Senaryosunu da kaleme almasının yanı sıra başroldeki Ahmet karakterini de canlandıran Zeki Demirkubuz'un yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu...
Ve...
Yeni toplanmış taze bir turp kadar sağlıklı tıbbi bulgulara sahip olan Ahmet'tekinin sebebini...
Acilen hastaneye kaldırıldığında...
Doktorunun da (Ercan Kesal) teşhis edemediği zihinsel "Bulantı"; Demirkubuz'a yakışır derecedeki, sıra dışı bir drama olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, oldukça düşük bir bütçeyle çekimlerinin...
Adeta...
Polonyalı büyük usta Krzysztof Kieślowski'nin "A Short Film About Killing"indeki (1988) boğucu atmosfere nazire yapılırcasına...
Bir şekildeki...
Ağırlıklı olarak kapalı tek bir mekan ile karanlık ortamlarda gerçekleştirildiğini gördüğümüz bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Aralarının pek de hoş olmadığını açıkça fark ettiğimiz karısı Elif'ten (Nurhayat Demirkubuz)...
Yolculuklarını ertelemesini istese de kabul ettiremeyen...
Fakat kıramayıp...
Apartmanın iki çocuklu dul kapıcısı da olan...
Evdeki yardımcı kadın Neriman'a (Şebnem Hassanisoughi) göz kulak olacağına dair...
Bir söz de veren Ahmet...
Elif ile oğlu Yazgı'yı (Yazgı Demirkubuz)...
Otobüs terminalinden uğurlayarak gönderir...
***
Ardından da soluğu...
Evine attığı...
Sevgilisi Aslı'nın (Öykü Karayel) yanında alır...
Ve...
Onunla sevişmeye öyle bir dalar ki...
Telefonuna gelen çağrıları yanıtlamaya...
Tenezzül dahi etmez...
***
Halbuki ısrarla telefonunu çaldıran bir polis memurudur...
Ve kendisine...
Geçirdikleri trafik kazasında hayatlarını kaybeden...
Elif ile Yazgı'ya ilişkin...
Resmi bir bilgilendirmede bulunmak istemektedir...
***
Her ne kadar...
Aldığı bu haber karşısında...
En ufak bir tepki dahi göstermeksizin...
Ve sanki karısı ile oğlu hayatına hiç girmemişlermiş gibi davranmak suretiyle...
Yaşamını sürdürmeye devam eder Ahmet...
***
Ki...
Değişen tek şey de artık...
Varlığına Neriman ile yanında getirdiği Beşiktaş futbol takımının taraftarı oğlu İlhan'ın da (Mert Salih Öztürk) alışmış olduğu Aslı'nın...
Evde daha da sık sabahlıyor oluşudur...
***
Yani...
Hem kendine hem de çevresine tamamen yabancılaşmıştır Ahmet...
***
Halbuki...
Kardeşi Beşir'in (Çağlar Çorumlu) ağabeyi Ahmet'e anlattığına göre...
İki gözü iki çeşme bir vaziyetteki anneleri...
Her gece rüyasında gördüğü gelini Elif ile torunu Yazgı için...
Hüngür hüngür ağlamakta...
***
Ve oğlundan...
Ruhlarının huzura kavuşması adına...
Bir mevlit okutmasını talep etmektedir...
***
İşte...
Günlerinin tek düze olarak sürdürmekte olan Ahmet'in hayatına birden...
Üniversitedeki eski öğrencilerinden Özge'de (Cemre Ebüzziya) giriverir...
Dakika 40...
***
Ancak filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı...
Eğer Demirkubuz'un neredeyse gözümüze soktuğu...
Meksikalı şair Octavio Paz ve efsanevi denemesi "Yalnızlık Labirenti (El laberinto de la soledad)" (1950) ile...
Onun yalnızlığa ait...
"Yalnızlık, insan durumunun en derin gerçeğidir... İnsan, yalnız olduğunu bilen ve bir başkasını arayan tek varlıktır... Doğası -eğer bu kelime doğaya 'hayır' diyerek kendini 'icat eden' insana atıfta bulunmak için kullanılabilirse- kendini bir başkasında gerçekleştirme özleminden oluşur... İnsan nostaljiktir ve birlik arayışındadır... Bu nedenle, kendisinin farkına vardığında bir başkasının eksikliğinin, yani yalnızlığının farkına varır..."
Biçimindeki betimlemesinden haberdar değillerse...
Muhtemelen hiçbir şey anlamadan, bön bön bakınarak izleyecekleri...
***
Sonrasında da...
Sinema ve edebiyat kültüründen bihaber tiplerin...
Laf olsun torba dolsun diye ahkam kesip...
Birbirlerinden kopyalayacakları, ziyadesiyle faydasız eleştiriler getirecekleri; 76 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,