Hesabım
    Ölüm Treni
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Ölüm Treni

    Korku deryasında saklı bir dram!

    Yazar: Su Bahadır

    Ayin ve Kitap Hırsızı gibi başarılı yapımların senaryosunda kalem oynatmış olan Michael Petroni'nin ilk uzun metrajlı yönetmenlik denemesi Ölüm Treni korku türünün mistik sisleriyle sarmalanan trajik bir hikayeyi sinemaseverlerle buluşturuyor. Ödüllü oyuncu Adrien Brody'yi başrolüne yerleştiren yapımda psikolog Peter'ın geçmişle günümüzü iç içe geçiren ilginç öyküsüne tanıklık ediyoruz. Kızının ölümünün ardından yasla baş etmeye çalışırken geçmişten kalan ağır bir travmanın da kapılarını zorlayan baş kahramanımızın hayatı bir anda geri dönülmez bir farkındalıkla sarsılıyor. 

    İnsan beyninin henüz çözülemeyen gizemli savunma mekanizmalarından dem vuran filmimiz konu itibariyle diğer korku filmlerinden ayrılıyor. Zira burada iki farklı travmayı ele alıyoruz. Bir; bir çocuğun kaybı. İki; geçmişten kalan bir yaranın tekrar açılması. İkisinin de paranormal etmenlerle güzelce harmanlandığını söylemek yanlış olmayacaktır. İki yaranın arasındaki incecik bağ ile birbirini tamamlayan bu olaylar geçmişten geleceğe doğru düğümlenen ve film ilerledikçe çözülen bir iple bağlılar.

    Psikolojik bir ağırlık hissi yaratan film ergenlik, çocuk kaybı, sorunlu evlilik ve köklerinden kopma gibi insan hayatının en iz bırakan travmatik evrelerini bir arada yaşayan bir adam üzerinden ilerleyiyor. İnsanın kendine mantıklı gelmeyen cevaplara en çok çaresiz kaldığında açık olduğunu düşünürsek bunun senaryoda kilit noktalardan biri olduğunu görebiliriz. Bir bilim insanının, psikoloğun, kendisine mantıklı gelmeyen, gerçeküstü cevaplar araması için ancak bu kadar ısrarcı izleri takip etmesi gerekiyor. Bir tren kazasıyla birbirine bağlanan insanların hayatlarını geri döndürülemez biçimde değiştiren bir hikayeyi temel alan film, bu süreçte sorunlu aile ilişkilerine de göz kırpıyor.

    Korku camiasında son dönemlerde aradığını bulamayan seyircileri ziyadesiyle memnun edecek olan filmin kadrosunda Brody'ye dostane psikolog rolünde Sam Neill, azimli polis rolünde Robin McLeavy ve gizemli baba rolünde Bruce Spence eşlik ediyor. Oyuncu seçimlerinin filmin atmosferi için başarılı olduğu söylenebilir. Aşırı göze batmayan profillere sahip oyuncuların bir araya gelmesi güzel bir harman oluşturmuş. Özellikle aksanlı filmler izlemeye sevenler için bu detay önemli olacaktır. Farklı yerleşim alanlarının kendi içindeki dinamikleri de güzel bir biçimde yansıtılmış. Kıyafet seçimleri, lokasyonlar da dikkatli seyircilerin beğenisini kazanacak türden.

    Mary ve Max'in müziklerine de imza atmış olan Dale Cornelius'un hazırladığı müzikler filmin atmosferini destekler nitelikte. Dram ve korkuyu harmanlayan müziklerin bolca yer aldığı filmde ses efektleri de ne göze batan, ne de kendini unutturan türden. Çekimlerin ağırlıklı olarak gece atmosferinde yer almasına rağmen ışık ve efekt kullanımı, hatta rüzgar gibi doğal etmenlerin kullanımı bile oldukça yerinde. Brody'nin alıştığımız kafası karışık ve çözüm arayan adam tiplemelerinden birine daha imza attığı film kadrajlarıyla da ön plana çıkıyor.

    Filmin seyircileri kendinden kopartabilecek tek yanı hızlı başlaması olabilir. Hızlı bir şekilde filmin kucağına düşen seyircilerin sabırlı olmasında fayda var, zira filmin 15. dakikasında ortaya çıkan şok edici farkındalık filmin tamamıyla ana temasını oluşturmuyor, film ilerleyen süreçlerde daha da genişleyerek kendini beklentilerin üstüne taşıyor. Korku severlerden değilseniz gece atmosferinin baskınlığı da insanı bunaltabilir. 

    Korku severlerin memnun kalacağını düşündüğüm filmde hayatın zoru evrelerinde karşısına çıkan sorulara yılmadan cevap arayan bir adamı takip ederek biz de ondan cesaret alıyoruz. Filmin sonunda bastırılan travmalarla yüzleşmenin hayatı nasıl değiştirebileceği de gizemin çözüldüğü noktalardan biri.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top