Bunalım filmlerinin aksine, komediyi tavsiye eden GANİ MÜJDE’ nin yazıp yönettiği “Bizans Oyunları/Geym of Bizans” ilavesini/fragmanını “Delibal” izlemeye gittiğimde izledim. Tarih öncesi açık seçik, küfürlü birkaç sahne ilgimi çekti fragmanında. Kültür - Sanat adına, insanlığa koşulsuz bir şeyler öğretmek/eğitmek için soyunabilen kadın oyunculara saygı/sevgiler… Işıl bir dönemimde bana büyük bir koli içinde, taşıyamaz sayısız kitaplar aldı okumam için. “Grinin Elli Tonu, E. L. James” harika bir roman. Sağ olsun yavrum. Filmde Grinin Elli Tonu’na göndermeler harikaydı. Film bir pornografi değil… Eğitici, öğretiler yoğundu… Tao felsefesi hakim’ di Bizans Oyunlarında. Film’i tarih bilgisi, hayal dünyası derin olanlar iyi anlar. Delibal’ dan yorgun, Bizans Oyunlarından dinlenerek çıktım.
BEYAZ PERDE’DEN HARİKA BİR FİLM
BİZANS OYUNLARI/Geym of Bizans
Tür’ü : Science fiction/Kurgu Bilim, Komedi
Aslında kurgu bilim/science fiction bilinmeyeni hayal edip yazandır. Star Wars, Yüzüklerin Efendisi, Jules Wernes yapıtlarında olduğu gibi. Ancak Bizans Oyunları’ da bir kurgu, hayal ürünüdür. Hem de yüksek düzeyde… Her hayal’in altında bir gerçeklik yatar.
“ IMAGINATION IS MORE IMPORTANT THAN KNOWLEDGE, ALBERT EINSTEIN”
HAYAL BİLGİDEN DAHA ÖNEMLİDİR, ALBERT EINSTEIN”
Yönetmen/Senarist : Gani Müjde
Oyuncuları:
Tolgahan Sayışman
Gonca Vuslateri
Murat Dalkılıç
Gürkan Uygun
Tuvana Türkan
Ünal Yeter
Tolgahan Sayışman
Başlıca Oyuncular. Bunlardan çok etkilendim, sevdiğim oyunculardır. Özellikle Gürkan Uygun harikaydı. Truva filmi kadar oyuncu kadrosuna sahip film.
FİLM’İN KONUSU:
Film bir Maya haritasıyla başlar. Güney Amerika’nın bunaltıcı sıcağı Mayaları bezdirir, taşı toprağı altın Anadolu’ya göç ederler. Güney Amerika’nın teknolojisini Anadolu kültürüne taşırlar. Birlikte daha etkin olarak yaşamları Bizans’ların dikkatini çeker, çileden çıkarlar. Bizans Kralı Klitor Maya hayranı olup, barışçıl bir adamdır. Ancak eşi Klitorya , kardeşi Muhteris’in tehlikeli oyunlarına engel olamaz… Entrikalar yapar hain planlar uygularlar. Plana göre Klitorya ve kayınçosu Muhteris, önce Klitor’u öldürüp ardına Mayaların bütün kadınlarını kaçırıp Bizans zindanlarına atarlar. Sonuçta Maya kadınları ile soylarını sürdürüp Bizans erkekleri de “yalnızlık Allaha mahsus “ deyip diğer kabilelerin düşük profilli kadınlarıyla birliktelik yaşayacaklardır. Böylece Mayalar’ın kusursuz genleri zaman içinde sıradan DNA’lara dönüşür…
“Mayalar : M.Ö. yaşayan bir Amerikalı soyudur.
Bizanslar : 16.yüzyılda yaşadı
Osmanlı : 1299’da kuruldu
Anadolu : 14.yüzyıl başlarında kuruldu
Rusya : 18. Yüzyılda kuruldu
Günümüz Türkiye…
(tahmini tarihler yazdım) ”
Yukarıdaki tarih başlıklarından yola çıkarak, özellikle; dönemlerinin yaşam biçimiyle, yaklaşık iki saatte kısa özetler/kesitler sunan Gani Müjde’nin yaratıcılığına söz yok! Altı tarih dönemi, hiç bu kadar kısa sürede, komediyle Beyaz Perde’de anlatılmadı fikrimce.
