Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
T24
Yazar: Atilla Dorsay
Bir yandan oyunculuklar üst düzeyde. Unutulmuş kimi oyuncuları en uygun seçimle karşımıza getiriyor: Kruşçev’de Steve Buscemi, Malenkov’da Jeffrey Tambor, Molotov’da Michael Palin, Andreyev’de Paddy Considine.Belki en başarılısı, Beria’da tombiş Simon Russell Beale. Tanımadığımız bu oyuncu dört dörtlük bir kompozisyon çiziyor. Ayni şey Stalin’de Adrian McLoughlin ve diktatörün kızı Svetlana’da Andrea Riseborough için de söylenebilir.Bu ortak-yapımın görselliği de doyurucu. O ölüm töreni için gelen kalabalıklar, dopdolu bir Kızıl Meydan, zengin Kremlin iç sahneleri. Hiç fena değil.Ama en önemlisi, filmin komediyi seçmiş olsa da ağzımızda bıraktığı o buruk tat. Kurucusunun ölümünde bile tören için gelen yüzlerce insanı gözünü kırpmadan öldürten bir rejimin içerdiği dehşet manzarası.Faşist veya komünist, hiç fark etmiyor. Ve aklın, mantığın, hukukun ve insanlığın dışına taşan her yönetim, ayni biçimde lanetlenmeyi hak ediyor.
Eleştirinin tamamı için: T24
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
Steve Buscemi (Kruşçev), Jeffrey Tambor (Malenkov), Michael Palin (Molotov) gibi komediye yatkın oyuncuların katkısıyla bazı eğlenceli ve komik sahneler olduğu kesin. Ne var ki, tarihi hassasiyet ya da gerçeklik duygusu tümüyle bir yana, bence filmin sağlam bir politik ekseni yok. Dişe dokunur bir iktidar ya da sistem eleştirisinden de söz edilemez. Rusya’da yasaklanan “Stalin’in Ölümü” bu haliyle “Kızıl Serçe”yle birlikte Batı’da yükselen Rus karşıtlığının yeni bir ürünü gibi duruyor... Gülmek, eğlenmek için seyredilebilir ama siyasi bir hiciv olarak ciddiye alınır bir yanı olduğunu sanmıyorum.
Eleştirinin tamamı için: Habertürk
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
Daha çok dizi dünyasında (yazar ve yönetmen olarak) ürün vermiş bir isim olan İskoçya doğumlu Armando Iannucci’nin imzasını taşıyan ‘Stalin’in Ölümü’, bir kere esprileri, vurguları, oyuncuların vücut dilleri ve ‘Batı değerleri’ne (özellikle o dönemin Hollywood sinemasına) yaptığı göndermeleriyle çok İngiliz kokuyor. Bu, bence yeterince yabancılaştırma yaratıyor. Ama asıl mesele senaryo (ki Iannucci’yle birlikte David Schneider ve Ian Martin kaleme almış); bütün karakterleri öyle karikatürize ve abartılı çizmiş ki, film eleştiri ve sisteme (ya da döneme) vurgu çizgilerini aşıp hakaret düzeyinde seyrediyor.
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
Sabah
Yazar: Olkan Özyurt
Film temel olarak Sovyet lider Stalin'in 1953'teki ölümü sonrasında yaşanan iktidar mücadelesini anlatıyor. Stalin, Sovyetler'in başındayken emrini verdiği infazlar, tutuklamalar ve sürgünlerle öyle bir korku iklimi yaratır ki, bu iklim kendisinden sonraki iktidar mücadelesine de yansır. Film, çizgi roman uyarlaması olduğu için olsa gerek, Stalin dahil dönemin ünlü Sovyet devlet adamları Lavrenti Beriya, Vyaçeslav Molotov, Nikita Kruşçev, Georgi Malenkov'u karikatüre dönüştürüp bu iktidar mücadelesindeki itiş kakıştan mizah üretmeye çalışıyor. İngiliz komedisinin sınırları içinde bu insanların karikatür haline getirilmesi belki anlaşılabilir. Ama bütün bu insanların çapsız, iradesiz, vasata teslim olmayı kabul etmiş, günü kurtarmayı hedefleyen kötü ve pragmatik kişilikler olarak resmedilmesinde filmin iyi bir niyeti olmadığı ikinci bölümünde ortaya çıkıyor. Çünkü bu kişiliklerin nasıl keskin zekalı oldukları, iktidar mücadelesinde nasıl zekice hamleler yaptıklarını da gösteriyor film ve böylece kendi içinde çelişkiye düşüyor.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
