Ekşimtırak bir aile öyküsü...
Yazar: Duygu KocabaylıoğluGösterime girdiği 2013 yılının hemen akabinde 2014 yılının Akademi Ödülleri’nde Türkiye temsilcisi olarak yarışa giren Kelebeğin Rüyası’ndan bu yana Son Umut, 8 Saniye ve Pek Yakında filmlerinde farklı rollerde seyrettiğimiz Yılmaz Erdoğan , hem senaristliğini hem yönetmenliğini üstlendiği altıncı uzun metraj filmi Ekşi Elmalar ile bir kez daha sinema seyircisini selamlıyor.
Yılmaz Erdoğan’ın “yazan ve yöneten” sıfatlarıyla imza attığı yapımlarda (örneğin Vizontele ya da Kelebeğin Rüyası) yaşanmış hikayelerden beslenmeyi sevdiğini biliyoruz. Son filminde yine BKM ile çalışan Erdoğan bu geleneğini bozmadan bu sefer yine kendi köklerinden yararlandığı bir aile hikayesi kurguluyor. Öykü bu ya, elma bahçeleri herkesin dilinde nam salmış olan, Hakkari belediye başkanı Aziz Reis, 1977 yılında yapılan son yerel seçimi kaybeder. Reis’in ters mizacı kadar ünlü bir diğer özelliği de, evlenme çağına gelmiş ama pek de insan yüzü görmemiş 3 güzel kızın babası olmasıdır. Film kısa özetinde ya da fragmanında, Yılmaz Erdoğan’ın kendi teyzelerinin hikayesinden yola çıkarak kurguladığı bu 3 genç kızın Muazzez, Türkan ve Safiye'nin öykülerini anlatıyor gibi görünse de esas başrol aslında Erdoğan’ın canlandırdığı Aziz Reis. Zira karısının da, kızlarının da hayatını, olayların gidişatını belirleyen bizzat kendisi. Muazzez karakterinin dış ses anlatımı senaryoya çerçeve bir öykü oluştururken, seyirci Muazzez’in nerede durup da bu anlatımı gerçekleştirdiğini ilk yarım saatte pek çözemiyor. Muazzez’in gelecekteki halini gördüğümüz ilk plan ise filmin merak unsuru yaratan ilk kırılma noktası aslında. Hakkari’den Antalya’ya uzanan olay örgüsünün daha fazla detayına girmeye ise pek lüzum yok; zira yazarlığı sinemacılığından önce gelen Erdoğan’ın kaleminden çıkan senaryonun başı sonu derli toplu film seyretme hasretini giderdiğini söylemek yeterli olacaktır.
Yapım, dönem filmi olmasından ötürü en çok övgüyü şüphesiz ki sanat yönetimi ve yapım tasarımdan alacaktır. Ülkemizde pek kadri kıymeti bilinmese de özellikle dönem filmi alt janrının en az tarih danışmanları kadar önemli bir hususu, bu iki teknik kategoridir ki Ekşi Elmalar’da sanat yönetimi birkaç detay dışında neredeyse kusursuz diyebiliriz. Filmin rengi o kadar canlı ki izlediğiniz hikayenin dramatik unsurlarını insan bazen unutabiliyor bile.
Oyunculuklarda ise üç kadın başrol Farah Zeynep Abdullah, Songül Öden ve Şükran Ovalı yönetmenin kendilerinden beklentisini yerine getiren oyunculuklar ortaya koyuyorlar; özellikle yardımcı rolde Fatih Artman’ın ‘çekingen mühendis bey’ performansı tam seyirlik! Yılmaz Erdoğan ise önce nefret edilen, sonra acıma duygumuzu kaşıdığı karakteri ile tanığı olduğu öyküye gayet içerden bir bakış atıyor. Seyircinin ilk bölümde karakterden özellikle nefret etmesini ve ikinci bölümde özellikle acımasını istercesine, ‘işte sevseniz de sevmeseniz de bu da böyle bir insandı’ mesajı veriyor. Ama kızlarının affettiği Aziz’i biz seyirci olarak affeder miyiz, orası sorgulamaya açık!
Öte yandan öncekilere nazaran bu filmde, kimi cumhuriyet devrimlerinin ve düzeninin şablonlarla eleştirilmesi, politik söylemler -1970 sonundaki sağ-sol çatışmalarının sabun köpüğü gibi çok yüzeysel geçilmesi hariç- seyircinin gözüne batmayacak düzeyde tutulmuş diyebiliriz.
Sonuç olarak, sürprizli ve melodram finaliyle “erkekleri bile ağlatacak filmler” listesine girmeye aday Ekşi Elmalar, yerli filmlerde 'sinema duygusunu' özleyen gişe seyircisine iyi gelecek bir iş. Aşk öyküsünden daha fazla, gönüllerde ekşimtırak bir tat bırakacak bir aile hikayesi.