Hesabım
    Nadide Hayat
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Nadide Hayat

    Hayata yelken aç!

    Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu

    Yerli sinemamızın nev-i şahsına münhasır, sinema aşığı yönetmeni o. Bu yüzden filmografisinin 12. işinde bile – tarzından ve sinema dilinde taşlar her ne kadar yerine oturmuş olsa da- yine taze bir şeyler deneyen, denemekten korkmayan, sinemaya karşı enerjisini hiç kaybetmeyen bir yönetmen Çağan Irmak. Babam ve Oğlum’dan sonra “Ağlatan Çağan Irmak” gömleğini üstünden uzun süre sıyıramasa da, bu yılın son günlerinde vizyona giren yeni filmi Nadide Hayat ile tam bir “kendini iyi hisset filmi” örneği ile karşımıza çıkıyor; bunu da oldukça başarılı biçimde kotarıyor!

    Yurt dışındaki adıyla “feel good movies” olarak tabir edilen bu türü ve işleyişini meraklısı iyi bilir. Çoğunlukla dramatik öğelerin canımızı yakmayacağı ölçüde mizahi insan öykülerine yedirildiği bu tür, en çok depresif ruh haline iyi gelen birbirinden iyi örnekleriyle tanınır. Efsanevi Küçük Gün Işığım‘dan yakın dönemin Oscarlı Umut Işığım filmine dek onlarca örneğini sayabileceğimiz bu kategoride, Çağan Irmak sineması aslında daha önce de kıymeti az bilinmiş Prensesin Uykusu filmi ile var olmuştu. Esas amaç film bitiminde yüzde tebessüm bırakmaksa, kendi yaşamına dair tercihlerde bulunmanın özleminde olan Nadide Hanım’ın hikayesini beyazperdeye taşıyan Nadide Hayat bu görevi tam anlamıyla yerine getiriyor.

    Öyküsünü toplumumuzun büyük kesimini temsil eden fedakâr ve 60’ından sonra dul kalmış ev kadını/babaanne karakterinden alan film, seçimi kendisinin yaptığını sansa bile yaşamını sürekli başkalarının tercihleri doğrultusunda geçiren bir bireyin evrensel orta yaş krizine odaklanıyor. Aslında başkahraman Nadide’nin yaşamına dair arayış esnasındayken orta yaş krizine sürüklendiğini söylemek pek doğru olmaz; kendi azmiyle kıyısından dönüyor diyelim. Irmak gayet sempatik çizdiği karakterinin klişeye boğulmasına mahal vermeden hamlesini, senaryo ekibiyle birlikte gayet yerinde yapıyor ve çerçeve öyküden seyirciyi esas iç hikayeye sürüklemeyi başarıyor. Filmin neredeyse 3’te 2’lik bölümü Güney Ege’nin yeşil ile mavisini buluşturan sularında ve bu iç öyküde seyahat ediyor. Nadide kendi ideallerinin peşinden 30 sene gecikmeyle de olsa koşarken,  yanı başında onunla seyahat eden herkesin hayatına pembe dokunuşlar yapmayı başarıyor. Bu noktada bir parantez açmakta fayda var; filmin yer yer yaptığı göndermeleri dikkatli seyirciler yakalayacaktır. Özellikle "Lütfiye Çıtır" karakterine gönderilen selam, "gökkuşağının tüm renkleri", "olasılıklar bavulu" gibi göndermeler filmin keyfini artırıyor. 

    Bu anlamada, senaryosu doğru bir matematikle kurulmuş filmin geriye kalan büyük yükünü gerçekten usta bir oyunculuk sergileyen Demet Akbağ sırtlıyor. Tabir-i caizse Akbağ filmi alıyor götürüyor. Çok doğru noktalardan oynadığı karakteriyle seyirci ilk 10 dakikada özdeşlik kuruyor; ki bu da hem yönetmenin, hem senaryonun hem de oyuncunun işbirliği yadsınamaz. Stilize ve “idealize” Ege kaptanı Yusuf rolünde Yetkin Dikinciler kendisinden beklenen rolde hayal kırıklığına uğratmıyor; Nadide’nin kızı rolünü sırtlayana Gizem Erdem çok doğu bir tercih; Sevil Akı ve Efecan Şenolsun  doğru kastlar olarak yardımcı rollerde öykünün akıcılığını pürüzsüz biçimde sağlıyorlar. Özellikle Irmak Örnek’in canlandırdığı rol filmin en “renkli” ama sürprizi sonunda çıkan karakterlerinden biri.

    Filmin teknik anlamda görüntü yönetimi neredeyse kusursuzken – ki muhteşem doğası ile Güney Ege başlı başına bir karakter zaten filmde- yapımın belki tek göze batan eksisi bilgisayar ortamında yeniden yaratılan Carreta Carreta kaplumbağaları cephesinden geliyor. Yapım tasarımın teknik açıdan zayıf kalan bu yönü neyse ki filmin finaline doğru geldiği için öykünün tebessümle bağlanması br noktada kaplumbağaları da görmezden gelmenizi sağlayabilir.

    Baş karakterlerinin yanlızlaşması ve bu yalnızlık sonucu hayatlarına yeni bir yön verme arzusu ile 2013 tarihli Sebastián Lelio imzalı  Şili yapımı Gloria filmini aklımıza getiren Nadide Hayat, üzerinde incelikle düşünülmüş, kastı çok başarılı kurgulanmış ve bu soğuk kış günlerinde sizi yaz sıcağına alıp götürecek bir yapım. Olur da anneniz ya da babanız ani bir kararla “Ben üniversiteye yeniden gireceğim” derse onu yadırgamayın; önünde sonunda herkes Nadide Hanım gibi kendi isteklerinin peşinden gitmeyi hak eder… Mesela Çağan Irmak da bu sefer ağlatmak yerine keyifle güldürsün...

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top