Hesabım
    Özel Kargo
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    1,5
    Kötü
    Özel Kargo

    Klişe bile değil...

    Yazar: Orkan Şancı

    Lafı fazla uzatmayacağım. Biliyorsunuz, son yıllarda sinema’dan televizyon’a bir beyin göçü yaşanıyor. Hikaye anlatmayı beceren kıvrak kalemler, beyazcam için senaryo üretiyor. Bunları güzel ve yetenekli, kimi zaman Oscarlı oyuncularla güçlendiriyorlar. Enfes müziklerle de süslüyorlar. Hatta bu dizilerin ilk bir kaç bölümünü ünlü yönetmenlere çektiriyorlar. Prodüksiyona ciddi para ayırıyorlar. Salonun ortasında epeydir öylece duran “aptal kutusu” yeniden “zeka” yayınlamaya başlıyor.

    Bunları neden anlatıyorum? Çünkü özellikle ABD’de “sinemanın eski büyüsünü kaybettiğini”, hatta “ölmeye başladığını”, “televizyonun ise yeniden yükselişe geçtiğini” düşünüp yazanlar var. Bunu, sinema için yeni fikirler üretememeye bağlıyorlar. Ben de onlar gibi “bütün iyi filmler 2000’li yıllardan önce çekildi” demek istemiyorum ama bir düşüş olduğu kesin. Tamam, arada örneğin Paolo Sorrentino çıkıp “Youth”u çekebiliyor, bizi yeniden sinema’ya inandırabiliyor. Ama festivallerde bile rastladığımız cevher sayısında azalma yok mu sizce de?

    Ticari sinema ya da şöyle diyelim, popüler sinema’ya gelince işler daha da acınası. Marvel ve DC evreninde beyazperdeye uyarlanacak karakterler bittiğinde ne yapılacak? Sinema şirketlerine para kazandırıp onları bağımsız ruh’ları desteklemeye hiç değilse o çarkları döndürmeye itecek gişe şampiyonları nerede? Popüler sinemanın lokomotifi diyebileceğimiz aksiyon türü’nü kim kurtaracak?

    Yazıya böyle bir giriş yapmamın nedeni, popüler -olmaya çalışan diyelim- aksiyon sinemasının, beyazperdede işlerin iyiye gitmediğinin göstergesi olacak denli sayısız örnekle dolup taşmaya başlaması. Üstelik artık “klişe” deyip geçebileceğimiz işler de geride kaldı. Klişe, bir zamanlar doğru olan eski’ye verilen isimdir çünkü. Şimdiyse düğmeleri yanlış iliklenmeye başlanmış bir gömleği üzerimize geçirmeye çalışıyorlar. En azından aksiyon sinemasının gelebileceği noktanın bu olduğunu kabul etmiyoruz.

    Beyazcamın yükselişini, gerekli olmasını bırakın bir zorunluluk haline getiren işler, işte “Özel Kargo” gibi filmler. Türü ne olursa olsun izlemeye gerçekten değecek yapımlar ayda yılda tek bir salonda bir haftacık gösterim şansı bulabilirken bu tip filmlerin her hafta tonla üzerimize yağdırılması. İzleyiciyi sinema salonlarından koparıp tv önünde yeni dizi keşfetmeye zorlayacak türden. Türü bu yani. Öyle aksiyon filmi diye gazlanmasına hele hele kadrosunda Bruce Willis’i barındırmasına bakmayın. Willis’in bu filmde ne aradığını sorardık ama hem kendisi hem de Nicolas Cage için bunu o kadar çok sorduk ki, boşverin. Onun yerine 80’lerde televizyon için çekilmiş bir B-filmi düşünün. Şimdi o filmden, doğası gereği taşıması gereken samimiyeti, kısa sürede düşük bütçeyle ama büyük bir gayretle hatasıyla sevabıyla kotarılmasını sağlayan zeka’yı çıkartın. İşte karşınızda “Özel Kargo”.

    Pekala, Willis değilse bile “Meet Joe Black”ten beri o kısık bakışlarını unutamadığımız Claire Forlani’nin de kadroda olması dikkatinizi çekebilir. Ortada femme-fatale durumları da yok ama söyleyelim, Forlani filmde fettan, gözü kara, kötücül bir karakter olan Karen’ı oynuyor. Bu kadın, yıllar önce kendisine aşık ettiği baş karakterimiz, kahramanımız, gözümüzün bebeği Jack’i yine kirli işlere davet ediyor. Evet, kahramanın ismi Jack. Klişe bile değil demiş miydim?

    Hırsızlık konusunda ün salmış biri olan Jack derhal ekibini toplayıp Karen için uğraşıp didiniyor. Hatta kötü bir adam olduğuna bir an bile ikna olmadığımız Eddie’yi - ki kendisi Bruce Willis oluyor- fena halde kızdırıyor. Eddie’nin sağ kolu ise, “Matrix Reloaded”dan hatırladığımız upgrade edilmiş ajan tiplemesi Daniel Berhardt. Asla ölmüyor hatta onun Simon tiplemesinin filmin asıl başrolü olduğunu düşünmemizi gerektirecek kadar saçma ve geveze sahneleri var.

    Max Adams’ın çektiği bu ilk uzun metraj filmindeki tüm o kontrolsüzlüğü, saçma olay akışını ve ortaya çıkan karmaşayı anlatacak değiliz. Hatta video dükkanlarından kaset kiralanan dönemde çekilseydi iş yapabilirdi diyesimiz bile geliyor. Ama kısaca, ortaya “klişeler yumağı” tabirini bile mumla aratacak cinsten bir iş çıktığını söyleyelim, gerisini siz tahmin edin. Bu durumda umursamamız gereken yegane gerçek şu ki, bu ve benzerlerini izledikçe televizyon dünyası için çekilmiş kaliteli yapımların önemi daha da artıyor…

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top