Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Cumhuriyet
Yazar: Sungu Çapan
“Kingsman: Altın Çember” komedisi, virüslülerin stadyumlarda tek kişilik hücrelere tıkıldığı, Glastonbury müzik festivalinin seks kokan kulisleri ya da Alplerdeki heyecanlı teleferik sahneleri gibi çekici atraksiyonlar içeren uzunca bir aksiyon- macera şamatası olarak haftanın öne çıkan ilginç bir seyirliği sayılabilir sonuçta.
Eleştirinin tamamı için: Cumhuriyet
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
Kingsman’in ABD’deki karşılığı Statesman’ın seriye dahil olması kuşkusuz iyi fikir. Centilmen şemsiyesi yerine kovboy kementi, lüks terzi dükkânı yerine viski fabrikası gibi numaralar hoş; ama genel olarak ABD-İngiltere kontrastından dişe dokunur bir şey çıkmıyor. Üstelik Channing Tatum’un “oyundan gereksiz yere erken alınması” ve ondan doğan boşluğun Burt Reynolds’u hatırlatan Whiskey (Pedro Pascal) ile doldurulma çabası da filme kan kaybettiriyor.Tüm bunlar, yönetmen Matthew Vaughn’un masa başında yanlış kurduğu “oyun planı”- nın sonuçları. Ama yüksek prodüksiyon kalitesi, aksiyon sahneleri ve özellikle su gibi akıp giden kurgusuyla iyi çekilmiş bir film olduğu kesin. Aksiyon seyretmek isteyenlerin sıkılacağını pek sanmıyorum. Özellikle açılış bölümü, şehrin işlek caddelerindeki takip çekimleri ve dar mekândaki dövüş koreografisiyle çarpıcı. Son olarak, serinin bu filmdeki en önemli artılarının Jeff Bridges, Halle Berry ve Elton John olduğunu belirtelim.
Eleştirinin tamamı için: Habertürk
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
‘Gizli Servis’in ‘kötü’sü teknoloji milyarderi Valentine’dı ve SIM kartlar vasıtasıyla insanlığı ele geçirmek istiyordu. ‘Altın Çember’in ‘kötü’sü ise 50’li yıllar nostaljisiyle yanıp tutuşan uyuşturucu baronesi Poppy Adams. Onun dünyayı ele geçirme projesi ise dağıttığı malları kullananları, akli melekelerini kaybetme noktasına getirmek, bu yolla da ABD Başkanı’nı tehdit ederek uyuşturucu satışını serbest bıraktırmak ve yasal bir ekonomik pazarın yolunu açtırmak...‘Altın Çember’ kuşkusuz eklektik bir yapının eseri. Mesela son dönemin popüler sinema malzemesi olan ‘Uyuşturucu karteli’ konusuna uğruyor, Donald Trump’la değişen başkanlık profiline de dokunduruyor. Ama ana eksenini, yani ‘Ajan filmleri parodisi’ olma vasfını kaybetmiyor. Vaughn iyi bir yapımcı ve yönetmen olduğu kadar iyi bir senarist aynı zamanda. ‘Kick-Ass’in yaratıcıları Mark Millar veDave Gibsons’ın bir başka çizgi romanının uyarlaması olan ‘Kingsman’in bu ikinci sinemasal serüveninde metni Jane Goldman’la birlikte gayet iyi toparlamış. Gerçi filmin süresi bence fazla uzun ve yer yer sarkıyor ama yine de dağılan parçalar toplanıyor.
