Hesabım
    Annemin Yarası
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Annemin Yarası

    Anamın Yarası ve kanayan ülke: “Yugo-slavya”

    Yazar: Atlantisten Gelen Adam

    Yugoslavya “insan aklının” ve insan doğasının çözmekte zorlanacağı, bilim insanlarının hala üzerinde kafa yorduğu –ama çok boyutlu meselelerden dolayı hep kafasının dağıldığı- bir muammalar memleketidir. Pardon, memleketiydi diyelim. Aslında bir nebze Osmanlı’yı çağrıştırıyordu “Slavların Ülkesi” Yugoslavya; bin bir milletten kavim, Yugo etiketiyle, Osmanlı’nın şeriatının ve İslami ağırlığının ortadan kalkması sürecinden yıllar sonra görece demokratik halkçı bir düzenle “Yoldaş Tito”nun dehasıyla dengelendiği, farklılıkların zenginlik olarak yorumlandığı Avrupa’nın ortasında hoş bir sosyalist memleket... idi. Ta ki Almanya...

    ...Ta ki Almanya’da gelen Bavyera aslanı Marija, (Meryem Uzerli) Boşnak gazisi Mirsad’ın hayallerine gem vurana dek...

    Yukarıdaki anlatım, bir alegori ile Marija üzerinden Almanya’nın Yugoslavya’nın parçalanmasındaki fevkalade etkisi üzerine bina edilse bir başyapıt olma şansı taşıyabilecek film, Bosna savaşının etkileri bağlamında mazrufa değil zarfa yatırım yaparak salt bireysel acılar üzerinden bir içerik sunarak akıcı ama derinlikten uzak bir içerik sunuyor. Film, daha çok bireylerin savaş sonrasındaki gündelik hayatları üzerinden geçmiş hesaplaşmasını yaparken travma sonrası stres bozukluğu yaşayan bir genç kadının haleti ruhiyesini gerçekçi bir şekilde beyazperdeye yansıtırken olayların toplumsal arka planına dair kısmi bir görmezden gelme yolunu tercih ediyor. Muhtemelen yurtiçi piyasa hedeflendiğinden ticari olarak doğru ancak filmin evrenselliği açısından negatif bir etkide bulunmuş bu tercih zira Avrupa’nın ortasındaki bu parçalanma öyküsünün tüm dünyada irdelenmesine her zamankinden daha fazla ihtiyaç var diye düşünüyorum.

    Filmde bir iç savaştan bahsediliyor; (filmin konusundan bağımsız olarak soruyorum) Lakin Sırplar Sırplarla, müslümanlar müslümanlarla, Hırvatlar Hırvatlar ile çatıştı mı çatışmadı mı, gerçek neydi, tüm bunlar elbette ki bir gün ortaya çıkacak ama Annemin Yarası bu soruların peşinde koşan bir film değil. Koşmalı mıydı; bence evet, dozunda bir alegori bu yapıma ciddi bir “evrensellik” ve kalıcılık katkısı sunabilirdi. Tecavüzcü bir grup askerin varlığı kanla sulanmış bir coğrafyada yaşayan insanların neden birbirini boğazlamaya başladığına dair sorgulamalar yapmamızı sağlayamıyor, sağlamalı mıydı; bence yine de evet!

    Şaşırtıcı finaliyle seyirciyi ters köşeye yatıran, dramatik yapısına rağmen Ozan Güven etkisiyle komediyi de içinde bir nebze taşıyan film, kasttaki oyuncularıyla adeta minimal bir “Muhteşem Süleyman” tadı yaşatacaktır seyirciye. Şaka bir yana, biraz daha etlenmiş bir Okan Yalabık, “bağırış çağırışlarını” her daim özleyeceğimiz dünyalar tatlısı Meryem Uzerli ve iblisvari bir adamı canlandırsa da sarılıp kucaklama hissi yaratan sevimli insan Ozan Güven, dizinin fanı olmasam bile gözüme çarpan üç eski Muhteşem Süleyman oyuncusu.

    Yetim Salih rolündeki Bora Akkaş’tan savaşın etkisini gerçekçi bir şekilde seyirciye hissettirecek Belçim Bilgin’e; Topal Mirsad rolünde doğal oyunculuğunu enfes sahneleyen Okan Yalabık’tan “sevgili” bir çift rolünde bana göre harikalar yaratan Meryem-Ozan ikilisine güzel performanslara şahitlik edebileceğiniz, sinemada yerli film izleme keyfi yaşamanız bağlamında doğru bir seçenek olabilecek yapımlardan Annemin Yarası. Ama ah o alegori eksikliği yok mu o eksiklik... Neyse; her güzelim bir kusuru vardır diyor ve geçiyorum.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top