En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Turgay Buğdacigil
Takipçi
2.065 değerlendirmeler
Takip Et!
3,0
14 Nisan 2021 tarihinde eklendi
Senaryosunu da yazarı Pierre Christin ve çizeri Jean-Claude Mézières'in "Valerian and Laureline" isimli çizgi roman serisinden (1967 - 2010) uyarlayarak kaleme alan sinema dünyasının, su götürmez bir biçimde "nev'i şahsına münhasır" isimlerinden biri olan Luc Besson'un yönetmen koltuğunda oturduğu “Valerian and the City of a Thousand Planets”, "bilim - kurgu" kategorisinin alt türlerinden "uzay operasına" birebir oturan romantik bir aksiyon...
Filmdeki uzay macerası, 12 Nisan 1961 tarihinde Vostok uzay aracı ile dünya yörüngesinde, uzaya çıkan ilk insan olarak turlayan ve bir MiG-15 uçuşunda henüz daha otuz dört yaşındayken hayatını kaybeden Sovyet (CCCP - SSCB) kozmonotu Albay Yuri Gagarin'i (Юрий Гагарин) akıllara düşürmemek adına, Apollo - Soyuz ortak test projesinin hayata geçirildiği 1975 yılında başlatılır ve kurgusal olarak da 2150'ye kadar gelinir...
(Bir saygı da 19 Temmuz 2019'da yaşama veda eden Rutger Hauer'in kısa bir girizgah ile canlandırdığı) Dünya Devlet Federasyonu Başkanına göre Galaksiler Arası Alfa Uzay İstasyonu yörüngede kritik bir kitleye ulaşmıştır...
Öyle ki, ulaştığı ağırlığı ve boyutları, dünya için artık tehdit oluşturmaya başlamıştır...
O nedenle de Merkez Komite, istasyonu dünyanın yer çekiminden kurtararak serbest bırakmaya karar vermiştir...
Ve yeni rotası da Magellan Bulutları bölgesi olarak tanımlanan yer olacaktır...
400 yıl sonra...
İçinde doğa ile barışık canlıların yaşadığı QN34 Takımyıldızındaki Mül Gezegeni, uzay aracında Çavuş Laureline (Cara Delevingne) ile birlikte takılan Binbaşı Valerian'ın (Dane DeHaan) kabusu andıran rüyasında, uzaydan gelen beklenmedik bir tehdit ile tamamen mahvolur...
Ki uzay gemisinin bilgisayarı Alex'e (seslendiren Chloe Hollings) göre Valerian'ın bu gördükleri korkutucu bir rüya değil bilinçli bir tercihle kendisine gönderilen, kimden ve nereden geldiği belli olmayan bir mesajdır...
Derken ikili, JR24 Takımyıldızındaki Kyrian Gezegenine doğru yola koyulurlar ve yoldayken de kendilerini Savunma Bakanı (hastası olduğumuz caz müziğinin efsane simalarından Herbie Hancock) arayarak, detaylarını Binbaşı Gibson'ın (Ola Rapace) vereceği bir iş ile görevlendirir...
Kendi görev yeri olan ve içinde bir milyon dükkanın bulunduğu Büyük Pazar'a varıldığında Valerian, çapkınlığı yüzünden kendisine bir türlü yüz vermeyen Laureline'e evlenmeyi teklif eder...
Etmesine eder de konu, şimdilik askıdadır...
Neyse...
Bu devasa Pazar'da müşterilerin rehberliğini Thaziit (Eric Lampaert) yapmaktadır...
Aslında Pazar'a giden Federal Ajan Valerian'ın görevi, Federasyona ait Dönüştürücü için yok olmuş olan Mül Gezegeni halkından iki kişi ile pazarlık yapmakta olan Igon Siruss'un (oynayan Laurent Ferraro - seslendiren John Goodman) tutuklanarak Dönüştürücünün elinden alınmasından başka bir şey değildir...
Laureline'da yardımına gelir ve bir şekilde Dönüştürücüyü alır da Valerian...
