"Bu yazı, Nocturnal Animals'ın analizini yaptığımdan izlemeyenler için yoğun spoiler içerir. Bu yüzden filmi izledikten sonra bu yazıyı okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Eğer filmi izlemediyseniz, yazının son paragrafını okuyabilirsiniz."
Nocturnal Animals, herkesin hayal ettiği şaşalı zengin hayatını yaşayan Susan (Amy Adams) etrafında gelişiyor. Ve bir gün Susan'a eski kocası Edward'dan (Jake Gyllenhaal) bir paket gelir ve Susan paketi açtığında, Edward'ın yazdığı "Nocturnal Animals" adındaki kitabı görür ve okumaya başlar. Ve bu sırada da film 3 zaman içerisinde gidip gelmeye başlıyor. Bunlardan birisi geçmiş, Susan ile Edward'ın gerçek hayatta nasıl tanıştığını anlatıyor. Günümüz, Susan'ı kitabı okuduğu zamana odaklanıyor. Ve hayali dünya da, bu kitapta olanları anlatıyor.
Kitap, bir aile babası olan Tony (Jake Gyllenhaal) hakkında. Tony, kızı ve eşiyle birlikte gece vakti yolda giderlerken bir grup tekinsiz adam onlara bulaşır ve Tony'nin eşiyle kızını kaçırır. Tony'yi de uçsuz bucaksız bir yerin ortasında bırakırlar. Ve Tony kendine geldiği zaman Bobby Andes (Michael Shannon) adındaki bir polis şefiyle birleşip bu olayı birlikte çözüp bu adamları yakalamaya çalışır. Özellikle de bu olaydan sonra eşiyle kızını bizzat öldürmüş olan Ray Marcus'u (Aaron Taylor-Johnson).
Peki filmin kendisiyle bu kitabın ne alakası var diye sorabilirsiniz. Ben şahsen film bittikten sonra yaklaşık 1 saat boyunca film üzerinde düşündüm ve şöyle bir sonuca vardım:
"İlk önce filmin bize anlatmak istediği şeye ve nasıl anlattığını inceleyelim. Filmin geçmişe odaklandığı sıralarda, Susan ile Edward'ın mutluluğunu ve masumiyetini görüyorsunuz. Birlikte yemek yiyorlar, aşık oluyorlar ve evlenmek istiyorlar. Fakat Susan'ın zengin ve şaşalı annesi, bu evliliğe izin vermek istemiyor. Ama Susan annesi gibi olmak istemediği için annesinin kararına karşı çıkıyor. Ve bundan sonra uzun bir süre boyunca flashback göremiyoruz. Geçmişe yapılan diğer flashback ise Edward'ın Susan'ı her alanda desteklemesine karşılık Susan'ın Edward'ı yazdığı roman konusunda desteklememesini ve hiç beğenmemesine odaklanıyor. Ve son flashback de Susan'ın daha çekici ve zengin bir adama aşık oluşunu ve Edward'dan olan bebeğini Edward'ın haberi olmadan kürtaj yaptırmasını anlatıyor. Ve bundan sonra da Edward'ın yıkıldığını görüyoruz. Film bize geçmişle ilgili bundan başka önemli bir bilgi vermiyor aslında. Hatta Edward'ın günümüzdeki halini bile bilmiyoruz doğrusu. Bunu atlatabildi mi? Öldü mü? Çünkü film bize onu hiç göstermiyor.
Peki kitap ile Susan'la Edward'ın yaşadığı geçmişin nasıl bir bağlantısı var? Kitaptaki Ray, aslında Susan. Susan'ın kürtaj yapmasını kitap, Ray'in Tony'nin eşiyle kızını öldürmesi olarak göstermiş. Bu yüzden Ray'in Tony ve ailesini arabayla yoldan çıkardığı sahne bu kadar uzun. Rahatsız edici ve durumun ne kadar kötü olduğunu göstermek için.