Film’i en iyi hayal gücü yüksek olanlar anlar. Herkes anlayabilir film’i, elbette parça parça. Özellikle küfür sahneleri çok vurucuydu. Evimde internet kullanmadığımdan, yazılarımı ilgili yerlere internet-cafe’ den gönderiyorum. Gittiğimde gençlerin ettiği küfürlere canım sıkılsa da, “haklılar” demeden edemiyorum. Küfür çoğu sözden, yazıdan etkilidir elbette. İnsanlık tarihi’nin ilk sözlü iletişimleri arasındadır küfürler. Neyzen Tevfik küfürleri boldu filmde. Çılgın bir dünyada yaşıyorsak, hak ediyorlarsa küfür estirmekte sakınca yok kanımca. Sözlü olmasa’ da, yazılarımla ince ince küfürler savurdum/ göndermeler yapmaktayım halen. Ancak film’de olduğu gibi net küfürlerden kullanamam.
Komedyen Gani Müjde bunalım filmlerine karşıdır elbette. Komediyle vuruşları en iyi Levent Kırca yaptı bilirsiniz. Özellikle “İçeridekiler” tiyatrosun, Başak’la Eskişehir’de izlerken hayranlıkla ayakta alkışladım Kırca’yı . Titreyerek, gözlerim dolarak, şimdi tutuklanır diyerek izledim “İçeridekiler” çalışmasını. Bir dönem o kadar mı güzel anlatılırdı mizah’la karışık, Kırca bakışıyla. Uğur Mumcu öldürülüş/vuruluş sahnesi capcanlıydı tiyatroda. Sevgili Güldal Mumcu; siz Uğur Mumcu eşi olarak o gün tiyatro sahnesine/kitaplarınızla kapıda, taşıdıklarınızla onurlandım kadın olarak. Sizin, küçük yavru kızınızın Uğur Mumcu vurulduğundan önceki ruh hali beni ağlattı tiyatro’da. Altıncı his… Mustafa Balbay’ın hamam böcekleriyle dostluğu v.b. Slide’lerle/görsellerle karışık mizah/dram’la anlatılan bir tiyatro. Muhteşemdi. Neydi o kol hareketi Levent Kırca’nın yaaa! Cesaretine dondum adeta. Yargılandı elbette! Gözü açık ölmedi ötekiler gibi. Ne mutlu sayısız işkenceyi, yargılanmayı göze alan Kültür Sanat Edebiyat Kadınlarına/Adamlarına… Ölenler Cennetlik. Nurlar, ışıklar içinde yatsınlar… Duacıyız.
Gani Müjde’ye göre bunalım filmleri saçma ki komedi’yi tercih ediyor. Haklı olabilir. Aslında diziler izledim zaman zaman, bildiğimiz umutsuz vakalar. Bunlardan vaz geçilmeli! Yeter/enough artık. Uyudukça uyuyoruz.
Bizans Oyunları ile Müjde; uydurma (gerçek) bir tarih üzerinden yola çıkarak; Mayaları, Bizansları, Rusları, Osmanlı’yı, biz Türkleri anlatmaya çalışmış güldürü şeklinde. Uydurmalar daha ses getiriyor yazın, sanat dünyasında. İnsanlığı son derece/extremely özgür bir bakışla izlersiniz filmi, yorulmadan.
“Geym of Bizans” alt başlığıyla espirili bir gönderme var filme. Game/Oyun demiyor… “Geym of Bizans” diyor, Bizansları aşağılıyor hiç gocunmdan, dert etmeden. Kullandığı broken English/ bozuk İngilizceyle, Bizans’ın dilini de aşağılıyor. Hayal satan bir çalışma. Matruşkaları filmde Ruslar olarak nitelendirmedi. Onları yabancı ve çekici kadınlar olarak nitelendirdi. Olgun bir komedi “Bizans Oyunları” kanaatimce, fikrimce.
Tarih/Savaş öğeleri olan bir apaçık küfürlerle dolu bir yapıt; hiç bu kadar güzel ifade edilemezdi. İzleyici zamanda bir yolculuk yaptı filmde. Hem de Mayalar’dan Bizans’a, Bizans’dan Osmanlı’ya, Rusyaya, Anadoluya… Sinema eğlendirmeli de. İşte bu nokta’da Gani Müjde doğruyu/ en erişilmezi başarıyor. Tek adam… İzleyici hem eğlenmeli, düşlemeli ki hayal dünyası gelişsin.
