“The Sisters Brothers”; senaryosunu, Patrick deWitt’in aynı isimli romanından (2011) uyarlamak suretiyle Thomas Bidegain ile birlikte yazan 2 BAFTA ödüllü Jacques Audiard’ın yönetmen koltuğunda oturduğu sevimli bir drama…
Dünya prömiyeri, 2 Eylül 2018’de Venedik Film Festivalinde yapılan ve 21 Eylül 2018’de ABD’de vizyona giren filmin, 7.2/10 (6.233 oy) ve 3.5/5 (1.113 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 7.3/10 (140 yorum) ve 78/100 (42 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, her ne kadar oylamaya katılan izleyici ve eleştirmen sayısı çok yüksek olmasa da, hiç de fena olmayan bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…
O nedenle, 38 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen ve sadece 10,2 milyon dolarlık bir gişe yapabilen bu filme, her zamanki gibi önceliği yine oyuncu kadrosuna vermek suretiyle biraz daha yakından bakalım…
Oyuncu kadrosu denilince de, sakın aklınıza öyle eften püften isimler gelmesin…
“12 Years a Slave” (2013), “Birdman or (The Unexpected Virtue of Ignorance)” (2014), “The Big Short” (2015), “The Revenant” (2015) ve “Blade Runner 2049” (2017) gibi filmlerinde casting direktörü olan Francine Maisler ile yönetmen Jacques Audiard, bu filmin kare asını, John C. Reilly, Joaquin Phoenix, Jake Gyllenhaal ve Riz Ahmed gibi oyunculardan oluşturmuşlar…
Muhtemelen bu kadarı dahi kendilerine yetmemiş olmalı ki kadroya, bu dörtlünün adına çalıştıkları The Commodore karakterini oynayan Rutger Hauer’i de eklemişler…
Sanıyoruz böyle bir kadrodan, seyir keyfi düşük bir film çıkacağını düşünerek sinema salonuna giden / ekran başına geçen pek fazla kimse yoktur…
Ki zaten, ortaya çıkan iş de kesinlikle öyle değil…
Kısaca bu filmi, ne üşüten ne de ısıtan hafif bir bahar rüzgârı ve o rüzgârdaki vapur güvertesinde içilen yeni demlenmiş taze bir çay gibi düşünebilirsiniz…
Her ikisi de bittiğinde hissedeceğiniz tek şey, size sadece bir vapur jetonu ve çay parasına mal olan tatlı bir mutluluktur…
İşte özet olarak “The Sisters Brothers”, böyle bir film…
Evet, kesinlikle karşımızdaki efsane bir Amerikan westerni yahut bir Sergio Leone klasiği değil…
Ancak, 121 dakika boyunca, kesinlikle üzmüyor da…
Bazıları, yönetmen Jacques Audiard’ın westerne biraz Fransız kaldığını iddia etmişler…
Ancak bize göre kesinlikle öyle bir şey söz konusu değil…
Bu filmde, Audiard için farklı olan tek şey, ilk kez İngilizce konuşulan bir film çekiyor olması…
Yoksa küreselleşen dünyada, yönetmenlerin yahut oyuncuların hangi ülkede doğduklarının artık hiçbir önemi kalmadı…
Filmde bizim dikkatimizi çeken bir başka önemli husus da, Audiard’ın teknik ekibinin sinema geçmişleri…
Çok uzatmadan buna sadece filmin müziklerini yapan 2 Academy, 2 Golden Globes ve 3 BAFTA ödüllü Alexandre Desplat ile Pedro Almodóvar, J.A. Bayona ve Guillermo del Toro gibi isimlerle de çalışmış olan set dekorasyon sorumlusu Angela Nahum’u örnek göstermek bile, bu konudaki meramımızı anlatmak için yeterli olacaktır diye düşünüyoruz…
Sonuç olarak, büyük bir ilgi ve beğeni ile izlediğimiz bu film için puanımız 3 önerimiz ise, “izleme listenize alın” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 22 Aralık 2018 günü saat 02.34’de yazılarak paylaşılmıştır...