Senaryosunu, Amerikalı motor sporları gazetecisi ve yorumcusu Brock Yates'in "Enzo Ferrari: The Man, the Cars, the Races, the Machine" (1991) isimli biyografik kitabından uyarlayarak Troy Kennedy Martin'in kaleme aldığı ve yönetmen koltuğunda da usta sinemacı Michael Mann'in oturmakta olduğu "Ferrari"; biyografik bir drama olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, 110 milyon dolarlık bütçesinin de sağladığı avantaja ilaveten görsel efekt ve yeşil perde teknolojileri ile makyaj uygulamaları sayesinde; ele alınan dönemin ve gerçekleşen olayların ruhuna uygun olarak yaratılan fiziki atmosferin kurgusunda...
Koordinatörlüklerini, Simone Belli ve Robert Nagle'ın üstlendikleri dublör oyuncuların payının da bulunduğu...
Ama...
Brüt 40.2 milyon dolarlık hasılat rakamıyla da, gişeye çakılmış olan bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
1947 yılına gelindiğinde...
Emekli otomobil yarışçısı...
Ve...
Çalışanlarınca kendisine atfedilen, "Il Commendatore (Komutan) ile "L'Ingegnere (Mühendis)" lakaplarını ziyadesiyle hak ettiğini düşündüğümüz Enzo Ferrari (Adam Driver) ile karısı Laura (Penélope Cruz), savaş sonrasının yıkıntıları arasındaki İtalya'da...
Kendi otomobil fabrikalarını kurarlar...
***
- 1957 -
Enzo ile Laura'nın evlilikleri...
Yirmi dört yaşındaki, Enzo'nun ağabeyi ile babasının adını da taşıyan oğulları Alfredo Dino Ferrari'nin...
Yakın zaman öncesinde, böbreklerindeki problem sorunu nihayetinde ölerek...
Kendilerini terk etmiş olması nedeniyle darmadağın olmuş durumdadır...
***
Ve Enzo...
Metresi Lina Lardi (Shailene Woodley) ve ondan olan küçük oğlu Piero Lardi (Giuseppe Festinese) ile birlikte...
Karısı Laura'dan gizlice satın aldığı...
Modena kırsalındaki Castelvetro bölgesindeki gözlerden ırak bir malikanede...
İkinci bir hayatı daha yaşamaktadır...
***
Derken bir sabah...
Tren istasyonunda beklemekte olan Porter (Alessandro Cremona)...
Ferrari ailesinin Modena merkezindeki malikanesini telefonla aramak suretiyle...
Enzo'ya bildirilmek üzere...
Telefonu açan Laura'ya, Maserati sürücüsü Jean Behra'nın (Derek Hill) Milano'dan...
Modena'ya gelmiş olduğu malumatını verir...
***
Ki...
Ardından...
Çalan telefondaki, bir diğer şirket çalışanı Carlo Chiti'de (Michele Savoia) Laura'ya...
Duştaki Enzo'ya iletilmesini istediği...
Aynı Jean Behra haberinden söz edecektir...
***
Bizzat Maserati'nin patronları Omar (Jacopo Bruno) ve Adolfo Orsi (Domenico Fortunato) tarafından karşılanan...
Behra'ya ilişkin bu gelişmeler yaşanırken...
***
Aynı esnada...
Her ne kadar Enzo umursamasa da...
Bir İspanyol aristokratı ve iddialı bir otomobil yarışçısı olan Alfonso de Portago'da (Gabriel Leone), Bay Ferrari'ye ulaşarak...
Kendini ona tanıtmanın ve Ferrari pilotlarının arasına katılmanın telaşı içindedir...
***
Çok geçmez...
Laura iletmediği için Behra'nın geldiğinden haberdar olamayan Enzo...
Bunu...
Telefonla şansını bir kez daha deneyen Carlo Chiti'den duyar duymaz...
***
Kendisi de telefona sarılarak...
Otel Medici, Floransa'daki kendi pilotu Eugenio Castellotti'yi (Marino Franchitti) arayacak...
