 hafta, teknede 1 gün, havada ise sadece 1 saat içinde olanları hem paralel hem de zaman içinde sıçramalı bir akışla anlatarak “son kurgu”yu seyirciye bırakıyor. Ama bunun, kafa karıştırmaktan öte bir işlevi yok. Ayrıca Dunkirk tahliyesini bilmeyenler için tatmin edici bir hikâye anlatımından söz edilemez. Mesela, Almanların 300 bini aşkın askerin tahliyesine engel olmayı neden tümden bıraktığı sorusu ortaya dahi atılmıyor. Aksiyon, sürekli dramın üstünde. Karakterler derinlikten yoksun. İlk bölümdeki gerçekçiliğin finalde destansılığa dönüşmesi de bir doku uyuşmazlığı yaratıyor. Tüm bunlara karşın “Dunkirk”ün özellikle Nolan’ın yönetmenliğiyle öne çıkan, son yılların en iyi savaş filmlerinden biri olduğu kesin.
Eleştirinin tamamı için: Habertürk
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
Oyunculuklara gelince kuşkusuz bu tür filmlerin genel yazgısı ‘Dunkirk’e de uğruyor; herkesin oyunda kalma süresi çok az. Bu ahval ve şerait altında birtakım gençlerle (Fionn Whitehead, Damien Bonnard, Harry Styles, Aneurin Barnard, Barry Keoghan, Tom Glynn-Carney vs.) tecrübelilerin (Kenneth Branagh, Mark Rylence, Tom Hardy, Cillian Murphy, James D’Arcy) uyumu gayet başarılı bir şekilde sağlanmış. Sonuç? Düşmanın (Naziler) bir sahnedeki siluetleri hariç hiç gösterilmediği bu İkinci Dünya Savaşı draması kuşkusuz iyi bir film ama yönetmeninin tercihleri ve bazı bölümlerde altı kalın çizgilerle önümüze koyduğu “Bakın burası çok önemli”şeklindeki görsel-işitsel hamleleri, ‘Dunkirk’ü benim açımdan ‘Başyapıt’ statüsünden uzaklaştırıyor. Bunlar tabii ki eleştirmen dertleri, nihayetinde ‘Dunkirk’ mutlaka görülmesi gereken bir yapım, kaçırmayın (özellikle de IMAXekranlarda izleyin)...
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
Milliyet
Yazar: Nil Kural
Hans Zimmer’ın müzikleri ve bu kurallar seyir deneyimini özgün bir alana taşısa da filmin entelektüel altyapısı günümüze uygun değil. İngilizlerin oradan çıkması gerektiğini ve çıkacaklarını biliyoruz. Dolayısıyla çaresizlik veya hayatta kalma güdüsünün ötesinde film bir İngiliz kahramanlık destanı. Teknik ve yönetmenlik alanlarında Nolan’ın mükemmeliyetçiliğinin sonuçlarını görürken, İngiliz vatanseverliği filmi savaş karşıtlığından uzaklaştırıyor. Sonuç, söylem olarak problemli bir teknik gövde gösterisinin ötesine geçemiyor.
Eleştirinin tamamı için: Milliyet
Sabah
Yazar: Olkan Özyurt
Tamam Nolan'ın ortaya koyduğu sinematografik başarıları, kurduğu atmosfer, askerlerin yaşadığı çaresizlikten yarattığı gerilim, savaş filmi olmasına rağmen kana prim vermeyen yaklaşımı takdire şayan ama bütün bunlar filmin dayandığı gerçeğin manipüle edilmesinin gölgesinde kalıyor. Ne diyelim umarım Nolan Çanakkale'ye merak salmaz. Çünkü İngilizlerin Çanakkale'den tarihi geri çekilişini Dunkirk'teki gibi kahramanlık hikayesine çevirmeye çalışır mı çalışır. Ama o zaman büyük bir ihtimalle Çanakkale ruhu altında ezilir!
