Hesabım
    Fakir: Bir Hint Fakirinin Olağanüstü Yolculuğu
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Fakir: Bir Hint Fakirinin Olağanüstü Yolculuğu

    Yollar, dolaplar ve aşklar…

    Yazar: Banu Bozdemir

    Bir İkea Dolabında Mahsur Kalan Hint Fakiri'nin Olağanüstü Yolculuğu adlı çok satanlar listesinde uzun süre kalan kitaptan uyarlanan The Extraordinary JourneyOf The Fakir/ Bir Hint Fakirinin Olağanüstü Yolculuğu yönetmeni Ken Scott olmasına rağmen, klasik bir Hint filmi havasında çekilmiş.  Delivery Man /Süper Baba ve Unfinished Business filmiyle tanıdığımız Scott, hikayesi çok hareketli olan kitabı gayet başarılı ve keyfini bozmadan sinemaya uyarlamış…

    Aja isimli Hint gencinin çocukluğundan başlayarak, hem ülkesinde hem de mültecilerle yaptığı yolculuk esnasında hayatı tanımasına olanak veren hikaye çok dolaşmasına, dağılmaya müsait olmasına rağmen derdini aynı potada toplamayı başarmış: Birileri için iyi insan olmak!

    Filmin İkea reklamına kaçan kısmı ise Aja’nın okula başladığında fakirlik kavramını öğrenmesi ve bunu sorgulaması üzerinden kuruluyor. Bir doktorun muayenehanesinde gördüğü ev dergisi de hayalleriyle birlikte kapitalizm kavramını hayatına sokuyor ama filmin derdi kapitalizm eleştirisi yapmaktan çok globalleşen dünyada sürekli ve istemsizce yer değiştiren insan modeli… Mülteci ve turist kavramlarının doğulu etiketiyle sunulduğunda aynı anlama geldiği bir dünya düzleminde, annesinin hayallerine ulaşmak için Fransa’nın yolunu tutan bir Hintli fazla absürd ve masalsı duruyor. Film inceden eleştirisini yaparken bunu ajite etmeden, hayatın keyif noktalarını kaçırmadan yapmaya çalışıyor. O yüzden Aja’nın ıslahevindeki çocuklara trajik diye anlattığı hikayenin sözü birçok yere uğruyor, komedi ve dram iç içe geçiyor.

    Filmin uzayan ve herkesi kucaklamaya çalışan yapısı içinde bir tek aşk ve ona ulaşma duygusu aynı kalıyor. Ama film hayatın ciddi taraflarını gösterip bir yanda da bu ciddiyeti bozduğu için aynı şeyi sevgi kavramı için de yapıyor. Aja ve Marie arasında bir gecede filizleniveren aşk, ikilinin bir türlü kavuşamamasına rağmen umudunu bozmayan bir çizgide ilerliyor, açıkçası film ne olursa olsun hayatın pozitif yanından taviz vermiyor ve bunu da komedi hanesine yazmayı başarıyor. Bol prodüksiyonlu film her şehrin turistik noktalarında soluklanıyor ve Aja her yerde iyi ve unutulmaz dostluklar kuruyor. Aslında çocukken hayatın üçkağıdını keşfeden ve illüzyon kavramıyla tanışan Aja maddi ve manevi her soluğu tadıyor. Kimi zaman gerçeğe eşlik ederken kimi zaman da hayatın fantastik yüzüyle karşı karşıya kalıyor.

    Hindistan’dan başladığı yolculuğunu tekrar ülkesine dönerek tamamlayan film dediğim gibi keyifli bir seyirlik, bir yerlerine sıkıştırılmış Hint dansı da görülmeye değer. Tabii bir marka üzerinden (ki filmde o marka asla görülmüyor) yeni dünya algısı yaratması hem komik hem de ilginç olmuş. Geleneksel kalıpları bir kenara bırakmadan, hayatı sindirebilmek ve deneyimleri aktarabilmek için iyi bir yol, bir dolabın içine saklanmak… Yaşamak ve hayal etmenin yolu dolabın kapağından çıkılan dünya… Sanırım film sonunda da bize bunu anlatmaya çalışıyor.

    twitter.com/banubozdemir

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top