T24
Bir yandan oyunculuklar üst düzeyde. Unutulmuş kimi oyuncuları en uygun seçimle karşımıza getiriyor: Kruşçev’de Steve Buscemi, Malenkov’da Jeffrey Tambor, Molotov’da Michael Palin, Andreyev’de Paddy Considine.Belki en başarılısı, Beria’da tombiş Simon Russell Beale. Tanımadığımız bu oyuncu dört dörtlük bir kompozisyon çiziyor. Ayni şey Stalin’de Adrian McLoughlin ve diktatörün kızı Svetlana’da Andrea Riseborough için de söylenebilir.Bu ortak-yapımın görselliği de doyurucu. O ölüm töreni için gelen kalabalıklar, dopdolu bir Kızıl Meydan, zengin Kremlin iç sahneleri. Hiç fena değil.Ama en önemlisi, filmin komediyi seçmiş olsa da ağzımızda bıraktığı o buruk tat. Kurucusunun ölümünde bile tören için gelen yüzlerce insanı gözünü kırpmadan öldürten bir rejimin içerdiği dehşet manzarası.Faşist veya komünist, hiç fark etmiyor. Ve aklın, mantığın, hukukun ve insanlığın dışına taşan her yönetim, ayni biçimde lanetlenmeyi hak ediyor.
Habertürk
Steve Buscemi (Kruşçev), Jeffrey Tambor (Malenkov), Michael Palin (Molotov) gibi komediye yatkın oyuncuların katkısıyla bazı eğlenceli ve komik sahneler olduğu kesin. Ne var ki, tarihi hassasiyet ya da gerçeklik duygusu tümüyle bir yana, bence filmin sağlam bir politik ekseni yok. Dişe dokunur bir iktidar ya da sistem eleştirisinden de söz edilemez. Rusya’da yasaklanan “Stalin’in Ölümü” bu haliyle “Kızıl Serçe”yle birlikte Batı’da yükselen Rus karşıtlığının yeni bir ürünü gibi duruyor... Gülmek, eğlenmek için seyredilebilir ama siyasi bir hiciv olarak ciddiye alınır bir yanı olduğunu sanmıyorum.
Hurriyet
Daha çok dizi dünyasında (yazar ve yönetmen olarak) ürün vermiş bir isim olan İskoçya doğumlu Armando Iannucci’nin imzasını taşıyan ‘Stalin’in Ölümü’, bir kere esprileri, vurguları, oyuncuların vücut dilleri ve ‘Batı değerleri’ne (özellikle o dönemin Hollywood sinemasına) yaptığı göndermeleriyle çok İngiliz kokuyor. Bu, bence yeterince yabancılaştırma yaratıyor. Ama asıl mesele senaryo (ki Iannucci’yle birlikte David Schneider ve Ian Martin kaleme almış); bütün karakterleri öyle karikatürize ve abartılı çizmiş ki, film eleştiri ve sisteme (ya da döneme) vurgu çizgilerini aşıp hakaret düzeyinde seyrediyor.
Sabah
Film temel olarak Sovyet lider Stalin'in 1953'teki ölümü sonrasında yaşanan iktidar mücadelesini anlatıyor. Stalin, Sovyetler'in başındayken emrini verdiği infazlar, tutuklamalar ve sürgünlerle öyle bir korku iklimi yaratır ki, bu iklim kendisinden sonraki iktidar mücadelesine de yansır. Film, çizgi roman uyarlaması olduğu için olsa gerek, Stalin dahil dönemin ünlü Sovyet devlet adamları Lavrenti Beriya, Vyaçeslav Molotov, Nikita Kruşçev, Georgi Malenkov'u karikatüre dönüştürüp bu iktidar mücadelesindeki itiş kakıştan mizah üretmeye çalışıyor. İngiliz komedisinin sınırları içinde bu insanların karikatür haline getirilmesi belki anlaşılabilir. Ama bütün bu insanların çapsız, iradesiz, vasata teslim olmayı kabul etmiş, günü kurtarmayı hedefleyen kötü ve pragmatik kişilikler olarak resmedilmesinde filmin iyi bir niyeti olmadığı ikinci bölümünde ortaya çıkıyor. Çünkü bu kişiliklerin nasıl keskin zekalı oldukları, iktidar mücadelesinde nasıl zekice hamleler yaptıklarını da gösteriyor film ve böylece kendi içinde çelişkiye düşüyor.