Ama Valerian'ın başı fena halde derttedir ve tabii ki de imdadına bir kez daha ortağı Laureline yetişir...
Böyle olunca da Igon Siruss'un vahşi canavarı peşlerine düşer ve kıl payı ile de olsa paçayı kurtararak kendilerini yeniden Alex'in idaresindeki gemilerine atarlar...
Hem de her ikisi de Mül Gezegenine ait hayatta kalan son Dönüştürücü ve bir inci ile Alfa Uzay İstasyonuna varırlarken...
Yeni görevleri ise, İstasyonu tehdit etmekte olan radyoaktif bir tehlikenin bertaraf edilmesini sağlayacak olan Kumandan Arun Filitt'e (Clive Owen) eşlik ederek yaşanacak tüm aşamaları yönetime rapor etmektir...
Dakika 46...
177 milyon dolarlık bütçesinin büyükçe bir bölümünün Scott Stokdyk'nin denetiminde Industrial Light and Magic, Weta Digital ve Rodeo FX görsel efekt firmalarınca kullanıldığı apaçık aşikar olan ve varlıklarıyla filme renk katan Rihanna ile Ethan Hawke'yi hiç görmediğimiz bir bölümdeyiz...
Geride, aralarında Mül Gezegenin nasıl ve kim tarafından imha edildiği ile Valerian ve Laureline'nın evlenip evlenemeyeceği gibi soruların da yanıtlanacağı oldukça eğlenceli bir 90 dakika daha mevcut...
210 milyon dolara mal olan ancak açıldığı hafta yalnızca 17 milyon dolar gişe yapabilen bir film. Fransa ve Avrupa'nın en pahalı filmi olmasına rağmen çok çok iyi bir film değildir. Bilim-kurgu sevmeyenlere önermem.
Fragmana bakıldığında yer yer romantizm olan ciddi bir bilim-kurgu sanıyorsunuz. Lakin film biraz saha romantik, komedi ye kayıyor başlarda bu sıkıntı değildi lakin bir andan sonra sinir etti. Kurgu güzel ama sanki araya katılan ekstra olaylar konuyu bozmuş gibi spoiler: i (cara nın oynadığı karakterin kafasının gitmek üzere olduğu olay gibi)
Görseller cidden efsane yani eleştirilecek bir yanı yok Tür çeşitliliği vs. cidden güzel işlenmiş gösterilmiş sırf bunun için devam filmi gelmesini isterim
Film bize klasik efektlerle dolu ,alelade bir bilim kurgu filmi gibi geldi büyük oranda Guardians of galaxy bulduğumuz filmde rihannanin gereksiz bir dudak ayrıntısı olmuş...
Bu film biraz gençler için yapılmış. konu çok basit. aksiyon , eğlence vasat. işiniz yok ise gidebilirsiniz. görsellik üst düzey yapılmış. kafa dağıtır. Sakın 2. olmasın.
Luc Besson, oldukça ilginç bir filmografiye sahip olan bir yönetmen. 90'lı yılların başında Derinlik Sarhoşluğu ve Nikita ile adını duyuran Besson, daha sonra Leon: Sevginin Gücü ve Beşinci Element ile iki harika filme imza attı. Fakat ondan sonra kariyeri biraz düşüşe geçti. Arthur Üçlemesi, Belalı Tanık ve Lucy gibi son çektiği filmler de bunun kanıtı. Gerçi bu filmler kelimenin tam anlamıyla kötü olmasa da, ortalamanın biraz altındaydı sadece. Ama buna rağmen Besson'un yeni filmi Valerian için çok heyecanlıydım. Çünkü Valerian, Fransa'da oldukça popüler bir çizgi roman ve Besson da harika bir bilim kurgu filmi yapabileceğini önceden göstermişti.
