Bir tema filmi ile daha karşı karşıyayız...
Yazar: Ekin Limoncu81 yaşındaki emektar yönetmen Garry Marshall'ın üçüncü "tema" filmi olan Özel Bir Gün, bu hafta sinemalarda.
Bir tarafta iki kızıyla dul kalmış Bradley, öteki tarafta iki oğluyla hayata tutunmak için uğraşan ve eski kocasının şimdiki karısıyla başa çıkmaya çalışan Sandy, bir diğer tarafta ırkçı ve homofobik ailesinden hayatlarının en büyük kararlarını saklayan iki kız kardeş Jesse ve Gabi. Bitti mi? Bitmedi. Garry Marshall'ın Pretty Woman filminin güzel yıldızı Julia Roberts eski arkadaşını unutmamış gibi duruyor ve filmde Roberts evlenip çocuk yapmaktansa kariyerine odaklanan Miranda'yı canlandırıyor. Anlayacağınız filmde yok yok!
Adından ve konusundan da anlaşılacağı üzere Mother's Day yani Özel Bir Gün bu dört hikayenin de anneye ve anne sevgisine bağlandığı bir film. Malesef Özel Bir Gün yabancı basında hiç sevilmedi ve eleştiri yağmuruna tutuldu. İyi iş çıkarabilinecek bir oyuncu kadrosuyla böylesine orta halli bir film ortaya konulması eleştirmenleri hayalkırıklığına uğrattı diyebilirim. Ancak filmi izledikten sonra kendi kendime sorduğum en önemli soru şu oldu: Anneler Günü temalı, çıtır çerezlik diye tabir edebileceğimiz bu filmden insanlar böylesine "büyük" ne bekliyordu? Sinema tarihini değiştirecek bir yapım değil herhalde...
Açıkcası filme olan tavır, filmden ne beklediğimizle doğru orantılı sanıyorum. Özel Bir Gün için elbette her şeyiyle mükemmel bir filmdi demeyeceğim, diyemem. Ancak daha önce izlediğim "kendini iyi hisset" filmlerinden beklentim ne kadarsa bu filmden de o kadardı. Araya serpiştirilmiş minik espriler, biraz zorlama gibi gözükse de her şeye rağmen güzel hislerle noktalanan sonlar... Evet bunları daha önce çok gördük, çok izledik. Kabul edelim bu türün hem yurt dışında hem ülkemizde o kadar kötü örneklerine şahit olduk ki "kötünün iyisi"nin hakkını vermeden duramayacağım.
Özel Bir Gün'ün senaryosu elbette tahmin edilebilir ve sürprizsiz. Sinemaya bir şey katıyor mu dersek ondan da pek emin değilim. Bildiğim tek şey bazen "düşünmeden" sinema salonunda vakit geçirmek istediğim, istediğimiz. Ciddi ve bir o kadar da dram dolu hayatlarımızdan bir nebze de olsa kopmak istemek suç değilmiş gibi...
Filmle ilgili kötü şeylerden biri malesef Julia Roberts'ın beni bu kafadan çıkartın diyen peruğuydu. Oyuncular zaten eğlenceli, oyunculara zaten alışığız. Yönetmen başarılı Garry Marshall olunca, oyuncuların bu filmin setinde neden bulunmak istediği açıkca belli.
Tek bir filmde ikiden fazla hikaye anlatmaya çalışmak herkesin harcı değildir. Yönetmen dört hikayeyi birden yürütmeye çabalayınca biraz bocalamış gibi gözüküyor. Daha önce de sevgililer günü ve yılbaşı temalı filmler çeken Garry Marshall, çıtayı yüksekte tuttuğu için aynı şeyi anneler günü temasında da verebilmeyi amaçlamış ama ne yazık ki çıtayı biraz aşağı indiriyor. Doğrusunu söylemek gerekirse canlı, renkli ve enerjik bir filmle karşı karşıya kaldığım süre zarfında bana vaadedilen eğlenceyi her yerimde hissettim. Belki de romantik komedi diye tabir edebileceğimiz bu türün sevicilerinden olduğum içindir... Filmi izledim, gülümsedim ve çıktıktan sonra belki de aklımda bir şey kalmadı. Ama iyi hissettim.
Oyunculuklar bayat değil, çok komik olmaya kasmadan yapılan espriler yerinde, hikaye bilindik. Bunların hepsi birleşmiş ve Özel Bir Gün'ü oluşturmuş. Daha fazla söze gerek yok.
Söylemeden edemeyeceğim. Filmden bir önceki gün annemle tartışmış ve film boyunca aklımdan annemi çıkaramamıştım. Film bitiminde de koşarak annemi aradım tabii ki. İşte sinema böyle şeyler hissettirdiği için sinema!
Keyifli vakit geçirmek ve biraz da olsa kafanızı dağıtmak için Özel Bir Gün neden sizin o filminiz olmasın?
twitter.com/ekinlimonj