Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
Polonya kökenli Fransız yönetmen Rebecca Zlotowski’nin imzasını taşıyan ‘Planetarium’, belki basit bir konuyu fazla dallandırıp budaklandırarak anlatma yolunu seçmiş ama yine de derdini aktarmanın üstesinden gelmiş. Filmde dönemin sosyolojik arka planı üzerine oturtulmuş öyküde hem mistisizmin sularında hem de sinemanın en az önü kadar sihirli olan perde gerisi cephesinde de dolaşıyoruz. Barlow’lar arasındaki dengede ise abla Laura mantığı, aklı ve liderliği, kız kardeşi Kate ise duygusallığı ve kırılganlığı temsil ediyor. Ayrıca sinemanın ışıltısı adeta ablanın içindeki hırsı da ortaya çıkarıyor.
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
Arka Pencere
Yazar: Murat Emir Eren
Ve filmdeki savaş iklimi sürüp gittikçe, katı gerçek cazibesini yitirip, mistik olan, Laura'nın deyimiyle kalabalık olana doğru kaçışa yönelmesi insanların, abes değil bir ihtiyaç. Bu durumda filmde her daim mistik ve hadi daha ileri götürelim romantik olanın olumlanması bir mana buluyor. Finalde Fransız aktör Emmanuel Salinger'in, filmin neredeyse anlamını kaybettiği anlarda performansıyla izleyiciyi kaybolmaktan kurtarmasını filmin artı mı eksi mi hanesine yazılacağına da emin olmak zor.
Eleştirinin tamamı için: Arka Pencere
Milliyet
Yazar: Nil Kural
2013 tarihli “Grand Central”la dikkat çeken yönetmen Rebecca Zlotowski, yeni filmi “Planetarium”la iddiasını büyütüyor. Başrollerini Natalie Portman ve Lily-Rose Depp’in üstlendiği “Planetarium”, 1930’lar Paris’inde geçiyor. Ölülerle iletişim kurduklarını iddia eden iki Amerikalı kız kardeşin Fransız bir sinemacı tarafından keşfedilmelerini konu alıyor. Savaş öncesi atmosfer, sinemanın kökeni, iletişim gibi birçok konuyu ve temayı bir araya getiren film, izlemesi ilginç bir deneme olsa da, anlamlı ve akıcı bir bütüne ulaşamıyor
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Hurriyet
Polonya kökenli Fransız yönetmen Rebecca Zlotowski’nin imzasını taşıyan ‘Planetarium’, belki basit bir konuyu fazla dallandırıp budaklandırarak anlatma yolunu seçmiş ama yine de derdini aktarmanın üstesinden gelmiş. Filmde dönemin sosyolojik arka planı üzerine oturtulmuş öyküde hem mistisizmin sularında hem de sinemanın en az önü kadar sihirli olan perde gerisi cephesinde de dolaşıyoruz. Barlow’lar arasındaki dengede ise abla Laura mantığı, aklı ve liderliği, kız kardeşi Kate ise duygusallığı ve kırılganlığı temsil ediyor. Ayrıca sinemanın ışıltısı adeta ablanın içindeki hırsı da ortaya çıkarıyor.
Arka Pencere
Ve filmdeki savaş iklimi sürüp gittikçe, katı gerçek cazibesini yitirip, mistik olan, Laura'nın deyimiyle kalabalık olana doğru kaçışa yönelmesi insanların, abes değil bir ihtiyaç. Bu durumda filmde her daim mistik ve hadi daha ileri götürelim romantik olanın olumlanması bir mana buluyor. Finalde Fransız aktör Emmanuel Salinger'in, filmin neredeyse anlamını kaybettiği anlarda performansıyla izleyiciyi kaybolmaktan kurtarmasını filmin artı mı eksi mi hanesine yazılacağına da emin olmak zor.
Milliyet
2013 tarihli “Grand Central”la dikkat çeken yönetmen Rebecca Zlotowski, yeni filmi “Planetarium”la iddiasını büyütüyor. Başrollerini Natalie Portman ve Lily-Rose Depp’in üstlendiği “Planetarium”, 1930’lar Paris’inde geçiyor. Ölülerle iletişim kurduklarını iddia eden iki Amerikalı kız kardeşin Fransız bir sinemacı tarafından keşfedilmelerini konu alıyor. Savaş öncesi atmosfer, sinemanın kökeni, iletişim gibi birçok konuyu ve temayı bir araya getiren film, izlemesi ilginç bir deneme olsa da, anlamlı ve akıcı bir bütüne ulaşamıyor