Geçmiş değil bugün gibi..
Yazar: Hande KaraAşk Tesadüfleri Sever’in ilk filmini bundan dokuz yıl önce 2011’de izlemiştik. Üzerinden yıllar geçti ama halen hatırlanan aşk hikayelerinden biri. Gerçek hayattan izler taşıması da cabasıydı elbette. İpek Sorak’ın hikayesini Nuran Evren Şit kaleme almış ve Ömer Faruk Sorak çekmişti. Belçim Bilgin ile Mehmet Günsür’ün hayat verdiği karakterlerle ölümsüz bir aşk hikayesi izlemiştik ve filmin müzikleri yıllarca en romantik playlistlerdeki yerini almıştı. Dokuz yıl sonra yine yaşanmış bir aşk hikayesinden yola çıkan Aşk Tesadüfleri Sever 2, bizi yine geçmişle bugünün içine geçtiği bir aşk hikayesine götürüyor. Belki çıtayı bir önceki film kadar yükseltemiyor ama yine de romantik filmler klasmanında bir adım öne çıkıyor. Günümüzle geçmişin birbirine geçen hikayesi ülkenin siyasi geçmişini de kendisine fon yapıyor. Aynen ilk filmde de gördüğümüz geçmişin izleri, bu filmde de atlanmıyor.
Günümüzde Defne ve Kerem’in tanışmaları ile başlayan hikaye, geçmişte 1960’ların başına götürüyor bizi. Bir Rum gencinin, bir Türk kızına aşık olmasıyla başlayan hikaye, Kıbrıs olaylarının ardından 1964 yılında Rum’ların İstanbul’dan sürgün edilmesine uzanıyor ve Niko ile Sema’nın bu büyük aşkı da yarım kalıyor. Yıllar boyunca onları bir araya getirebilecek bazı tesadüfler yaşansa da, kötü tesadüfler de peşlerini bırakmıyor ve yıllar geçiyor.
Yıllar içerisinde ilişki yaşamak, flört etmek gibi kavramların nasıl değiştiğini görünce, filmin bize günümüzde sunduğu aşka, bu da aşk mı diyebilirsiniz. Filmin günümüzdeki aşk hikayesini bu kadar sığ bırakmalarının sebebi umarım budur, zira ağırlıklı olarak günümüzü izlediğimiz filmin ilk yarısı, ikinci yarıya oranla oldukça sıradan ilerliyor. Hep günümüz diyorum ama filmin günümüz dediğim bölümü de 2011’de geçiyor hatta filmin sonlarında bir sahnede, ilk filme bir gönderme de mevcut. Filmin hikayesini ilk on dakikadan itibaren tahmin edebilseniz de, Kerem’in söylediği bir yalan izleyiciyi de kuşkuya düşürüyor. Buradaki hamlenin hikayeye verdiği ters köşe de hikayeye dinamiklik katıyor.
Niko’yu oynayan Aytaç Şaşmaz ve Sema’yı oynayan Elif Doğan’ın kamera önündeki kimyaları ne kadar tutuyorsa, Defne’yi oynayan Nesrin Cavadzade ve Kerem’i oynayan Yiğit Kirazcı’nın kimyaları o kadar birbirinden uzak. Zaten onların yaşadığı aşkın da çok özel bir tarafını görmüyoruz. Bir şarkının onları bir araya getirmesinden başka.
Filmin müzikleri yine çok güzel, özellikle “Bir Rüya Gördüm Dün Gece” gerçekten çok güzel bir şarkıymış. Nostaljik şarkılara çok düşkün olmama rağmen nasıl şimdiye kadar hiç duymamışım, hayret. Orijinal plak 1980’de kaydedilmiş. Filmde ise Nesrin Cavadzade ve Elif Doğan’ın seslendirdikleri bir versiyonu var.
Yönetmen Ömer Faruk Sorak’ın Vizontele, GORA, Sınav, Yahşi Batı gibi filmlerinden ardından işte bu benim sinemam diyerek çektiği ilk film Aşk Tesadüfleri Sever’i, 2015’de 8 Saniye takip etmişti ki o da oldukça özgün bir filmdi. Yine aynı ekiple çekilen bu devam filminde de aynı özgünlüğü görmek mümkün. Tabii tesadüflerin yardımıyla.
Filmin sonunda o büyük aşkı yaşayan ve filme ilham kaynağı olan Gülçin ve Kostas’ın gerçek hallerini de görme şansımız oluyor. Kimbilir o dönem böyle yarım kalan kaç aşk hikayesi yaşandı, kaç aile, komşu, arkadaş birbirinden ayrı düştü düşünmeden edemiyorsunuz. Sizi bilmem ama benim zaman zaman böyle tesadüf hikayelerini izlemeye ihtiyacım oluyor, umudu ayakta tutmak için.