Bir sahnede müthiş kahkaha attım! Kendimi amphide/ derslikte öğrenci gibi hissettim. Kapıya baktım, biri beni dışarı çıkartır’mı diye düşündüm kahkahamdan. İzleyicilerin kahkahası kahkahamı daha bastırmıştı.
Biz’e “Sabırla izleyin” mesajı veriyordu film. Aynen öyle izledim. Usul usul, rahat izledim filmi.
…
Sevgili Gani Müjde; Film’i yazılarıma benzettim. Zıp zıp, oradan oraya kaçışlar. Yazmak çelet/yaramaz çocuk gibidir fikrimce. Önünü alamazsınız kalemin. İstediğiniz/düşlediğiniz yere gider yazı... Bazen de tahmin edemediğiniz sonla biter yazı… Bizans Oyunları da zıp zıp, gidip geliyordu oradan oraya.
Gani Müjde’de “Bizans Oyunlarını “ yazarken/yönetirken zıp zıp zıplamış. Harika bir zıplama ancak. IQ sorunu bu . Mayaları izlerken; bir bakıyorsunuz “Zincirlikuyu mezarlığına, nadide bir parçasını mezarlığa taşıyan bir kadın profili” ortaya çıkıyor ansızın. Aynen kendimde olduğu gibi, Delibal’ da yazdığım gibi. Anlamlı bir vuruştu Zincirlikuyu, Maya kültürü içinde!
…Genleri yok olsun diye bir hadım etme sahnesi! Hem de giyotinle… Giyotin bile kesmedi! Çelik/steel den beter deyişler anlamlı/güldürdü biz’i. İzleyin lütfen… Tahta bir sarımsak dövecinde sarımsak döven… Benzeri doğal cinselliği anlatan konular çok vurucuydu. Gani Müjde olabilmek er kişinin harcı değil. Utanmasaydım bu filmi daha iyi yazabilirdim. Yazabildiğimce/dilimin döndüğünce anlatmaya çalışıyorum. Tarih öncesi insanın fiziksel/hayal gücü müthiş canlandırılmıştı filmde.
Bizans döneminde – trafik- sözcüğü yoktu elbette. Ancak o kadar harika işlemiş ti ki Gani Müjde hiç şaşırmadım izlerken. Böyle yazılarım var ondan iyi bilirim… Trafik tabelalarında güncel yer adları çok vurucuydu. DAVOS’ tan çok etkilendim! Harika sözü az geliyor… Anladım ki Gani Müjde de teknoloji karşıtı ben gibi. “İlk Çağ Uygarlığına” gönderme yazılarımla anlaşılamadım! Anlayan anlasın… Aynen.
…
…
Karşımıza çıkan bir perde İbrahim Tatlıses’ den esinlenilmiş kesinlikle. “OXFORD UNIVERSITY/ URFA”… çok harikaydı yaaa. Günümüz Urfa söylemleri, Bizans uygarlığına kafa tutuyordu aynen. İbrahim Tatlıses “Oxford vardı da gitmedik mi Urfa’da” demişti anımsarsanız. Gaziantep doğduğum/ yaşadığım kentin Roma dönemi, izlerine de rastladım filmde. Nükteler o kadar oturmuştu ki filme izlerseniz anlarsınız…
…
…
Yaşamımda en oturmuş İngilizce küfürleri 1980’de, İngiltere de öğrenciyken “Midnight Express/ Geceyarısı ekspresi” filminde duydum. Çok üzülerek, korkarak, tir tir titreyerek izledim filmi. Türk olduğumu anlarlar da, salonda beni öldürürler mi acaba diye izledim. O kadar etkiliydi! Düşünmeden de edememiştim film haklı mı? Acaba diyerek… Hayır İslam’ı aşağılayan küfürlerini duymak beni çok sarsmıştı! Diğer konular’ da haklı olabilirler… Siyasi yönü olan bir film bilirsiniz. Ancak “Bizans Oyunları/Geym of Bizans’ı izlerken; Türkçe küfürleri “Hak etti” diyerek izledim. Oyuncuları kutluyorum. Bu kadar doğal küfür eden sanatçılara, söz yetmez anlatmaya. Küfür en etkin bir ifade şekli diye düşünüyorum, çok kullanmama rağmen. Dinimize göre günah. Ancak hangi devirde yaşıyoruz! Çığırından çıkmış bir insanlık maalesef… Terbiye edilmemiz zor.
