Dramın pornografik hali.
Yazar: Burçin AygünEntourage ve Sex and the City gibi meşhur tv serilerinde yönetmen olarak görev alan, başrolünde Meryl Streep gibi kıymetli bir ismi barındıran roman uyarlaması Şeytan Marka Giyer filmiyle kendini tekrar hatırlatan David Frankel bu kez çizgi altında kalan bir projeyle vizyona merhaba dedi. Yine bir romandan uyarlanan ancak eserin hakkını kesinlikle veremediği çalışması Marley ve Ben, ortalamanın oldukça üstündeki The Big Year ve Tek Hakkın Var ile bir kez daha ümitleri yeşerten yönetmen bu kez geri adım atmış gibi.
Kadrosundaki güçlü isimlere rağmen günü kurtarmayı başaramayan yeni filmi ise Gizli Güzellik. Will Smith, Helen Mirren, Edward Norton, Keira Knightley, Kate Winslet ve Michael Pena ise öne çıkanlardan. Peki bu kadar sağlam bir oyuncu ekibine karşın David Frankel’in yeni filmi neden ciddi bir geri adım niteliği taşıyor. Malum, ister Hollywood olsun, isterse Uzak Doğu sineması, milli bayramlar ya da yüzyıllardır devam eden geleneksel günlerde, o döneme uygun filmler sürer piyasaya. Amaç tabii ki sağlam bir gişe elde edebilmektir. Gizli Güzellik’in hedefi de tam olarak bu. İşin duygusal tarafını öne çıkartmak, hatta biraz bundan faydalanarak insanları sinema salonlarına çekebilmek. Onlarca yıldır devam eden gelenek sayesinde akıllara kazınan sayısız “döneme uygun” işle karşılaştık, sevdik ya da nefret ettik. Gizli Güzellik tam da bu iki ucun ortasında duruyor tek başına.
Yaklaşık 2 yıl önce hayatını kaybeden küçük kızı sebebiyle girdiği depresyonla tükenen Howard (Will Smith), sadece nefes alıp vermesini mümkün kılan ihtiyaçları dışında hiçbir aksiyonda bulunmayan mutsuz bir insandır. Yemek, su, bisikletle yapılan geziler ve yalnızlık. İnterneti bile olmayan bir dairede tek başına adeta ölümü bekleyen, güçlü bir şirketin sahiplerinden biri. Hızla karanlığa doğru koşan arkadaşını kurtarmak için çabalayan ortağı Whit (Edward Norton) çalışanları Claire (Kate Winslet) ve Simon (Michael Pena). Yarattıkları karakterler Ölüm (Helen Mirren), Aşk (Keira Knightley) ve Zaman (Jacob Latimore). Üç arkadaşın planı sayesinde Howard’a mucizevi bir şekilde yardıma gelen Ölüm, Aşk ve Zaman, dostumuzun gözünü açması ve yoluna devam etmesi için birer ümit ışığı olmalıdır. Peki kazın ayağı gerçekten de öyle mi?
Filmin en büyük sıkıntısı Allen Loeb tarafından yazılmış senaryonun, yönetmen Frankel’in elinde tam bir duygu sömürüsüne dönüşmesi. Hatta o kadar ki, hikaye bir süre sonra duyguları istismar etmenin ötesine de geçiyor, adeta bir pornografiye varıyor. Yani kör göze parmak misali, tüm karakterler siz ağlayın, filmin kahramanları için üzülün, kendizini perde karşısında paralayın diye çırpınıyor. Hatta bazı klişeler (ölüm döşeğine yol almak) sayesinde akıllara eski usül Yeşilçam dramaları bile geliyor. Acıklı bir şarkı eşliğinde sokakları arşınlayan, bisikleti ile geçmişi hatırlayıp kendine işkence eden bir başrol, ona yardım edelim derken her şeyi daha beter hale getirmesi muhtemel yan karakterler, salondan gözleriniz şişerek çıkın diye izleyiciyi zorladıkça zorlayan “e ben bunun sonunu biliyorum” klişeleri.
Bunun yanı sıra Gizli Güzellik’in önemli bir “hata”sı daha var. Bir süre sonra kendisi ile empati kurup geleceğini merak etmemiz gereken Howard’ı bir köşeye bırakıp, arkadaşlarının yan hikayelerine dalıp gitmemiz. Yani Ölüm, Aşk ve Zaman Howard’dan çok dostları için birer yüzleşme ritüeline dönüşüyor. Aslında düzgün işlendiği takdirde harika bir seçim olabilecek bu fikir belini yine bilmem kaç yıllık klişelere dayıyor.
Yurt dışındaki Noel döneminin “mutlu aile, kenetlenen bireyler” alışkanlığından faydalanayım, gişemi de garantileyim denilerek tribünlere oynatılan Gizli Güzellik, sağlam kadrosu, doğru şekilde değerlendirilse iyi bir malzeme taşıyan senaryosu ve hatta klişelerden beslenip farklı bir hikaye anlatma şansına sahipken, hepsini tepip, bilindik şeyleri yineleyerek maalesef ki yavan bir dram filminden öteye geçemiyor.
burcinaygun@gmail.com