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Birgün
Nolan adeta organik 3D film çekmiş. İnsanın her duyusuna her duygusuna dokunan filmi izlemiyor adeta filmin içine giriyorsunuz. Filmde vücudum heyecandan o kadar çok adrenalin salgıladı ki kalbimin hızla çarpmasına engel olamadım. Teknik anlamda mükemmel olan filmin çoğunluğu IMAX formatında devasa kameralarla çekildi. Film IMAX’in şu anda geldiği en zirve noktayı temsil ediyor. Spitfire (tek pilotlu İngiliz avcı uçağı) sahnelerinin devasa kameralarla çekilmesi için verilen çabanın bile akıl almaz olduğunu düşünüyorum; o kameraların küçük kokpitlere giremeyeceği için özel düzenekler icat edilmiş. Üç farklı zaman dilimine çılgınca eşlik eden Hans Zimmer’in müzikleri ise kamera kullanımı ile birleşince kaosu, sıkışmışlığı, heyecanı tam randıman besleyerek kalbinizin hızlı atması için her şeyi yapıyor.
Habertürk
Nolan karada 1 hafta, teknede 1 gün, havada ise sadece 1 saat içinde olanları hem paralel hem de zaman içinde sıçramalı bir akışla anlatarak “son kurgu”yu seyirciye bırakıyor. Ama bunun, kafa karıştırmaktan öte bir işlevi yok. Ayrıca Dunkirk tahliyesini bilmeyenler için tatmin edici bir hikâye anlatımından söz edilemez. Mesela, Almanların 300 bini aşkın askerin tahliyesine engel olmayı neden tümden bıraktığı sorusu ortaya dahi atılmıyor. Aksiyon, sürekli dramın üstünde. Karakterler derinlikten yoksun. İlk bölümdeki gerçekçiliğin finalde destansılığa dönüşmesi de bir doku uyuşmazlığı yaratıyor. Tüm bunlara karşın “Dunkirk”ün özellikle Nolan’ın yönetmenliğiyle öne çıkan, son yılların en iyi savaş filmlerinden biri olduğu kesin.
Hurriyet
Oyunculuklara gelince kuşkusuz bu tür filmlerin genel yazgısı ‘Dunkirk’e de uğruyor; herkesin oyunda kalma süresi çok az. Bu ahval ve şerait altında birtakım gençlerle (Fionn Whitehead, Damien Bonnard, Harry Styles, Aneurin Barnard, Barry Keoghan, Tom Glynn-Carney vs.) tecrübelilerin (Kenneth Branagh, Mark Rylence, Tom Hardy, Cillian Murphy, James D’Arcy) uyumu gayet başarılı bir şekilde sağlanmış. Sonuç? Düşmanın (Naziler) bir sahnedeki siluetleri hariç hiç gösterilmediği bu İkinci Dünya Savaşı draması kuşkusuz iyi bir film ama yönetmeninin tercihleri ve bazı bölümlerde altı kalın çizgilerle önümüze koyduğu “Bakın burası çok önemli”şeklindeki görsel-işitsel hamleleri, ‘Dunkirk’ü benim açımdan ‘Başyapıt’ statüsünden uzaklaştırıyor. Bunlar tabii ki eleştirmen dertleri, nihayetinde ‘Dunkirk’ mutlaka görülmesi gereken bir yapım, kaçırmayın (özellikle de IMAXekranlarda izleyin)...
Milliyet
Hans Zimmer’ın müzikleri ve bu kurallar seyir deneyimini özgün bir alana taşısa da filmin entelektüel altyapısı günümüze uygun değil. İngilizlerin oradan çıkması gerektiğini ve çıkacaklarını biliyoruz. Dolayısıyla çaresizlik veya hayatta kalma güdüsünün ötesinde film bir İngiliz kahramanlık destanı. Teknik ve yönetmenlik alanlarında Nolan’ın mükemmeliyetçiliğinin sonuçlarını görürken, İngiliz vatanseverliği filmi savaş karşıtlığından uzaklaştırıyor. Sonuç, söylem olarak problemli bir teknik gövde gösterisinin ötesine geçemiyor.
Sabah
Tamam Nolan'ın ortaya koyduğu sinematografik başarıları, kurduğu atmosfer, askerlerin yaşadığı çaresizlikten yarattığı gerilim, savaş filmi olmasına rağmen kana prim vermeyen yaklaşımı takdire şayan ama bütün bunlar filmin dayandığı gerçeğin manipüle edilmesinin gölgesinde kalıyor. Ne diyelim umarım Nolan Çanakkale'ye merak salmaz. Çünkü İngilizlerin Çanakkale'den tarihi geri çekilişini Dunkirk'teki gibi kahramanlık hikayesine çevirmeye çalışır mı çalışır. Ama o zaman büyük bir ihtimalle Çanakkale ruhu altında ezilir!