Dokunaklı bir aile filmi..
Yazar: Hande KaraÇektiği video klipler ve kısa filmlerin ardından, ilk uzun metrajı Aşkın 500 Günü ile oldukça olumlu eleştiriler alan Marc Webb, yoluna yine müzik klipleri ve Lone Star ve The Office gibi dizilerde bölüm yönetmeni olarak devam etti, taki 2012'de İnanılmaz Örümcek Adam'ın yönetmen koltuğuna oturana kadar. Bu ve devam filmindeki yönetmenliği ile karışık tepkiler alan Webb, yeni filmi Deha ile bir nevi yuvaya dönüş yaşıyor.
Başrolüne Kaptan Amerika olarak andığımız Chris Evans'ı yerleştiren Deha, yan rollerde karşımıza çıkan Octavia Spencer ve filmin esas yıldızı olan Mckenna Grace ile oldukça başarılı bir kadro ile karşımıza çıkıyor.
Her ne kadar bir süper kahraman olarak anılsa da, Chris Evans'ı daha önce yönetmenliğini de üstlendiği Gece Bitmeden'de ve kariyerinin başlarında yer aldığı romantik komedilerde izleyenler aslında bu tarz rollere de ne kadar yakıştığının farkındadır. Evans tek bir karede bile falso vermiyor ve süper kahraman kimliğinini size unutturuyor.
Başrolüne oldukça sevimli bir ufaklığı yerleştiren Deha'nın konusuna gelecek olursak; Bir matematik dehası olan kız kardeşi Diane'nin intiharının ardından, üniversitede yardımcı profesörlük görevini bırakıp, yeğeni Mary'yi yetiştirmeye başlayan Frank Adler ve yaşıtlarından farklı, adeta bir dahi çocuk olan Mary'nin dokunaklı hikayesi var filmde.
Frank ve Mary kendi yağlarında kavrulurken, Mary'nin okul çağına gelmesi ile bir anda ortaya çıkan anneanne Evelyn, kızı Diane üzerinde gerçekleştiremediği hayallerini torunu Mary üzerinde denemek için, onu iyi okullara göndermek ve kendince hak ettiği şartlarda yaşamasını sağlamak amacıyla kendi oğluna velayet davası açıyor ve film bu mahkeme süresince ilerliyor. Evelyn de kızı ve torunu gibi üniversite yılları boyunca matematik ile ilgilenmiş, ancak İngiltere'deki eğitimini bırakarak Amerika'da evlenmiş ve çocuk sahibi olmuş. Hayallerini rafa kaldırmış, pişman ve otoriter anneanne rolünde Lindsay Duncan gayet başarılı bir oyun sergiliyor.
Filmin hikayasel bazı problemleri olmasının yanı sıra, sonlara doğru hızlıca yapılan finali, seyirci olarak yaşananları sindirmemize olanak tanımıyor. Mahkemenin anlaşma şartı olarak ortaya çıkan koruyucu aile hikayesi oldukça havada kalıyor. Halbuki burada yine havada kalan hikayesiyle, fedakar yan komşu Roberta (Octavia Spencer) devreye girebilir ve Mary'nin iyiliğini savunduğu için hikayenin akışını hayli değiştirebilir ve daha oturaklı bir senaryoya doğru yol alınabilirdi.
Tüm bu eksiklerine rağmen Chris Evans ve Mckenna Grace'in kimyaları o kadar güzel tutuyor ki, hikayenin bazı açıklarını görmezden gelebiliyorsunuz. İkilinin bir arada olduğu duygusal tonu yüksek sahneler, filmin de can alıcı noktalarını oluşturuyor. Mary'nin tamamen kendi benliğini bulması için çabalayan Frank'in aldığı kararları zaman zaman sorguluyor olsak da, sonunda onunla aynı safta yer alıyor ve Mary'nin başarılı bir hayat yaşaması için kendinden 50 yaş büyük insanlarla, dev amfilere tıkılıp, tahtalarda problem çözmeye değil, gerçekten sevdiği amcası ile birlikte, baskısız olarak istediği eğitimi almaya ihtiyacı olduğunu görüyoruz.
Yukarıda saydığımız bazı hikayesel problemleri geride bıraktığımızda ise Deha, izlenmesi keyifli, dokunaklı bir hikaye sunuyor bizlere. Son zamanlarda matematik dahilerinin yer aldığı oldukça fazla film ile karşılaşmış olmamıza rağmen, Deha'yı dokunaklı tarafı sebebiyle onlardan ayırabilir farklı bir kulvarda değerlendirebiliriz.