Bizans devamı yaşayanlar sizi yargıya gönderebilir sevgili Gani Müjde. Önemsiz, yanınızdayız… İçeri girerseniz size koca bir buket gönderirim, Gaziantep’ten. Hak ediyorsunuz. Bizans Oyunları/ Geym of Bizans, “Gece Yarısı Ekspresi” filmine bir karşı duruş’ mu? diye düşlemekteyim. Siz ülkemize gönderilen Allahın bir lütfusunuz. Kutluyorum yüreğimle, beynimle…
…
…
Bazı sahneler’de basit, anlaşılır İngilizce sözcükler serpmeniz hoştu. Kendimde yapıyorum bunu.
MEKAN-YER :
Film’in geçtiği doğa harikaydı. Galiba İstanbul diye düşündüm. Kesinlikle İstanbul, Bulgaristan’da olabilir. 1980’de Bulgaristan’da bulundum. Belki Rusya’dan da görüntüler vardı ancak anlayamadım…
Internet kullanmıyorum. Beyne zarar veriyor, yazılarımı etkiliyor. Bir nehirde kızların çırılçıplak yıkanmaları sahnesi büyüleyiciydi/charming. Dönemine göre çıplak yıkanmaları gayet normaldi elbette. Kızlara sataşan erkeklerin davranışları/söylemleri gözlerimin önünde. Gülüyorum inanın. Kızların kurulandığı, ayıp diye örtündüğü İki beyaz havlu bana özgürlüğü/barış’ı çağrıştırdı! Bu sahnede gençliğimi anımsadım. Nehir/pınarlarda kıyafetlerimizle yıkanırdık/çimerdik tabiri caizse Oğuzeli/Gaziantep’te. (…Ölmeseydi öykülerim’ de çok var bu motifler .) Matruşka; adını kullanırken Ruslara zarar vermek istemediğiniz apaçık ortada. Yaşamımda bu kadar özgürlük dolu bir film izlemedim.
Kadınlar için kullandığınız adlar hoştu. Çiğ Börek, Ay Çörek dönemine göre harika adlardı. Kadın’a mutfağında/ocağında pişirdiği en naif adları koymak çok ince bir zeka’yı gerektirir. Tartışılmazsınız. Haddime değil. Haşa! Çiğ Börek, Ay çöreği kadın adları bana; ODTÜ Teknik İngilizce, mühendislik öğrencileri’ me okuttuğum bazı sözcükleri çağrıştırdı geçmişimden. Air cushion/hava yastığı, air pillow/hava yastığı v.b. Bildiğiniz gibi bu sözcükler günlük yaşamdan esinlenilerek, adlandırılmış mekaniğe/ Application of daily life words to mechanics/ günlük yaşam sözcükleri’ nin teknolojiye uygulanması gibi. Siz kahramanlarınıza şanına layık adlar koymuşsunuz.
“Bonservis” kadın adı muhteşemdi. Aynen!
Yazarken bana kahkaha attırdığınız için saygılar Gani Müjde…
…
…
Film’i; beğenerek izlediğim tek dizi, TRT 1 Diriliş Ertuğrul’la bağdaştırsam ne dersiniz? Kızmayın lütfen. Verdiğiniz mesaj aynı aslında. Ancak, siz komediyle çok farklı bir biçimde sergilediniz düşlerinizi. Bizans’ı, Mayaları, Anadolu’yu öyle harmanlayıp, çağımıza ayna tuttunuz. Mizah bir dille bize sundunuz... Tek’ten tüme varışın/from simple to complex’in en anlamlı senaryosu ”Geym of Bizans.”
