Ernst Lubitsch'in "Broken Lullaby" (1932) isimli filminden esinlenilen senaryosunu da Philippe Piazzo ile birlikte yazan Fransız sinemasının önemli simalarından François Ozon'un yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu “Frantz”; faşist Hitler Almanya'sının kilometre taşlarının itinayla döşenmeye başlanıldığı, tarihi dönemin atmosferinin de başarıyla yansıtıldığını düşündüğümüz, sıra dışı bir drama olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, 11.1 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilerek; 3 Eylül 2016'daki dünya prömiyeri, "Altın Aslan" ödülü için yarıştığı Venedik Film Festivali'nde yapılan ve "entelektüel seviyesini her projesinde takdir ettiğimiz" Ozon'un vermeye çalıştığı mesajların yeterince anlaşılamaması sebebiyle, brüt 6.3 milyon dolarlık bir hasılat rakamıyla gişeye çakılmış olan bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
- 1919, Quedlinburg (Almanya'nın Saksonya - Anhalt eyaletinin batısındaki Harz ilçesinde, Harz dağlarının hemen kuzeyinde yer alan bir kasabadır... 1994'te kasabadaki kale, kilise ve eski yerleşim birimleri; UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne eklenmiştir...) -
Kasabanın pazarından çiçek alarak, Birinci Dünya Savaşı'nda Alman ordusunun mensubu bir asker olarak Fransızlar ile savaşırken cephe de hayatını kaybeden nişanlısı Frantz Hoffmeister'in (Anton von Lucke) mezarını ziyarete giden Anna (Paula Beer); Frantz'ın mezarı üzerinde, kendisinden önce konulmuş misler gibi kokan taze güllerin varlığını fark eder...
Ve...
Ciddi anlamda meraklanarak, hemen yakınlardaki bir mezarda düzenleme yapmakta olan mezarlık görevlisine (Rainer Egger); Frantz'ın mezarındaki gülleri bırakanın kimliğini sorar...
Mezarcının yanıtı, söz konusu yabancı kişinin; kendisine bahşiş olarak vermiş olduğu, cebindeki madeni 2 Fransız Franc'ını çıkartarak göstermek olur...
***
Eve dönen Anna durumdan, biraz da gülleri bırakanın kimliğini merak etmesi yüzünden; ilk olarak Frantz'ın annesi Magda Hoffmeister'e (Marie Gruber) söz eder...
Ancak oğlunun, bir Fransız arkadaşının bulunup bulunmadığına dair herhangi bir somut bilgiye sahip olmayan Magda'nın tepkisi; "Savaş öncesinden bir Fransız dostudur" şeklinde olur ve bundan, Frantz'ın babası Hans'a söz etmemesini tembihler...
Ki Dr. Hans Hoffmeister (Ernst Stötzner) aynı esnada, savaşta bacağından yaralanmış olan hastası Bay Kreutz'u (Johann von Bülow) muayene etmektedir...
Fakat Kreutz'un doktora gelmesinin tek nedeni bacağını göstermek değil aynı zamanda, yas tutmakta olan Anna'ya evlenme teklif etmektir de...
Ama Anna, anında geri çevirecektir Kreutz'un bu teklifini...
***
Neyse...
Doktor, Magda ve Anna oturmuş akşam yemeklerini yerlerken, birden evlerinin kapısının zili çalıverir...
Kapıyı açtığında Anna, zili çalanın; içeri girmeye cesaret edemediği için koşar adım evden uzaklaşmakta olan bir erkek olduğunun ayırdına varır...
***
Ertesi gün...
Yeniden mezarlığa giden Anna bu kez, Frantz'ın mezarının başında yakaladığı yabancıyı; bir ağacın duldalığına gizlenerek izler...
Cesaretini toplayan yabancı yani Adrien Rivoire (Pierre Niney), Dr. Hans Hoffmeister ile konuşmak üzere; bir odasını muayenehane olarak kullandığı, evlerine gider...
Ama Adrien'in Paris'ten gelmiş olan bir Fransız olduğunu öğrenen doktor kendisinden, hemen evlerini terk etmesini ister...
Bunun üzerine, "Haklısınız doktor... Ben de askerdim... Ben de bir katilim..." diyerek lafı çok da uzatmayan Adrien; meramını anlatamadan, evden çıkıp gitmek zorunda kalır...
***
Adrien evden çıkar çıkmaz doktorun yanına giden karısı Magda ve özellikle de gözlerinden yaşlar süzülmekte olan Adrien'i, iki gündür Frantz'ın mezarının etrafında görmüş olduğunu ifade eden Anna; Adrien'in, Frantz'ın arkadaşlarından biri olabileceği tahmininde bulunurlar...
Doktor olumsuz bir tepki vermez ve Anna, Adrien'in oteline giderek; kendisine iletilecek, bir zarfın içerisine yerleştirdiği davet notunu, resepsiyondaki görevliye (Axel Wandtke) teslim eder...
Üstelik de, otelin lobisinde arkadaşlarıyla beraber takılarak birasını yudumlamakta olan Bay Kreutz; Anna'yı görür görmez yerinden fırlayarak, onu Cumartesi günü yapılacak dansa götürmeyi önerecekken...
***
Çok geçmez...
Kendisine bırakılan notu alan Adrien, anında Hoffmeister ailesinin davetine icabet eder...
Böylelikle de artık, herkesin birbirinden öğreneceği; o ana kadar gizli kalmış olan pek çok husus bulunmaktadır...
Ancak elbette "spoiler" vermek suretiyle, fırsat bulup da filmi henüz izleyememiş olanların ağızlarının tadını kaçırmak tarzımız olmadığı için; biz burada noktalıyoruz yorumumuzu...
Dakika 15...
Vizyona girdiği yıl sinema salonunda, büyük bir ilgi ve beğeniyle izlediğimiz filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; beklenmedik ters köşe sürprizleri de bünyesinde barındıran, 98 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Keyifli seyirler,