Ve kitap da Tony'nin bu durumdan sonra Ray'den nasıl intikam aldığını gösteriyor. En sonunda eşi ve kızını öldüren Ray'i bulup göğsüne iki kere sıkarak. Gerçek hayatta ise Edward, Susan'dan intikamını, "Gece Hayvanları" adını verdiği bu kitabı ona yollayarak alıyor. Susan'ın eskiden kötü bulduğu kitabı artık sevmesiyle.
Filmin en sonunu konuşalım. Nasıl bir anlamı var? Kitapta Tony karakteri, intikamını aldıktan sonra ayağı yere takılıyor ve yanlışlıkla kendini vurarak canını kaybediyor. Ve kitap da öylece bitiyor. Ve tam bu sırada da gerçek hayatta Susan, Edward'ı ne kadar çok özlediğini anlıyor ve onunla buluşmak istiyor. Ve Susan buluşma yerine gittiğinde orada saatlerce bekliyor ama Edward bir türlü gelmiyor. Ve filmin son karesi, Susan'ın gözlerini gösteriyor.
Geçmişe yapılan flashbacklerden birinde Edward, Susan'a şöyle bir şey demişti: "Gözlerin annene çok benziyor. Hüzünlü. Ama çok güzel." Ve Susan da annesine benzememek istediğinden, Edward'ın dediğine karşı çıkmıştı. Filmin son karesinde, Susan'ın annesine benzemeye başlamasını görüyoruz aslında. Kitabı okuduktan sonra içini kaplayan hüzünden ve içinde bulunduğu şaşalı hayattan dolayı.
Son olarak da filmin açılış sahnesinden konuşalım. Filmin en başındaki yazılar gösterilirken yaklaşık 3 dakika boyunca, şişman, çıplak ve çirkin bir kadının elindeki bando eşyalarıyla neşeli bir şekilde dans edişini görüyoruz. Bunu rahatsız edici bulabilirsiniz. Yani, kim bulmaz ki? Ben en başta bunu, filmin rahatsız edici tonuna karşılık bir hazırlanış olarak düşündüm ama filmin bitişinden sonra başka bir kanıya vardım. En baştaki çıplak, şişman kadın dıştan çirkin ama içten neşeli, filmin en sonunda gördüğümüz Susan'ın hali ise dıştan güzel ama içten çirkin görünüyor. Film, bu noktaları vurgulamak için böyle bir metafor kullanmış. Yani kısacası, Edward'la Susan'ın birlikte yaşadığı şeyleri birebir anlatmak yerine, "Gece Hayvanları" kitabı üzerinden anlatılmış."
Gece Hayvanları, her ne kadar tekrar ve tekrar izlenebilecek bir film olmasa da kesinlikle takdir ettiğim bir iş. Herkesin bildiği ayrılık hikayesini kitap yoluyla, bambaşka bir şekilde anlatan bu film gerçekten de bir usta işi doğrusu. Filmin yönetmeni olan Tom Ford her ne kadar tasarımcı olarak çalışsa da bu işiyle birlikte kendisini aşmış. Amy Adams'ın güzel, Jake Gyllenhaal'ın dramatik, Michael Shannon'ın karakteristik ve Aaron Taylor-Johnson'ın ürkütücü performanslarıyla birlikte bu film kesinlikle izlenmeyi hak ediyor. Herkese hitap etmediğini belirtmeliyim. İyi seyirler.
FİLMİN İYİ YANLARI:
+ Adams, Gyllenhaal, Shannon ve Taylor-Johnson'ın bu yıl gördüğüm en iyi performanslardan birisini sergilemiş olması.
+ Başarılı görsel hikaye anlatımı ve araya serpiştirilmiş ufak detaylar (özellikle de sanat galerilerindeki resimlere dikkat edin).
+ Oldukça rahatsız edici ve güçlü hikaye.
+ Filmin editlenme tarzı, dekor, makyaj ve manzaralar.
FİLMİN KÖTÜ YANLARI:
- Bazen film rahatsız edici olmakta aşırıya kaçmış ve bu da senaryoda bazı kesin olmayan anlar bırakmış.
TOPLAM PUAN: 8.4/10