Gece Hayvanları - Beyazperde.com eleştirisi : Her bir köşesi parlayan, yıldız film.

Aslında bir moda tasarımcısı olan ve mesleğinde yarattığı harikalar ile tanınan Tom Ford, 2009 tarihli ilk yönetmenlik denemesi Tek Başına Bir Adam filmiyle bambaşka bir yüzünü daha gösterdi. Colin Firth’ün tek kelimeyle döktürdüğü, eşcinsel bir adamın sonu gelmeyen ümitsizliğini paylaştığı Christopher Isherwood’un romanından uyarladığı yapım, Ford’un gerçek bir yetenek abidesi olduğunu tekrar kanıtlamıştı. Bir kez daha bir roman uyarlaması “Gece Hayvanları” için paçaları sıvayan taze yönetmen, özünde aynı ruhu taşıyan ancak bambaşka bir çalışmayla geri döndü. Huzurlu, güvenlikli evlerinde yapayalnız nefes alan günümüz insanını hayal ve gerçeğin birbirine girdiği, başka bir dünyada anlatıyor Tom Ford.

Geçtiğimiz haftalarda vizyona giren Geliş adlı bir başka başarılı yapımın başrolünde izlediğimiz Amy Adams, Hollywood’un günümüz efsaneleri arasına katılmayı başaran örneklerinden Jake Gyllenhaal ile aynı perdede! Üstelik yanlarında birbirinden özel ve mesleğinde kendini kanıtlamış başka kalbur üstü isimlerle birlikteler. Bunlar arasında Aaron Taylor-Johnson, Michael Shannon ve Laura Linney var. Kısacası yönetmenin yanı sıra oyuncu kadrosu da bekleneni fazlasıyla verebilecek “iyi” yeteneklerden oluşuyor.

Austin Wright'ın 1993 tarihli "Tony ve Susan" romanının başarılı bir uyarlaması diyebileceğimiz Gece Hayvanları, iki farklı gerçekliği (ya da kurguyu) eş zamanlı olarak anlatan, hatta Gyllenhaal’ın iki ayrı karaktere can verdiği tekinsiz bir serüven. Uzun yıllar önce ayrıldığı eşi Edward (Jake Gyllenhaal)’dan beklenmedik bir posta alan Susan (Amy Adams), mutsuz devam eden ikinci evliliğini kısa bir süreliğine göz ardı ederek, geçmişiyle yüzleşmeye başlıyor. Edward’ın daha önce üzerinde çalıştığı ve Susan’a ithaf ettiği Gece Hayvanları adlı kitabın metni karşısında şaşıran Susan bu hikayeyi okudukça, biz seyirciler de alternatif bir gerçekliğe geçerek başka bir maceraya tanık oluyoruz. Adams’ın oyunculuk babında ne kadar güçlü bir yıldız olduğunu birinci elden kanıtlayan yapım, Jake Gyllenhaal’ın önüne canlandıracak iki karakter servis ederek, yine ne kadar yetkin bir aktör olduğunu gösterme fırsatı veriyor. Susan’ın yaptığı tercihler yüzünden ciddi bir darbe alan Edward rolündeki aktör, giriştiği aksiyonlarla izleyiciyi kesintisiz olarak kendisine esir ediyor. Kitaptaki aile babası Tony yorumuyla “bambaşka” bir işçilik çıkartan oyuncu, kurgu ailenin annesi (Isla Fisher) ve kızı (Ellie Bamber) ile olan ilişkisini de tamamen inanılır kılmış. Tabii bundaki en önemli pay, eşini ve kızını kaçıran üç kişilik serseri grubunun lideri rolündeki Aaron Taylor-Johnson!

Susan, Tony’nin karısı ve kızını kurtarması ve gerçekleştirdiği intikam yolculuğunu okumayı sürdürürken, geçmişini düşünüyor. Edward ile mutlu başlayıp farklı bir yola soktuğu ilişkisi, mevcut kocası Hutton (Armie Hammer)’in iş hayatı, geleceklerinin belirsizliği ve küratör olarak “sürdüremediği”mesleğinin altında ezilen kadın, Amy Adams’ın dudak uçuklatan performansı sayesinde baştan sona ilgi çekici bir karakter haline geliyor. Teksaslı “kurgu” kanun adamı Bobby’i canlandıran Michael Shannon ve filmin en özel karakterlerinden Susan’ın annesi Anne karakteriyle Laura Linney, gerçek ve hayal yolculukları taze tutan diğer sac ayakları.

Gece Hayvanları paralel kurgusuyla muazzam bir sürükleyicilik vaat ederken, sanat yönetiminden sorumlu Christopher Brown ve iki dünyayı sadece renkler üzerinden bile keskin şekilde ayırmayı başaran görüntü yönetmeni Seamus McGarvey’e de büyük bir alkış gitmeli.

Finali ile herkesi tatmin etmeme ihtimalini taşıyan ancak farklı olasılıklara açık bıraktığı kapıyla iyice kendine bağlatan Gece Hayvanları, taze yönetmen Tom Ford’un ikinci filmi olarak ışıl ışıl parlıyor. Her ne kadar aynı türe ait olmasalar da, Ford’un çalışması bu yılın bir başka incisi olan Geliş filmiyle asla kaçırılmaması gerekenler arasında.

burcinaygun@gmail.com