Aziz Nesin çıkışları vardı Bizans Oyunlarında. Nasıl olmaz! Aziz Nesin etkisini üzerimizden atmamız imkansız! Derin/muhteşem hayal dünyasını bize mizahla/komediyle dayatan, düşündüren onurumuz/ ustamız Aziz Nesin. Hayal dünyanızdan müthiş etkilendim. Keşke sansürsüz, sizin anlatımınızla yazabilseydim bu yazımı. Daha iyi olabilirdi. Çok isterdim yazmayı. Aynen sizin dilinizi kullanmayı çok arzu ederdim. Umarım anlıyorsunuz. Genelde Anadolu kadını tutuktur. Aldığım toplumsal/kültürel eğitim, inandığım İslamiyet bana ancak bu kadarını yazdırabildi. Bağışlayın. Ancak çok beğendiğimi yazmam yersiz/kifayetsiz kalır sizin için…
I can’t say/pronaunce my any words for your creativity, It’isn’t enough to say any words…
Yaratıcılığınız için sözcüklerimi telafuz etmek yetersiz kalır…
Maya kültürü içinde, “kravatlı bir adam” profili çok vurucuydu. Modern/çağdaş/günümüz çağı’nı çok iyi sembolize etti bu adam… İzleyenlerin çoğu burayı anlayamadı. Normal… Anlayan anlasın, kaygımız yersiz…
…
…
Bizans Oyunları/Geym of Bizans’ı izleyin lütfen. İzlemezseniz çok eksik kalırsınız…
“Bizans Oyunları/Geym of Bizans izlerken; kendimi farklı bir ülke de gibi hissetmedim. İnanıyorum/Farkındayım sevgili ülkemizde müthiş değerler, her geçen gün artmakta…
Onurla, en iyisini hak ediyorsunuz…
While I was watching “Bizans Oyunları/Geym of Bizans, Gani Müjde”, I felt myself in my beloved country, Turkey. I believe and I’m aware of valuable artists, actors, authors in Turkey. Not only few, but also lots of them… Still increasing… How nice! Honour. You deserve the best Gani Müjde!”
“Edebiyat Dünyasında bana, İngilizce yazmamı salık verenlere tek sözüm var. Onlar beni kendilerine yabancı, aykırı görenlerdir. Bir gün demediler ki “Buyur…” , İngilizce çalışmalarım çok. Beklesinler, bekliyorum… Yazdıklarımı algılayamadılar. Gerçi çok çağırdılar, gitmedim çoğu kez… Kitaplarımın yeni baskılarıyla ilgili görüştüm sözde önemli yayıncılarla. Biz ikinci Baskıları yapmıyoruz, yeni yazılar gönder dediler. Gönderemem…”
Truva filmine beş çekerdi film. Mizah/Komedi yönüyle de sonsuz sayı çekerdi Truva’ya. Konusuyla, oyuncularıyla, mekanlarla harika bir yapıt. Aynısını “Delibal” için de yazdım. Türk sinemasının Hollywood’a karşı duruşu “Bizans Oyunları/Geym of Bizans”…
Müzik: Geçtiği zaman içinde, zamanı yansıtan anlamlı müzikler… Müzik Dalında ödüllere layıksınız.
SON SAHNE :
Düğün Dernek sahnesi. Bağışlayın; son sahneyi 1453, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u alışı olarak algıladım. Yanılmıyorum. Bu kadar harika bir bağdaştırma harikaydı. Siz yapılan düğün dernekte Mayaları, Bizansları, Rusyayı, Anadolu başlığında toparlayıp bir düğün sahnesi yarattınız. Elbette soy’umuz Adem’le Havva’ya, Mayalara, Bizanslara, Ruslara kadar uzanmakta. Final’i ne kadar yazsam az gelir hayal dünyanıza…
…
…
“Geym of Bizans” bir Maya haritasıyla başlar, günümüz düğün dernek sahnesiyle sonlanır. Telli duvaklı bir gelin, şık bir damat. Etrafın’da sayısız bir ırkın/soyun coşkuyla eğlenmesi, yemyeşil doğanın ortasında. “Olympos’ta İki Mülteci” öyküme benzerdi son sahne. Yunan Mythology/Mitoloji etkisiyle yazıp, Ortadoğu Barış’ına atfetmiştim öykümü. İsrailli bir kadınla, Filistinli bir Ceylan’ı yazdım. Onlar’ı Olympos’ta buluşturdum savaş ardına. Yaa beni “Enver Ercan” bile anlayamadı! They know/Canları bilir. Anlayana can feda… Berfin’den İsmet Bey’e saygılar…
Çok eleştirildim. Neden “Kaf Dağı” değil diyerek. Kaf Dağını, da küçük edebiyat bilgileri ile kendileri yazsa hiç fena olmayacak. Kaf Dağını bilirim, ancak Türk Dili Edebiyatı mezunu değilim, bilgim derin değil Kaf Dağı ile ilgili. İngiliz Dil Bilim’i/İngiliz Edebiyatı mezunuyum. Batı Klasik edebiyatında iyi okudum Olympos’u, ondan yazdım.
