Boşluğa yapışan planlar!
Yazar: Banu Bozdemirİki animasyonla taçlandırdığı yapımcılık kariyerinde birçok filme imza atan Denise Di Novi ilk yönetmenlik denemesi Unforgettable / Saplantı filminde gayet klişe bir filme imza atıyor. Filmde boşandığı eşini ve çoğunlukla kocasında kalan küçük kızını ‘diğer’ kadına kaptırmamak için türlü kurnazlıklar yapan Tessa’nın hamlelerini izliyoruz. Filmin senaryosu o kadar bildik ilerliyor ki, filmin sonraki planlarda yapılmış hamleleri göstermesinden fena halde sıkılıyoruz. Bu tarz filmlerde biri kötü, biri mağduru oynarken tüm bunlara sebep olan kişiye yüklenen rol ise coşkun bir anlayış selidir. Julia’nın ‘ikinci kadın’ olarak fazla olumlu bulunan imajını geçmişiyle kirletmek isteyen senaristler ona da sorunlu bir eski sevgili yaratarak ortalığı iyice bulandırıyorlar. Ama filmin asıl rahatsız eden tarafı iki kadının da bir erkek için kıyasıya mücadele etmesi. Tabii ki bu konu birçok filmde karşımıza çıkıyor ama filmin dokusu tamamen ona yapışıp kaldığı ve sürekli bunu gözümüze soktuğu için ekstra göze batıyor.
Denise Di Novi ünlü bir yapımcı ve bu filmi çekmesinin nedenleri olmalı diye düşündüm filmi izlerken. İş yapacak bir filme imza attığını düşünmüş olmalı. Ama yanıldığı o kadar belli ki… Bir derginin editörlüğünü yapan ve sosyal bir kadın olan Julia’yı işinden eden aşkın detaylarını görmeden eski eşin kıskançlıklarıyla kuşanıyor bir anda film. Bu da izleyiciyi hep bir sonraki hamleyi bekler hale getiriyor. Filmin hezeyanlar, kabuslarla beslenen bir gerilim potansiyeli olduğunu söylemek mümkün. Bir de Tessa’nın hayatını güzellik ve bakım üzerine kurmuş annesi var ki, o da son hamleler için bekletilen bir karakter olmuş. Filmi bir şekilde izliyorsunuz ama her şeyi bildiğiniz için merak ettiğiniz tek şey; filmin tek erkeği David’in gerçekleri ne zaman öğreneceği ve nasıl bir tepki göstereceği oluyor. Film arada dokusuna uymayan hamlelerle bizi şaşırtmıyor da değil. Onu da izleyenlerin sabrına bırakmak lazım derim.
Filmi izlerken yakınından pek geçmese de aklıma keyifle izlenen Vicky Cristina Barcelona geldi. Orada da eski eşin rahatlığı ve yeni gelinin şaşkınlığı arasında erkeğin taçlanan egosunun peşindeydik. Burada daha karanlık versiyonlu bir kıskançlık hikayesine saplandık. Filmi izlerken bir boşluk olduğunu görüyoruz ve bunun hayatta boş kalan, yani bir işin ucundan tutmayan insanların birbirine sarma hikayesi olduğunu düşünüyoruz. En azından film öyle düşündürtüyor. Özellikle bebek kıvamında kızı ve eski kocası dışında bir hayat bilmeden dolaşan Tessa’ya ‘hayatını yaşa’ demek geliyor içimizden. Zira tek planı var, yeni kadını nasıl uzaklaştırırım? Bir de öyle hiç masumane planlar değil. Pembe bir kasaba hikayesine yakışmayacak kadar karanlık! Hal böyle olunca basit bir beklentinin ve hayatın bu kadar karmaşık yolu olması, yani zıtlıkların hikayeyi ayakta tuttuğunu söyleyebiliriz. Ama onun dışında filmde pek bir seyirlik akış olduğunu söylemek güç! Di Novi’nin daha güçlü filmlere imza atması gerek diyerek yazıyı bağlayalım…