Annem Yaşasın eleştirileri

Senaryosunu, Emma Needell'in yazdığı ve yönetmen koltuğunda da David Oyelowo'nun oturduğu “The Water Man”; peri masallarını andıran, fantastik bir aile draması olarak geliyor karşımıza...

Gelin isterseniz, yeşil perde ve görsel efekt teknolojilerinin yanı sıra, zorluk derecesi yüksek sahnelerinde; koordinatörlüklerini Ken Clark, Gabriel Hansen ve Kent W. Luttrell'in üstlendikleri dublör oyuncuların performanslarına yaslanılarak kurgulanan bu Netflix filmine biraz daha yakından bakalım...

***

Film:

"Pine Mills kasabasında, nesiller boyunca insanlar; gölden çıkan, göğsünde ateş ve gözlerinde umut olan uzun, gölgeli bir figür gördüklerini iddia ettiler..."

Şeklindeki, dillere pelesenk olmuş destansı bir söylem ile başlar...

***

Anne Mary (Rosario Dawson), baba Amos (David Oyelowo) ve on bir yaşındaki oğulları Gunner'dan (Lonnie Chavis) oluşan Boone ailesi, Oregon kırsalındaki bu kasabaya yeni taşınmış olup; yaz tatilinde olunulması sebebiyle de bütün gün scooter'ı ile çevreyi dolanan Gunner, kitapçıda çalışan Missus Bakemeyer (Jessica Oyelowo) ile arkadaş olurken hiç tanımadığı birinin, cenaze törenine de katılmıştır...

Bırakın annesinin lösemi hastası olması hasebiyle, her an ölümle karşı karşıya kalacak olmasını; ölümden sonrasının ne olduğunu kavramaya çalışan Gunner'a göre yapmış olduğu bu katılım, sadece araştırma amaçlıdır...

Ancak aralarının pek iyi olmadığını fark ettiğimiz babası Amos'a göre Gunner'ın bu davranışı, son derece yanlıştır...

Zira cenaze törenleri özeldir...

Ama annesi Mary'e göre ise Gunner, bu araştırmayı; hazırlamakta olduğu, kendi ölümünü soruşturan Dedektif Knox isimli kahramanın başrolde olduğu çizgi romanı için yapmaktadır...

O yüzden de Gunner, Bayan Bakemeyer'dan dedektiflik kitapları ödünç almış...

Ve...

Annesi ile babasının tüm uyarılarına rağmen, sofrada dahi harıl harıl da okumaktadır...

***

Ertesi sabah...

Oğluyla arasındaki buzları eritmek gayesiyle, işe gitmeden önce Gunner'ı uyandırıp kendisiyle biraz futbol oynamak isteyen Amos; farkında olmadan, Gunner'ın özenle çizdiği romanındaki sayfalardan birinin tahrip olmasına yol açar...

Fakat daha da kötüsü; ağrı kesici olarak morfin sülfat kullanmakta olan annesi Mary'nin sağlığının, giderek bozuluyor olmasıdır...

***

Bunun üzerine Gunner, daha önce rica minnet aldığı bütün dedektiflik kitaplarını çantasına doldurarak soluğu; Bayan Bakemeyer'ın çalışmakta olduğu kitapçıda alır...

Çünkü artık lösemi ve insan anatomisiyle ilgili kitaplara ihtiyacı bulunmaktadır...

***

Derken...

Gunner, üzerine kırmızı kalemle notlar alınmış olan bu kitaplardan birini karıştırırken; "ölümsüzlük" bahsinin yanı sıra "artan hücresel yenilenme (increased cellular regeneration)" kelimelerinin altına, "Su Adamı? (The Water Man?)" adının yazılı olduğunu görür...

Ki aynı ismi Gunner; ormanda, çocuklara para karşılığında hikayeler anlatan Jo Riley'den de (Amiah Miller) duymuştur bir gün önce...

***

Çok geçmez...

Kafasında mucizevi bir şifacı olarak tasarladığı "The Water Man" hususunda iyice meraklanan Gunner, okuduğu kitabın eski sahibi Jim Bussey'in (Alfred Molina) kapısına dayanır...

Önce biraz sinirlense de Jim; samimiyetinden emin olmasının ardından, içeriye davet ettiği Gunner'ı sakince dinlemeye başlar...

Sıra Jim'e geldiğinde:

Jim'in, aynen kendisi gibi cenazeevi işletmeciliği ve cenaze levazımatçılığı yapan babası ile büyükbabasının, Wild Horse isimli maden kasabasındaki; felaketle sonuçlanan bir baraj yıkılması neticesinde tanıklık yaptıkları, "The Water Man"in Edward Schaal (Ted Rooney) olan gerçek kimliği ve hakkındaki efsanenin tüm ayrıntıları ortaya çıkar...

Öyle ki, bu efsaneye göre göl kenarındaki ormanda yaşamını inatla sürdüren ve ölü hayvanlerı diriltebilen Edward Schaal; yaşama geri döndürebilmek için, boğularak hayatını kaybeden karısı Sarah'yı (Brianne Huggins) aramaktadır...

Ama biz, bugüne kadar fırsat bulup da filmi henüz izleyememiş olanların, "spoiler" vererek ağızlarının tadını kaçırmak istemememiz nedeniyle anlatımı burada noktalıyoruz...

Dakika 25...

Geride sizleri, ebeveynlerin çocuklarıyla birlikte; ilgiyle izlemeye devam edebileceklerinden herhangi bir şüphe duymadığımız, 66 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

Keyifli seyirler,

aile filmi havasında daha çok… annesi kanser hasta çocuğun kısa bir hikayesi.. Sürükleyicilik iyi ama aksiyon atraksiyon çok zayıf