Bazen mumlar vardı sahnelerde bazen… Zıtlıklarınızdan-çelişkilerinizden / your Contrasts - and Conflicts, çok büyülendim/charmed and captivated. Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Şükrü Haluk Akalın “ … Zıtlıklar Sarayımı…” şahane dile getirdi, sağ olsun. Amerika’da Amerikalılar Türkçe bir kitabımı inceleyip yayınladı, ancak bizim ülkemizde işimiz kolay olmasa’ da, uğraşımız ses getirmekte. Gelin-damat; filimde mutluluğu sembolize ediyordu. Uygarlıkları birleştiren bir kır düğünü. Son sahneyi izlerken beynime oksijen dolduğunu yaşadım. Mutlu sonla biten harika bir yapıt.
Hayalimiz Dünya Barış’ı! Olur mu dersiniz? Why not/neden olmasın.
“I have a dream, Marthin Luther King” söylemi bir gün gerçekleşecek hayalimizle/umudumuzla…
Nasıl olacak? İnsanlık teknolojiyi devirecek kendi elleriyle vaz geçecek, doğal yaşama koşturacak.
Çok zaman var bunun için, olacak ama Allah biliyor…
…
…
“Ayyuş “. 1.800’lü yılları anlatan babamın ninesi Ayyuş’u dönemine göre tarih/kültür içeriğiyle yazmaya çalışıyorum. Roma Devri etkileri var çalışmamda. Ayyuş , babamın ninesinin adı. Yüzon yaşında öldü. Öldüğünde on yaşında çocuktum. Dalgalı bir çalışmam. Nakış nakış işliyorum güzellikleri-pislikleri, ince ince dokuyarak. Komedi de var içinde. Ancak siz kadar mizah kullanmam zor. Gani Müjde söylemleri, kalemime işleyecek kesinlikle/definetely. Etkilendim dememe gerek yok sanırım artık “Bizans Oyunları” için. Fazla söz’e hacet var mı?
BİZANS OYUNLARI’NIN DÜŞÜNDÜRDÜKLER:
Film’ den çıkarken yanımdakilere “ Nasıldı, beğendiniz mi?” diye fikirlerini danıştım. Maalesef “beğenmedik” dediler. “Delibal” da sorguladığımda, izleyiciler genelde memnundu. Normal beğenmemeleri “Geym of Bizansı”. Çünkü film için iyi bir tarih bilgisi, sarsıcı bir hayal dünyası gerekir.
Sevgili Gani Müjde;
Siz izleyici iplemeden, onların anlayıp anlamamalarını takmadan yazmışsınız senaryoyu. Doğrusu da bu, haklısınız. Herkes ne der düşüncesiyle/korkarak yazarsak, yazdığımız müsvedde bir edebiyat ödevinden öte gitmez. Herkes tarafından anlaşılmak mümkün değil. “İnsanlarla aynı düşündüğümde kendimde hata arıyorum, Oscar Wilde” sözünü severim. Oscar Wilde 18. Yüzyılda anlaşılamamış, muhafazakar İrlanda yönetimi/halkı tarafından “eş cinsel” olduğu teorisiyle hapse koyulur. Bana göre Wilde eş cinsel değildir. Yaşamını iyi bilirim Oscar’ın, aldığım Hacettepe İngiliz edebiyat/literature eğitimimden. Bu konu Micheal Jackson’da aynısı. Adam hakkında düzmece “taciz sahneleri” düzenleyip uyduruk magazinle, sanatına dil uzattılar. İnsan sevgisiyle dolup taşan yüreğiyle, her cinsi kucaklar doğal yazar/sanatçı. Sanatçıyı öylesine yargılayan, belden aşağı vuranları aldırmamak yerinde… Eşcinsel’i vurgulayan sahne de çok etkiliydi “Bizans Oyunlarında…” Olabilir, onlar da Allahın özene bezene yarattığı tiplerdir . Hoş göreceksin Yaradan’da ötürü… Bilsek de yargılıyoruz insanları bilinçsizce. “Hiçbir yazgı beni sana ulaştıramıyor, …ölmeseydi” öykümü bankamatik sırasında karşılaştığım bir eş cinselden, eşcinsel öğrencilerimden yola çıkarak yazdım. Giyiminden, davranışlarından, bazı öğrencilerimden etkilendim de yazdım. Ötekiler ne der acaba diye yazarsak çok yanlış, olmuyor.