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
Milliyet
Yazar: Nil Kural
Filmde, gizli İngiliz casusluk teşkilatı Kingsman saldırıya uğrar. Kurtulan Eggsy ve Merlin, ABD’deki benzer örgüt Statesman’a başvurur. Ortak düşmanları güç sahibi olmak isteyen bir uyuşturucu karteli ve onun lideri Poppy Adams’tır. ABD kolu Statesman’ın eklenmesiyle İngiliz centilmenlerinden rol çalınması, İngiliz işi seriyi Amerikanlaştırıyor. Bu durum bir yana film ilkinin metninde sevilen özellikleri; mizahı ve aksiyonu taşıyor. Stilize aksiyon anlarıyla öncülünü aratmıyor. Ancak ilkinin bütünlüğünü barındırmıyor. Yine de “Kingsman: Altın Çember”in çoğu seride olduğu gibi ilkinin gerisinde kalması filmin eğlenceli bir seyirlik olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Eleştirinin tamamı için: Milliyet
Sözcü
Yazar: Burak Göral
Yönetmen Vaughn, daha en başta, bol aksiyonlu açılış sahnesinde ilk filmin bütün başarılı hamlelerini abartarak yürüyeceğini belli ediyor, nitekim öyle de oluyor. Ayrıca hikaye anlatımında da ilk filmin yapıbozumcu tavrı, yerini tümüyle gişe devam filmi formüllerine bırakmış
Eleştirinin tamamı için: Sözcü
T24
Yazar: Atilla Dorsay
Film özellikle Londra’yı tüm karakteristik özellikleriyle dekor alan nefes kesici ve hayli komik bir araba takip bölümüyle açılır. Ve zaman zaman başka coğrafyalara açılsa da, o kenti ana mekân almayı sürdürür. Tümüyle İngiliz olan şeyler -Londra, kraliyet ailesi, aristokrasi, Kral Arthur efsanesi, özellikle de o sivri mizah duygusu- gelir ve tipik Hollywood olan öğelerle kaynaşır: O aksiyon becerisi, dünyaya yukardan bakma huyu, çizgi-romanın evrenselliğe kayan çocuksu, naif tavrı. Böylece James Bond ve Jason Bourne izleri havada uçuşur. Beş dakikada bir perdeye yeni bir ünlü gelir: Channing Tatum’dan Jeff Bridges’e, Halle Berry’den Emily Watson’a... Ki bu sonuncusu, Lars Von Trier’in Dalgaları Aşmak’ından Alan Parker’in Angela’nın Külleri’ne, Jim Sheridan’ın Boksör’ünden Paul Thomas Anderson’un Punch-Drunk Love’ına, Chris Noonan’ın Miss Potter’inden Steven Spielberg’in Savaş Atı’na başyapıtlarda oynamış unutulmaz bir kadındır. Onu başkan yardımcısı olarak küçük bir rolde de olsa bulmak hoş olur.
Eleştirinin tamamı için: T24
Arka Pencere
Yazar: Hasan Cömert
Öncelikle en büyük sıkıntı akılda kalmayacak kadar zayıf yazılmış karakterler. Öyle ki Channing Tatum, Halle Berry, Emily Watson gibi oyuncuların varlığı bile sorgulanır hale geliyor. Hikayede önemli bir işlevi olmayan, dramatik açıdan geliştirilmemiş, hiçbir özgünlük içermeyen karakterlerin fazlalığı hikayenin tamamen aksiyona yaslanmasına neden oluyor. Julianne Moore'un canlandırdığı "kötü emelleri olan çılgın karakter" Poppy ise uyuşturucu ticareti ile ilgili fikirleri ve kendine yarattığı retro pop art dünyayla farklılaşsa da karakteristik açıdan şablonların dışına çıkamıyor maalesef.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Cumhuriyet
“Kingsman: Altın Çember” komedisi, virüslülerin stadyumlarda tek kişilik hücrelere tıkıldığı, Glastonbury müzik festivalinin seks kokan kulisleri ya da Alplerdeki heyecanlı teleferik sahneleri gibi çekici atraksiyonlar içeren uzunca bir aksiyon- macera şamatası olarak haftanın öne çıkan ilginç bir seyirliği sayılabilir sonuçta.
Habertürk
Kingsman’in ABD’deki karşılığı Statesman’ın seriye dahil olması kuşkusuz iyi fikir. Centilmen şemsiyesi yerine kovboy kementi, lüks terzi dükkânı yerine viski fabrikası gibi numaralar hoş; ama genel olarak ABD-İngiltere kontrastından dişe dokunur bir şey çıkmıyor. Üstelik Channing Tatum’un “oyundan gereksiz yere erken alınması” ve ondan doğan boşluğun Burt Reynolds’u hatırlatan Whiskey (Pedro Pascal) ile doldurulma çabası da filme kan kaybettiriyor.Tüm bunlar, yönetmen Matthew Vaughn’un masa başında yanlış kurduğu “oyun planı”- nın sonuçları. Ama yüksek prodüksiyon kalitesi, aksiyon sahneleri ve özellikle su gibi akıp giden kurgusuyla iyi çekilmiş bir film olduğu kesin. Aksiyon seyretmek isteyenlerin sıkılacağını pek sanmıyorum. Özellikle açılış bölümü, şehrin işlek caddelerindeki takip çekimleri ve dar mekândaki dövüş koreografisiyle çarpıcı. Son olarak, serinin bu filmdeki en önemli artılarının Jeff Bridges, Halle Berry ve Elton John olduğunu belirtelim.
