Biz bile anlayamadık ki Carina…
Yazar: Alper TurgutHollandalı genç kadın Carina Cuanna Thedora Thuys, dışarıdaki azgın güruh tarafından, otelin içerisine hapsedilmişken, can da henüz tendeyken, günlüğüne son satırları yazıyordu; “Fakat ben bütün bunlardan ne anlarım ki? Dışarıdan yüksek tonda bağırmalar geliyor ama ne olduğunu anlamıyorum…” Evet, Madımak: Carina’nın Günlüğü, aşılamamış bir büyük travmayı, yani Sivas Katliamı’nı, tek yabancı kurbanından yola çıkarak anlatmayı ve anlamayı deneyen bir film, özetle. Usta oyuncularla çekilmiş, hayli amatör bir iş, ancak kurgusuna, tam olarak sirayet edemese de bir duygusu var, tek eksiğimizin eğlence sanıldığı, memleket dertlerinden ve gerçeklerinden uzak, laylaylom yapımların beyazperdeye hücum ettiği şu günlerde, bu meselesi ve cesareti olan proje, elbette değerli… Seyretmeli…
Carina henüz 22 yaşındaydı, memleketimin kadınlarına dair, araştırma yapmak için kollarını sıvamıştı. O, Sivas Katliamı’nda yaşamı çalınan, bir can yangının ortasında kalan, hepimizin naklen izlediği, dehşet tablosunda, neden sorusunu, kafamıza çakan ve artık bizim insanımız olan biriydi. Hiç unutmadım o günü, unutamadım, nasıl kırgın ve kızgın idik hepimiz, çaresizliğimize lanet ederken… Çorum, Maraş, şimdi de Sivas, bitmeyen ve yenileri eklenen sızı ve katliamlar ülkesinde yaşamak ağrısı…
Rıfat Ilgaz; "Firavunlar tabletleri kütüphanede kırdı. Hitler orduları, Avrupa'da bütün kütüphaneleri yaktı. Dünya tarihinde ilk kez aydınları bir binaya koyup yaktılar" demişti, cankırımından hemen sonra… Bana bir harf öğretenin bin yıl kölesi olurum demişti Hazreti Ali oysa… Şiirleriyle, şarkılarıyla, kitaplarıyla, öğreteceklerdi, anlatacaklardı, aktaracaklardı, işte cehennem ateşi naralarıyla yakıldılar. Aradan geçen 22 yılda, yani bir Carina ömrü kadar vakitte, yine ve yeniden katliamlar oldu, sorumlular hesap vermedikçe, katiller daha da azgınlaştı, ne yazık ki… Moda tabirle ‘Üst Akıl’ devrede deyip geçmek kolay, böylesi gaddarlığa ve vicdansızlığa, aklın yukarı mertebesi demek de kolay, derin devlet de diyebiliriz rahat rahat, odakların ve kışkırtıcıların olduğunu da söyleyebiliriz. Ama sıradan insanların faşizmini ve din adına gaza gelip, can yakan kalabalıkları es geçmeden mümkünse. Kışkırtıldım, kandırıldım, kullanıldım, bu pişmanlık tarifesinin bile hükmü yok, insanlık dersinde… Ve onlar, pişman bile olmadılar, ne yazık ki…
Madımak: Carina’nın Günlüğü’nde, bir sahne var, gençler neşeyle, otobüs yolculuğu yapıyorlar Sivas’a doğru, aklıma düştü, daha sayılı gün önce, aynı neşeyle ve yine otobüsle Suruç’a giden delikanlılar ve genç kızlar… Ah! Dönüşü olmayan yolculuklar. Madımak: Carina’nın Günlüğü’nü, Ulaş Bahadır yazdı ve yönetti. Filmin belli başlı rollerini de Denise Ankel, Füsun Demirel, Rıza Akın, Umut Kurt, Erdal Tosun, Altan Erkekli, Mustafa Alabora, Meray Ülgen, Bahar Selvi, Selin Yiğit, Ulaş Bahadır, Perihan Ünlücan, Özge Ertem Artvinli, Serkan Genç ve Koray Tarhan üstlendi. Evet, eksiklikleri var filmin, noksanlıklar şunlar demeyeceğim, notum da daha düşük olacaktı, belirteyim. Ama düşündüm taşındım, kitaplar, şiirler, şarkılar, hatta tiyatro oyunu yazıldı bu kırımın üzerine, ancak ilk kez sinemaya uyarlandı. Suya sabuna dokunan bir işe, şans tanınmalı dedim kendi kendime, hem cesaret bulaşıcıdır, daha da yüreklendirmeli, belki dönem filmi çekmeyi de öğreniriz zamanla, kim bilir?