Afişi kadar iyi olamayan bir başka güldürü denemesi...
Yazar: Burçin AygünTürk sinemasının son yıllardaki durumu hepinizin malumu. On yıllar boyunca ağır melodramalar, gerçeklikten uzak ve olabildiğine ağdalı trajediler ve ortalama komedi yapımlarının üzücü bir formda devam ettiği son dönemde gelenek bozulmuyor. Pek tabii Türk sineması tarihinin birbirinden özel, samimi, gerçekçi, sert ve doğal yapımları da söz konusu ve bahsi geçenler birer klasik olarak bu evrendeki yerini almış durumda. Peki ya son 10 yıllık sürecin bitmek bilmeyen yerli korku – gerilim ve komedi yapımları ne alemde?
Herkesin dilinden düşüremediği, gerek yerden yere vurulan, gerekse ayna işlevi gördüğü iddia edilerek savunulan Recep İvedik gibi komedi filmlerini bir tarafa bırakacak olursak, gerçek anlamda seyircisini güldüren, ona hakiki yaşam enerjisi aşılayan komediler bir elin parmağını geçmeyecek sayıda kaldı. Çoğumuzun acaba bu kez doğru filmde miyim, diye sorular sordurtan komedi denemelerinden bir tanesi de, bu hafta itibariyle vizyon şansı bulmuş olan Fal.
Toplumumuz, kültürümüz için bir tür sosyal sac ayağı görevi gören, onla da, onsuz da olunmayan fal bakma alışlanlığı bu kez yüzleri güldürmek için perdeye misafir edilmiş. Akla gelmesi basit bir tema ve akış üzerinden ilerleyen Fal filmi her şeyden önce gerçek komedi aşıklarını mutlu edebilecek bir film değil. Oldukça düşük bir bütçe ile kameraya alınan yapım ne yazık ki bahsini ettiğimiz yavan sözde güldürülerden biri olmanın ötesine geçemiyor. Bundaki en büyük sebep ise, kendinden öncekileri haddinden fazla kopyalaması oluyor.
Filmin başındaki isim, Ünal Çeken ilk kez yönetmenlik koltuğuna oturmuş ve Fal filminin aynı zamanda senaryosunu da kaleme alan isim olmuş. Elindeki sınırlı bütçe ile olabildiğine profesyonel davranmaya gayret eden Çeken çok acı ki bu konuda pek başarılı olamamış. Her şeyden önce Fal filmi bir sinema eserinden öte sıradan bir TV eğlencesine benziyor. Bununla da kalmıyor, Ankara Ortaoyuncuları Tiyatrosu’ndan aldıkları destekten midir bilinmez, kameraya alınmış orta karar bir tiyatro oyununu andırıyor.
Sakil replikler, artık Türk izleyicisine yaka silktiren “gereksiz anda gelen küfürler”, ortalamayı geçemeyen ve hatta bir piyesteymiş gibi özensiz sunulan birkaç oyunculuk performansı ve arada bir yüzleri tebessüm ettirebilen bir hikaye... Hepsi de Fal filminin dört bir köşesine dağılmış durumda.
Baktığı fallar ile hedefi tam 12’den vurmayı başaran Melek ve bu yeteneğinin istem dışı olarak ticarete dökülmesiyle başlayan serüven, işin içine giren “dış güçler”in varlığı ile iyice “inanması güç” bir hale giriyor. Artık yeter dedirten, ultra-feminen-ultra-stereotype eşcinsel tiplemesi gibi can sıkan karakterler ise maalesef iki boyutun ötesine de geçemiyor.
Yüzleri en fazla tebessüm ettirebilen Fal filminin maalesef ki en güçlü tarafı, ortalama üstündeki Türk filmlerinde dahi kolayca denk gelemediğimiz tasarım harikası afişi.
Kıssadan hisse, karşımızda bir başka “bolca vaktiniz varsa” filmlerinden bir başkası daha duruyor. Tercih sizin!
burcinaygun@gmail.com