Yarım, eksik bir film...
Yazar: Egemen TokatlıoğluAltın Koza ve Malatya Film Festivali’nden ödüllerle dönen Çağıl Nurhak Aydoğdu’nun kamera arkasında yer aldığı “Yarım” ülkemizin kanayan yaralarından biri olan çocuk gelin olayını merkeze alıyor. Bunu yaparken hikaye örgüsünü biraz daha farklı bir açıdan kuruyor.
Malatya’da babası ve iki kardeşi ile yaşayan 15 yaşındaki Fidan’ın annesinin hayatını kaybetmesiyle, Ege’nin bir kasabasına çocuk gelin olarak gönderilmesi ekseninde başlayan film, ilk etapta çok tanıdık gelen ve hemen hergün gerçek hikayelerini duyduğumuz bir mevzuyu ele alıyor. Ancak hikayenin ilerleyen kısımlarında farklı etkenleri de içerisine alarak olaylara ekstradan farklı bir anlam katıyor.
Evine geldiği yeni ailede 15 yaşındaki Fidan’ın evlendirildiği adam 35 yaşında, zihinsel engeli bulunan Salih oluyor. Annesi ve babası ile yaşayan Salih’in bir de abisi ve yengesi var. Fidan içine girdiği bu yeni ortamda hem korkuyor hem de şaşırıyor. Çekingen, annesine düşkün zihinsel engelli kocasıyla ne yapacağını bilemiyor. Böyle bir durumda kendisine destek olan ve onu anlamaya çalışan görünürde sadece yengesi var. O da bir yere kadar. Kayınvalidesinin sürekli oğlunu koruması, sanki birşey yokmuş herşey normalmiş gibi davranması göze batıyor. Fidan ile empati kurmaya başladığımız anda birden bire gelişen ailevi olaylar sanki sıradan günlük bir aile mevzusuymuş gibi şaşırtıyor.
Filmin ilk yarısında ağır, travmatik bir hava hakimden ikinci yarıda Fidan’ın duruma alışması, Salih ile yakınlaşması hatta gelin - kaynana çekişmesine kadar giden bir sürece tanık oluyoruz. Bu da hikayenin sürükleyiciliği ve içine çekiciliğine ufaktan balta vuruyor denebilir.
Filmin sinematografik yönündeki sıkıntılar ise daha önce televizyon dizilerinde yönetmen yardımcılığı yapmış olan Aydoğdu’nun ilk deneyimi olması sebebiyle belki bir miktar mazur görülebilir. Bazı hızlı geçişler, yavaşlatılan sahneler kimi zaman gözü tırmalayabiliyor.
Bunun yanında henüz 15 yaşında olan Diyarbakır doğumlu genç oyncu Ece Tatay’ın ilk performansı olarak düşünüldüğünde gayet iyi bir iş kotarıyor denebilir. Hatta daha ayakları yere basan bir hikaye olsaydı çok daha iyi bir performans sergileyeceğinin sinyallerini veriyor. Karşısında oynadığı Serhat Yiğit'in Salih performansını da es geçmemek gerek.
İlk uzun metraj denemesi açısından oldukça riskli bir konuya parmak basan Çağıl Nurhak Aydoğdu belli ki sıkı bir giriş yapmak istemiş. Ancak ortaya çok iddialı bir iş çıkmamış. İleride ortaya koyacağı işlere bir nevi hazırlık turu dersek aksak da olsa ilk adımını bu bağlamda atmış denebilir.