Öncelikle konu şöyle: "Uzayda yolculuk yapan Valerian ve Laureline adındaki iki ajan, çalıştıkları istihbarat için çeşitli görevlere gidiyordur. Yeni görevleri için Bin Gezegen İmparatorluğu'na gelen Valerian ve Laureline, bir tehlikenin olduğunu sezerler ve böylece gezegeni kurtarmak için elinden gelen her şeyi yaparlar."
Bu filme girmeden önce tam olarak ne düşüneceğimi bilmiyordum çünkü yazılarını okuduğum eleştirmenlerin neredeyse hepsi ya bu filme bayılmış, ya da çok yetersiz olduğunu düşünmüş. Bu yüzden bu filmin nasıl sonuçlanacağını bilmiyordum. Ve salondan çıkmama rağmen hala tam olarak ne düşüneceğimi bilmiyorum Valerian'la ilgili. Bu filmde kesinlikle inanılmaz şeyler vardı fakat ne bileyim, hikayenin kendisi hakkında eksik bir şeyler var.
Önce iyi taraflardan başlayalım. Herkesin dediği gibi ben de bahsetmeden geçemeyeceğim, bu filmdeki görsel efektler inanılmazdı. Ama bundan daha inanılmaz olan şey ise, arka planda bulunan hayal gücüydü. Bu evrenin tasarımından bütün uzaylıların görünüşüne kadar Valerian ile ilgili her şey tam anlamıyla bir görsel şölendi. Film bu açıdan beni hiç hayal kırıklığına uğratmadı.
Bu konuda Luc Besson'un yönetmenliğini çok beğendim (senaryosuna ise birazdan değineceğim). Çünkü Beşinci Element'de gördüğünüz etkileyici atmosferin aynısını, hatta daha fazlasını burada görebilme şansı buluyorsunuz. Besson, nasıl bir bilim kurgu filmi yöneteceğini çok iyi biliyor.
Bunun dışında filmde bir sürü akılda kalıcı sahneler de vardı. Mesela filmin giriş sahnesini çok iyi buldum (film zaten David Bowie ile benim için 1-0 önden başladı). Bunun dışında Valerian'ın özel kıyafetiyle duvarları delerek koşması, Rihanna'nın dans sahnesi ve final sahnesi oldukça eğlenceliydi.
Oyunculuklardan şaşırtıcı derecede Cara Delevingne fena değildi doğrusu. Delevingne'in dinamik oyunculuğu, filmin temposunu biraz hızlandırmayı başarmış. Onun rolünü bir başkası oynayabilir miydi? Elbette. Ama ona verilen materyal ile elinden geleni yapmayı başarmış Delevingne ve onu filmde izlemekten çok keyif aldığımı söyleyebilirim. Ayrıca Ethan Hawke ile John Goodman'ın ufak sahneleri de çok iyiydi, bu filmde onları görmek çok hoştu. Bir de Rihanna'nın bu filmde biraz daha fazla rolünün olmasına sevindim.
Pekala. Görsellikler ve havalı sahnelerin dışında Valerian gerçekte nasıldı? Seyirciye vermek istediği epik uzay macera havasını vermeyi başarıyor mu yoksa süresi boyunca sizi uyutuyor mu? Benim için ikisi de doğru cevap.
Valerian, gözlerinizi bir türlü üzerinden alamayacağınız bir dağınıklık adeta. Bu filmi izlerken gerçekten eğlendiğim bölümler oldu ama bunun dışında esnemeye başladığım bölümler de vardı. Bunun da en büyük nedeni senaryodan kaynaklanıyor. Her ne kadar Besson harika bir yönetmen olsa da, onun bu filmdeki senaryosunu pek beğendiğim söylenemez.