… Internet sevmiyorum. Yere girsin internet… Ölür inşallah bir gün teknoloji. Doğru yanlış herkes ağzına geleni söylüyor… yahu Uğur Yücel, Kenan İmirzalıoğlu eş cinsel’ mi Allah aşkına! Eşkıya’yı izlemediyseniz, Yücel’in kadını Keje’yi hiç mi duymadınız? İkisinin harika kadınlarla birlikteliklerini, hiç mi işitmediniz gerçek dünyada? İnsanın kendi cinsine hayranlığı olabilir, son derece doğaldır bu. Çakı gibi yakışıklı Kenan’a, sanatımızın yüz akı Uğur Yücel’e dil uzatanların Allah dillerini kessin desek yanlış mı olur?
Kültür Sanata ilgi duyanlar doğadaki her canlıyı sever, hayrandır onlara Allah’ın yarattığından dolayı. Bu eşcinsel anlamına gelmez kesinlikle!
“Dünyada güzel, büyük olan her şeyi yaratan, alçak gönüllü kahramanlara duyduğum saygıdan daha derin hiçbir saygı yeşermedi/yer etmedi yüreğimde, Gorki” tespiti, ne kadar doğru/haklı değil mi insan sevgisine?
“Mevlana’nın Şems dostluğu…” Mevlana’ ya eşcinsel bakış da yersiz. Şems olmasaydı Mevlana eksik olurdu. Mevlana’nın Şems’e olan İlahi tutkulu bağı kıskanan başta oğlu; Alaeddin, babasını öldürme planlarında yer aldıysa! Başka söz’e hacet yok!
“ Kıskançlık doğal bir duygu. Seven kıskanır. Aşırısı hastalık.
Boşanmamda başta o günkü eşime, ötekilere şaşırdım. “Kıskançlığımı” vurguluyorlardı. İlk günde O’nu sevmesem-aşık olmasam evlenmezdim elbette. O’nu kıskanmayı çok isterdim, dolayısıyla ayrılmazdım. Mücadele ederdim… Kıskançlıkta; sevgi-aşk-nefret vardır, ancak ihanetleri gözümü karartmıştı ondan boşandım, oyum oyum oynatılmıştım başta birlikte olduğu.….., kendisi tarafından…” Düşmanım bile değiller. Onları önemsediğimden yazmıyorum bunları, ihanete uğrayanlara ders olsun amacım.
Boşandım, ardıma evlenmek için düşenler çoğunluktaydı… Dul kadın olarak yaşamak öyle kolay değil. Hele hele kız annesiyse. Parasına, nüfuzuna, saygınlığına güvenen yaşıtım bir’ini ret ettiğimde, yüzüme ne dedi ? “ Sen bir Şarlatansın! Sen genç erkeklerden hoşlanıyorsun?” Aman Yarabbim, Sen koru biz’i… Şoktaydım! Kıpkırmızı kesildim. Yuhhaladım içimden. Arkadaşım bile değildi. Yuh, pes yani… Yüzüne demedim, içimden söylendim “Pasteur aşıları bulduğunda, şarlatan olarak bilinir” döneminde . Hoş gördüm, haklıydı. Kendince aşkına/sevgisine ihanet ettiğimi düşündü. Ne bileyim… Biriyle, mutlu yaşasın, hak ediyor çünkü. Ninemin dul kadın olarak yaşamını iyi bilirim. Hele hele evinde genç kızı varsa, ikinci evlilik doğru değildir, mümkün olamaz. Kız, erkek öğrencilerimin yanımda değeri evlatlarımdan farksızdır… Yanlış anlayanlara duyurulur!