Hurriyet
‘Gizli Servis’in ‘kötü’sü teknoloji milyarderi Valentine’dı ve SIM kartlar vasıtasıyla insanlığı ele geçirmek istiyordu. ‘Altın Çember’in ‘kötü’sü ise 50’li yıllar nostaljisiyle yanıp tutuşan uyuşturucu baronesi Poppy Adams. Onun dünyayı ele geçirme projesi ise dağıttığı malları kullananları, akli melekelerini kaybetme noktasına getirmek, bu yolla da ABD Başkanı’nı tehdit ederek uyuşturucu satışını serbest bıraktırmak ve yasal bir ekonomik pazarın yolunu açtırmak...‘Altın Çember’ kuşkusuz eklektik bir yapının eseri. Mesela son dönemin popüler sinema malzemesi olan ‘Uyuşturucu karteli’ konusuna uğruyor, Donald Trump’la değişen başkanlık profiline de dokunduruyor. Ama ana eksenini, yani ‘Ajan filmleri parodisi’ olma vasfını kaybetmiyor. Vaughn iyi bir yapımcı ve yönetmen olduğu kadar iyi bir senarist aynı zamanda. ‘Kick-Ass’in yaratıcıları Mark Millar veDave Gibsons’ın bir başka çizgi romanının uyarlaması olan ‘Kingsman’in bu ikinci sinemasal serüveninde metni Jane Goldman’la birlikte gayet iyi toparlamış. Gerçi filmin süresi bence fazla uzun ve yer yer sarkıyor ama yine de dağılan parçalar toplanıyor.
Milliyet
Filmde, gizli İngiliz casusluk teşkilatı Kingsman saldırıya uğrar. Kurtulan Eggsy ve Merlin, ABD’deki benzer örgüt Statesman’a başvurur. Ortak düşmanları güç sahibi olmak isteyen bir uyuşturucu karteli ve onun lideri Poppy Adams’tır. ABD kolu Statesman’ın eklenmesiyle İngiliz centilmenlerinden rol çalınması, İngiliz işi seriyi Amerikanlaştırıyor. Bu durum bir yana film ilkinin metninde sevilen özellikleri; mizahı ve aksiyonu taşıyor. Stilize aksiyon anlarıyla öncülünü aratmıyor. Ancak ilkinin bütünlüğünü barındırmıyor. Yine de “Kingsman: Altın Çember”in çoğu seride olduğu gibi ilkinin gerisinde kalması filmin eğlenceli bir seyirlik olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Sözcü
Yönetmen Vaughn, daha en başta, bol aksiyonlu açılış sahnesinde ilk filmin bütün başarılı hamlelerini abartarak yürüyeceğini belli ediyor, nitekim öyle de oluyor. Ayrıca hikaye anlatımında da ilk filmin yapıbozumcu tavrı, yerini tümüyle gişe devam filmi formüllerine bırakmış
T24
Film özellikle Londra’yı tüm karakteristik özellikleriyle dekor alan nefes kesici ve hayli komik bir araba takip bölümüyle açılır. Ve zaman zaman başka coğrafyalara açılsa da, o kenti ana mekân almayı sürdürür. Tümüyle İngiliz olan şeyler -Londra, kraliyet ailesi, aristokrasi, Kral Arthur efsanesi, özellikle de o sivri mizah duygusu- gelir ve tipik Hollywood olan öğelerle kaynaşır: O aksiyon becerisi, dünyaya yukardan bakma huyu, çizgi-romanın evrenselliğe kayan çocuksu, naif tavrı. Böylece James Bond ve Jason Bourne izleri havada uçuşur. Beş dakikada bir perdeye yeni bir ünlü gelir: Channing Tatum’dan Jeff Bridges’e, Halle Berry’den Emily Watson’a... Ki bu sonuncusu, Lars Von Trier’in Dalgaları Aşmak’ından Alan Parker’in Angela’nın Külleri’ne, Jim Sheridan’ın Boksör’ünden Paul Thomas Anderson’un Punch-Drunk Love’ına, Chris Noonan’ın Miss Potter’inden Steven Spielberg’in Savaş Atı’na başyapıtlarda oynamış unutulmaz bir kadındır. Onu başkan yardımcısı olarak küçük bir rolde de olsa bulmak hoş olur.
Arka Pencere
Öncelikle en büyük sıkıntı akılda kalmayacak kadar zayıf yazılmış karakterler. Öyle ki Channing Tatum, Halle Berry, Emily Watson gibi oyuncuların varlığı bile sorgulanır hale geliyor. Hikayede önemli bir işlevi olmayan, dramatik açıdan geliştirilmemiş, hiçbir özgünlük içermeyen karakterlerin fazlalığı hikayenin tamamen aksiyona yaslanmasına neden oluyor. Julianne Moore'un canlandırdığı "kötü emelleri olan çılgın karakter" Poppy ise uyuşturucu ticareti ile ilgili fikirleri ve kendine yarattığı retro pop art dünyayla farklılaşsa da karakteristik açıdan şablonların dışına çıkamıyor maalesef.