Valerian, her filmde olduğu gibi hikayesi 3 bölümden oluşuyor. Normalde bu bölümlerden ilkinde 20-30 dakika içerisinde bu dünyayı tanıdıktan sonra ana karakterlere odaklanıyoruz ve bir görevi nasıl tamamladıklarını görüyoruz. Fakat Valerian'ın bu ilk bölümü bitirmesi neredeyse 50 dakikayı buluyor. Bu sahnenin eğlenceli olmasına rağmen çok uzun sürdüğü için "şu sahne ne zaman bitirecek yahu" diyesim geldi. Michael Bay'in filmlerinde arka arkaya patlama efekti kullanıp patlamayı sıkıcı hale getirmesi gibi bir durumdu adeta. Buranın bu kadar uzun olmasının nedeni sahnenin gereksiz olması yüzünden değil, bu önemli sahnelerin gereğinden fazla uzun olmasından kaynaklanıyor. Ve Valerian'ın en büyük sorunu daha buradan baş gösteriyor.
Şu an geriye baktığımda filmin içerisinde bulunan bir gereksiz sahne aklıma gelmese de neredeyse filmdeki bütün sahnelerin süresi aşırı uzundu. Bu yüzden rahatlıkla filmden 340 dakika çıkartılabilirdi. Bu sayede Valerian'ın 137 dakikalık aşırı uzun süresi, normal bir büyük bütçeli yaz filminde olduğu gibi yaklaşık 90-100 dakikaya indirilerek daha dinamik bir iş ortaya çıkabilirdi.
Açıkçası, Valerian'ın süresinin neden bu kadar uzun olma sebebini anlıyorum. Çünkü filmde çok fazla uzaylılar ve yeni evrenler var, geniş bir hayal gücü de cabası. Ama film bunlara odaklanmak yerine sürekli Valerian ve Laureline arasındaki kimyaya odaklanıyor ve bütün bu havalı şeyler ikinci planda kalıyor. Şahsen eğer bütün film Valerian ve Laureline'in çeşitli gezegenlere bir görevi tamamlamak için gitmesi hakkında olsaydı ortada büyük bir sorun olmazdı. Fakat bu filmin neredeyse tamamı Bin Gezegenler İmparatorluğu'nda geçiyor. Evet, burada yaşanabilecek olasılıkların sayısı sınırsız fakat film sürekli seyirciye yeni karakterler tanıtıp bir yandan da hikayeyi bir arada tutmaya çalışıyor. Ne yalan söyleyeyim, çıkan sonuç da biraz çorbaya dönüyor.
Bunun dışında performanslarını hiç de fena bulmadığım bir oyuncu olan Dane DeHaan'ı bu filme hiç yakıştıramadım. Onun karakterinin "dünyayı kurtaracak aşırı havalı kişi" olmasını hiç inandırıcı bulmuyorum doğrusu. Bunun dışında filmden bazı yan karakterler rahatça çıkarılabilirdi.
Uzun lafın kısası Valerian, ne kötü, ne de harika diyebileceğim bir film. Ben daha çok ortasında bir yerdeyim. Filmin ortaya koyduğu fikirler ve görsel efektler inanılmazdı, eğer bu yaz daha önceden hiç görmediğiniz bir şeyler izlemek istiyorsanız bu filmi sırf bu yüzden size tavsiye edebilirim. Bunun dışında filmde çok eğlenceli sahneler de vardı. Besson'un ise yönetmenliği başarılıydı ama senaryosu çok zayıftı. Eğer bu filmin uzun süresine ve karışık konusuna pek aldanmazsanız, Valerian'ı izlerken harika vakit geçireceksiniz. Film kesinlikle kötü olmasa da ortaya çok daha iyi bir sonuç çıkabilirdi.
Öncelikle Luc Besson Beşinci Element gibi benim gözümde başyapıtlar arasına girebilecek filmi yöneten kişinin, elinden bu denli kötü olarak değerlendire bileceğim bir filmin çıkması, beni gerçekten çok üzdü(umarım stüdyonun bir parmağı yoktur bu işte). Görsellik ve bilim kurgu içeri gerçekten çok güzeldi. Fakat başrol oyuncularının oyunculuğu, hikaye gelişimi, karakter gelişimi gerçekten hiç olmamış derecedeydi. Özellikle iki başrol oyuncunun karakterleri arasında gerçekleşen duygusal olaylar bize iyi aktarılamamış ve bize bu duyguyu yaşatamamıştı.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.