Benim kung fu’m seninkini yener!
Yazar: Murat Tolga Şenİtiraf ediyorum; çocukluğum okulu kırıp kaçtığım “2 film birden” salonlarında dövüş filmlerini izlemekle geçti. Eleştirmenlerin genellikle görmezden geldiği bu filmleri izlemeye hala bayılıyorum ancak tür açısından pek de verimli zamanlarda değiliz. 70’lerdeki Wuxia furyasından sonra 80’lerde video piyasasını kasıp kavuran Hong Kong dövüş aksiyonları artık anılarda kaldı ama Bruce Lee’nin efsanesi o öldükten onlarca yıl sonra bile devam ediyor.
Bruce Lee, biri dublör desteğiyle tamamlanabilmiş dört filmle dövüş filmlerine uluslararası ilgi kazandırmış bir aktör… Ondan önce de bu filmler çekiliyordu ama o türü tamamen yeniledi ve günümüzde de devam edecek bir şekilde etkiledi. Ünü öylesine büyüktü ki Lee’nin mirası fırsatçı klonları vasıtasıyla yaşatılmaya devam etti. Aktör, on yıllar sonra CGI marifetiyle bir viski markasının reklamında oynadı! Bu da dünya sinemasında pek eşi benzeri görülmemiş bir durum. İşte biz buna Brucemania diyoruz!
Ip Man filmi fikri de Lee’nin dijital zamanlarda yenilenen şöhretinden nemalanma hevesiyle ortaya atılmış olabilir, filmin başkarakteri Usta dövüşçü Ip Man, aynı zamanda Bruce’un hocası… Ancak, ilk iki filmin öykü ve aksiyon açısından hiç fena olmadığını ve Herman Yau’nun yönettiği Bir Efsane Doğuyor (The Legend Is Born: Ip Man, 2010) ve Son Dövüş (Ip Man: The Final Fight, 2013) gibi kendi taklitçilerini oluşturduğunu da ekleyelim.
Ne diyorduk; Ip Man, Wing-Chun ekolünün büyük ustası ve Bruce’un hocası… İlk filmde bize sadece bu bilgi yetiyor ve Ip Man’in kendi efsanesine odaklanıyorken yönetmen Wilson Yip devam bölümlerinde, özellikle çekim öncesi süreçte Bruce Lee beklentisini arttırdı ama her seferinde olduğu gibi ağza bir parmak bal çalmaktan ibaret bir durum var ortada. Bu filmde de değişmiyor. Ip Man 3’ün çekimleri henüz başlamışken filmde CGI bir Bruce Lee izleyeceğimizden bahsediliyordu ama daha filmin başında onu gerçek bir aktör tarafından canlandırılırken görüyoruz ve bu konuda boşuna meraklanmıyoruz. Bu sekansın hikâyeye bir katkısı da yok. Ayrıca CGI bir Bruce için henüz çok erken… Her ne kadar son Terminator macerasında izlediğimiz CGI Arnold epey tatmin edici olsa da Asyalı sinemacılar bu teknolojiyi kullanırken sık sık doz aşımı tecrübeler yaşatıyorlar. Bknz: Stephen Chow filmleri…
Ip Man 3’ü izlerken basit dramatik yapısını peşinen kabul ettiğimden olsa gerek, epey eğlendim. Batının en güçlü yumruklarından birini Asyalı bir kung fu hocasıyla kapıştırmak güzel fikir… Orijinal bir buluş değil elbette, Bruce Lee bunu The Way of the Dragon (Dünyada Benden Büyük Yok) filminde o dönem Dünya karate şampiyonu olan Chuck Norris’i döverek yaptı. Daha sonra yüzlerce kez taklit edilse bile Asyalı sinema seyircisine perdede verilmiş en büyük ödüldür bu kapışma... Batı medeniyetinin simgesel merkezi Roma’nın yine simgesel değeri büyük Kolezyumunda, ufak tefek Asyalının dev gibi bir batı savaşçısını evire çevire dövmesini, tadını çıkara çıkara göstererek, sarı tenlerin altında birikmiş acı dolu yüzyılların intikamını alan bir kapışma… Filmin tamamı bu sahneyi çekmeye adanmıştır. Lee bu kutsal savaşı yüceltmek adına filmin ilk 30 dakikasında hiç dövüşmemiştir ki bu o dönemde çekilen bir dövüş filmi için çok sıra dışı bir durumdur.
Ip Man 3 seyirciye, en azından fragmanda, benzer bir katarsis vadediyor ama film yatırımını Donnie Yen ile Mike Tyson’ın yapacağı dövüşe yapmıyor. Bunun bir sebebi de Mike Tyson’ı filmde oynamaya zar zor ikna etmişken onu gömmeme gayreti olsa gerek. Ne de olsa kendisi The Way of the Dragon zamanlarındaki Chuck Norris gibi ünvanlı ama ünsüz biri değil. Wilson Yip, filmine bu uluslararası şöhreti biraz sırıtır şekilde ekliyor, biraz da mecburiyetten hikâye içinde hikâye anlatarak katmanlı bir yapı oluşturuyor ve Yen vs. Tyson mücadelesini “devlerin aşkı büyük olur” duygusallığında bir dövüş sekansıyla geçiştiriyor. Biraz Bruce, biraz Tyson derken filmin asıl hikâyesi raydan çıkacak gibi olmuyor değil.
Filmin görüntü yönetmenliği ve kurgusunda ise geçmiş dönem dövüş filmlerine bilinçli bir özenme hali var. Korku sinemasını giderek etkisi altına alan 80’ler ruhu Ip Man filmlerine de bulaşmış gibi görünüyor. Bu haliyle Ip Man 3 eski dönem Hong Kong dövüş filmlerini sevenlere hayli tanıdık gelecek, özellikle rıhtımdaki dövüş sekansı bu amaca hizmet eder gibi görünüyor.
Ip Man 3, serinin hayranlarına ki onlar aynı zamanda iflah olmaz dövüş filmi meraklıları olsa gerek gönül rahatlığıyla tavsiye edebileceğim oyalayıcı bir seyirlik. Evet, daha önce defalarca izlediğimiz hikaye ama Donnie Yen ilerleyen yaşına karşın formunun zirvesinde ve fazla fiziksel çaba gerektiren bu maceradan yüzünün akıyla çıkmayı başarıyor. O bir dönemin zirve ismi Jet Li’den farklı olarak içinde gerçek bir usta dinginliği yaşıyor ve bunu da seyirciye geçiriyor. Filmin dövüş koreografileri de serinin diğer filmlerinde olduğu gibi göz alıcı… Mike Tyson’ın aktörlüğünde pek işi yok ama o filmde pastanın süsü olduğu için bunu hoş görüyoruz.
murattolga@gmail.com
Twitter.com/murattolga