Töremizde boşanan kadın evlenmez, hele hele biriyle, nikahsız asla yatmaz boşandıktan sonra. Günahtır İslam’a göre. Peygamberimiz Hz. Muhammed; savaşta eşleri şehit olan karşı tarafın/komutanlarının hanımlarıyla nikahlanır. Bu yatmak anlamında bir evlilik değildir. İslam’ı yaymak, onların çevresini İslam’a çağırmak için yapılan evliliklerdir/birlikteliliklerdir. Hz. Muhammed’i (s.a.v) yanlış anlayanlar Hadisleri’ni okusa iyi olacak.
…
…
Geçmişte bam tellerine dokunarak yazdıklarımdan biri; “Serpil Yüncüoğlu!” nick’iyle, kudurmuş bir zengin, görgüsüz! Üniversite ne kendisi ne! Geri zekalı üniversite mezunu olduğunu söylüyor. Milleti kandırabilirsiniz ancak… Zirvedeki adamlar/kadınlar da böylelerine inanıyor. İnanmayacaksınız “nesrin sokak çocuklarıyla yatıyor” maillerini gönderdi sağa sola. Aptal… kendi bilgisayarından gönderdi o mailleri! Ip’den, kıçından haberi yoktu elbette. Antep Ticaret/Sanayii odasına sevgiler… Sokak çocuklarını sevmek, onlarla paylaşımda bulunmak, onlarla yatmam anlamına gelmezdi elbette! Haa galiba kendileri para/ sözde markalarını sürdürmek için yatıyorlardır! Şak şak, orada burada/ortalığa düşmüş boy gösteriyorlardır halen. Kültür- Sanat - Edebiyat dünyası da kirli maalesef. Toplum’un yansıması işte.
…
…
Sevgili Nevin Balta; Delibal etkisiyle üç yazı koydum facebook’a . Sayısız mesajlar arasında seni gördüm canım. “Sosyal Medya’da sizi görmek istiyoruz” yazmışsın. Sağol. Kitap çalışmamla uğraşıyorum. Kapıma gelen, çok sevdiğim öğrencilerimi bile geri çeviriyorum kapımdan. Yoğunum. Siz gençsiniz, sosyal medya ile uğraşın, ancak tavsiyem sana yeni ürünler üzerinde çalış. Zira kaliteli, sıra dışı bir yazarsın. Ivır zıvırlarla uğraşma canım. Herkesin içinde olmak zorunda değilsin. Ötekileşmeyi bilirsin. Ankara’ya, Hacettepe’ye, ODTÜ’ye, Türk Dil Kurumu’na selamlarımı/sevgilerimi iletirsen mutlu olurum.
… yazmak zaten sıra dışı bir uğraşıdır. Yazarken beyin olarak rahatlanma, eşi benzeri görülmeyen bir ferahlamadır yazana…
…
…
Bağışlayın/ I beg your pardon Gani Müjde. “Bizans Oyunları/Geym of Bizans” da kendimi yaşattınız bana. Kendimden sözler yazdım, bağışlayın lütfen. Bencillik yapmak istemedim size, ancak yazdım işte…
“BİZANS OYUNLARI/geym of Bizans birçok dalda ödüller alacak, kutlayacağız…”
…
…
Yüreğimde/beynimde Allah aşkıyla… kızlarıma, öğrencilerime, okurlarıma…
Nesrin Özyaycı
TEŞEKKÜR: TV 8 Magazin programı olmasaydı, Delibal’ı izleyemezdim. Son dört günlük yazımı yazamazdım. Gündelik yazmayı çok özlemişim. Programın adının “TV 8 Magazin” yerine “TV 8 Kültür Sanat Programı” olmasını arzulamaktayım. Delibal’ı tesadüfen izledim TV 8’de. “Delibal” sayesinde Bizans Oyunları/geym of Bizans ilavesini/fragmanını izledim sinemada. Film’in 15.Ocakta gösterime gireceğini duydum. Dün 16.Ocak’ta izledim. Bu gün’de yazdım acelemle. Özgür yazmaya öyle susamışım ki, bana yukarıdakileri yazdırdınız sevgili Gani Müjde. Teşekkürlerimle…
İyi seyirler…