Resmi bir bilgilendirmede bulunmak istemektedir...
***
Her ne kadar...
Aldığı bu haber karşısında...
En ufak bir tepki dahi göstermeksizin...
Ve sanki karısı ile oğlu hayatına hiç girmemişlermiş gibi davranmak suretiyle...
Yaşamını sürdürmeye devam eder Ahmet...
***
Ki...
Değişen tek şey de artık...
Varlığına Neriman ile yanında getirdiği Beşiktaş futbol takımının taraftarı oğlu İlhan'ın da (Mert Salih Öztürk) alışmış olduğu Aslı'nın...
Evde daha da sık sabahlıyor oluşudur...
***
Yani...
Hem kendine hem de çevresine tamamen yabancılaşmıştır Ahmet...
***
Halbuki...
Kardeşi Beşir'in (Çağlar Çorumlu) ağabeyi Ahmet'e anlattığına göre...
İki gözü iki çeşme bir vaziyetteki anneleri...
Her gece rüyasında gördüğü gelini Elif ile torunu Yazgı için...
Hüngür hüngür ağlamakta...
***
Ve oğlundan...
Ruhlarının huzura kavuşması adına...
Bir mevlit okutmasını talep etmektedir...
***
İşte...
Günlerinin tek düze olarak sürdürmekte olan Ahmet'in hayatına birden...
Üniversitedeki eski öğrencilerinden Özge'de (Cemre Ebüzziya) giriverir...
Dakika 40...
***
Ancak filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı...
Eğer Demirkubuz'un neredeyse gözümüze soktuğu...
Meksikalı şair Octavio Paz ve efsanevi denemesi "Yalnızlık Labirenti (El laberinto de la soledad)" (1950) ile...
Onun yalnızlığa ait...
"Yalnızlık, insan durumunun en derin gerçeğidir... İnsan, yalnız olduğunu bilen ve bir başkasını arayan tek varlıktır... Doğası -eğer bu kelime doğaya 'hayır' diyerek kendini 'icat eden' insana atıfta bulunmak için kullanılabilirse- kendini bir başkasında gerçekleştirme özleminden oluşur... İnsan nostaljiktir ve birlik arayışındadır... Bu nedenle, kendisinin farkına vardığında bir başkasının eksikliğinin, yani yalnızlığının farkına varır..."
Muhtemelen hiçbir şey anlamadan, bön bön bakınarak izleyecekleri...
***
Sonrasında da...
Sinema ve edebiyat kültüründen bihaber tiplerin...
Laf olsun torba dolsun diye ahkam kesip...
Birbirlerinden kopyalayacakları, ziyadesiyle faydasız eleştiriler getirecekleri; 76 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Film genç bir yönetmenin ilk filmi olsaydı umut vadediyor, izlenmeli derdim. Ancak Zeki Demirkubuz bu filmi çektiyse yönetmen için bir geri gidiş olmuş. Öncelikle bence filmlerinde kendi oynama sevdasından vazgeçmeli. Yıllar önce Bekleme Odasında da aynısını yapmıştı, onu da çok kötü olarak hatırlıyorum. Sonra vicdanıyla yüzleşme mevzusu pek olmamış, fikir güzel ama duyguyu seyirciye vermiyor. Müzik falan kullanılsa veya daha iyi bir oyunculukla çok özel bir final olabilirdi.
Birbirine menfaat ile tutuşturulmuş samimiyetsiz insan ilişkileri, insan zekasıyla alay eden devlet açıklamaları, kadına şiddet gerçeği ve kendine kibirden duvar örmüş bir adamın acı çekmekle,yalnızlıkla mücadelesi... Oyunculukları, farklı sahneleri ve kamera açıları, özgün senaryosu ve Demirkubuz'un sinema dehasıyla sinemamızın kalitesini yükseltecek bir film.Sadece Ercan Kesal için sadece final sahnesi için bile izlenir. Dip Not:Ben sevişme sahnelerini gereksiz buldum.Ama buna rağmen iyi bir film.
Öncelikle bağımsız sinema ve bağımsız sinemanın Türkiye'deki en iyi temsilcilerinden Zeki Demirkubuz'u ve sinemasını çok sever, takip eder ve arşivlerim....fakat bu son filmi bulantıyı çok büyük bir heyecanla beklemiştim fakat sinematik açıdan tam bir hayal kırıklığı oldu benim için öncelikle senaryo olarak en zayıf demirkubuz filmi... replikler ve diyaloglar çook vasat diğer filmlerine göre oyunculuklar güçsüz hikaye olarak tekrar bir hikaye bekleme odasından ''yalnız ve kibirli'' adam hikayesini izlemiştik ve aynı hata yine kendi oynamıştı... bunun dışında son filmi yeraltı'dan sahne ve karakter olarak çok esinlenmiş sanki yeraltı'nın devamı gibi bazı sahneler... destek olarak sinemada izleyin derim ama iyi bir sinema izleyicisini tatmin etmeyeceği aşikar!!!!!
Zeki Demirkubuz un daha önceki izlediğim filmlerine göre bu film biraz daha duyguyu seyirciye geçirme bakımından zayıf olduğunu vermek istedikleri mesajı karşı tarafa tam olarak geçiremediğini düşünüyorum kurgu ve oyunculuk olarak zayıf olsada konusunu yine de çok sevdim yalnızlığın başa çıkılamayacak kadar verdiği acıyı ve bence sevgiden yoksunluğun bıraktığı o hissi anlatmasını gayet güzel buldum her ne olursa olsun izlemeye değer bir film olduğunu düşünüyorum özellikle Nuri Bilge Ceylan filmlerinde görmeye alışkın olduğumuz Ercan Kesal ın olduğu sahne favorim herkese şimdiden iyi seyirler diliyorum.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.