Ve ondan...
Saat 11:00'de Modena yarış pistine gitmesini ve orada Behra'yı alt etmesini isteyecek...
***
Sonrasında da çıkıp...
Önce...
Her hafta maç kaybeden Modena FC futbol takımının teknik direktörü Matteo (Gianfilippo Grasso) ile sohbet edeceği berberine (Alessandro D'Elia)...
Elindeki bir demet çiçek ile de...
Kendisiyle dertleşeceği oğlu Dino'nun mezarına gidecektir...
***
Ki...
Laura ile Enzo'nun annesi Adalgisa Ferrari'yi de (Daniela Piperno) aynı mezarlığa...
Ailenin şoförü Peppino (Luciano Miele) götürürken...
Ne yazık ki, Adalgisa'nın ağzından...
Büyük Savaş'ta ölen Enzo'nun ağabeyi Alfredo için çıkan...
"Yanlış oğul öldü..." sözcüğünü de işitecektir...
***
Bu arada...
Modena yarış pistindeki Maserati pilotu Behra...
1:32.7 lik bir derece elde etmiş...
Ve sıra...
Yarış pistine, nişanlısı Cecilia Manzini (Valentina Bellè) ile beraber varan...
Ferrari pilotu Castellotti'ye gelmiştir...
***
Ancak bu...
Isınma turları esnasında, araçta oluşan teknik bir arıza nedeniyle takla atarak hayatını yitirecek olan Castellotti'nin...
Direksiyona son geçişi olurken...
***
Yirmi dört yıl önce...
Yine kendi ürettiği bir otomobilde...
Buna benzer bir kazada...
İki yakın arkadaşının birden ölmesinin ardından...
***
Kendi kendine...
"Duygularına, bir duvar ör... Veya, benliğini başka bir mesleğe ada..." diyen...
Yani...
Otomobil sporlarının doğasındaki, bu türden kazaları umursamamayı benimseyen...
Castellotti'nin yerine iyi bir pilot bulmak mecburiyetindeki Enzo sayesinde...
Şans yahut belki de apaçık bir biçimdeki şanssızlık...
Alfonso de Portago'nun yüzüne gülecektir...
***
Fakat...
Müşterilerinin arasında...
Ürdün Kralı Hüseyin'in de (Jonathan Burteaux) bulunduğu...
Yılda 98 otomobil satabilen Ferrari'de işler...
Enzo'nun yarışlarda harcadığı para sebebiyle...
Pek de hoş gitmemekte ve olası bir iflas da...
Ufukta görünmektedir...
***
İşte...
O yüzden de Giacomo Cuoghi (Giuseppe Bonifati) Enzo'ya...
Fiat'tan Gianni Agnelli (Tommaso Basili) veya Ford'tan Henry Ford II gibi yatırımcı ortaklar bulmasını önerecek...
Ve...
Böylelikle üretimin...
Yıllık 400 otomobile çıkacağını söyleyecektir...
***
Hele bir de...
Yeni pilotlar ile yarış kazanılır ve bu yol ile de...
Ferrari adı, dünyanın her yerinde duyurulursa...
Tadından yenmeyecektir...
***
Tabii Enzo, Ferrari hisselerinin yarısını elinde bulundurmasının yanı sıra Lina'dan doğan oğlu Piero'dan haberdar olmayan Laura'yı...
Elindeki hisselerin tamamını...
Kendisine devretmeye ikna edebilme becerisini gösterebilirse...
Dakika 35...
***
Bırakın yaşadıkları kentlerin sokaklarında...
Sıradan insanların, rüyalarında dahi göremeyecekleri Ferrari marka otomobilleri üreten şirketin günümüze uzanan hikayesindeki...
Kilometre taşlarının nasıl döşendiğinin anlatıldığı filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; otomobil rallisi tarzındaki aksiyondan hoşlananlar ile tarih meraklılarını da yeterince tatmin edeceğini umduğumuz...
95 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,