Joe Kelly'nin aynı adlı çizgi roman serisinden uyarlanan I Kill Giants, bu dünyada devlerin olduğuna inanan ufak kız Barbara'nın öyküsünü anlatıyor. Barbara, çevresindeki herkese devlerin gelip her şeyi yok edeceğini söylemesine rağmen kimse ona inanmamaktadır. Fakat Barbara, aile ve arkadaşları arasında yaşadığı kötü durumlara rağmen devleri avlamak için sürekli tuzaklar kurmakta ve kendisini nihai karşılaşma anına hazırlamaktadır. Ve Barbara için işler buradan oldukça fantastik bir hale bürünmeye başlar.
I Kill Giants hakkında fazla bir bilgim yoktu fakat filmin gösterildiği festivallerde topladığı bütün iyi yorumlara karşılık bir göz atmaya karar verdim. Genel anlamda, I Kill Giants benim için idare eder bir filmdi. Filmin kesinlikle iyi yanları vardı -ki birazdan değineceğim- ama hikaye o kadar Hollywood tarzında hazırlanmıştı ki, filmi izlerken bir şeylerin eksik olduğunu hissetmek elde değil. Fakat benim film hakkındaki en büyük sorunum, hikayesinin ne kadar tahmin edilebilir olmasıydı. Eğer film hakkında hiçbir şey öğrenmek istemiyorsanız, bir sonraki paragrafta fazla detaya girmeden azıcık spoiler vereceğim, haberiniz olsun.
Yönetmenliğini J.A. Bayona'nın yaptığı, 2 yıl önce vizyona giren A Monster Calls filmini izlemiş miydiniz? Eğer izlediyseniz, I Kill Giants da o filmin birebir kopyası sayılır. Hatta I Kill Giants'ın A Monster Calls'dan tek farkı, başrolündeki çocuğun ufak yaşına rağmen yapması imkansız olan tuzakları kurması ve finalde ortaya çıkan dev, ağacımsı yaratığa "canavar" yerine "dev" diye hitap edilmesiydi. A Monster Calls'ın en büyük hayranı olmasam bile hiç olmazsa o filme dair özgün bir şeyler vardı. Hikayenin tonu ve karakterleri son derecede netti. I Kill Giants'ın ilk 1 saatininse bildiğimiz Hollywood filmlerinden hiçbir farkı yok. Başkaları tarafından "ucube" olarak görünen Barbara'nın okulun kabadayıları tarafından haklanmasını (üstelik kabadayıları insancıl kılan tek bir kişilik özelliği bile yok, film boyunca sanki hiçbir işleri yokmuş gibi her gün Barbara'nın evine kadar gidip dev tuzaklarını yıkmaya çalışıyorlardı) ve çevresine bir türlü uyum sağlayamamasını görüyoruz. Bu sahneler kötü işlenmemiş olmasına rağmen bu süre içerisinde filmi ve ana karakterleri umursayacak hiçbir neden bulamadım.
Yine de bunlara rağmen, I Kill Giants kötü bir film değildi. Filmin kötü yanlarına karşılık filmin çok iyi yaptığı şeyler de vardı. Mesela filmin son 20 dakikası oldukça tatmin edici ve duygusaldı. Bu bölümde yaşanan mantıksız olaylara rağmen film, en sonunda seyirciye derin bir nefes aldırmayı ve ana karakterin içinde bulunduğu durumu gerçekten hissetmemizi sağlıyor. Bu bölümün de daha önceden yapılmış olmasına rağmen I Kill Giants, oldukça iyi bir finalle sona eriyor. Filmi izlediğim salondaki seyircilerin büyük bir çoğunluğu bu bölümde göz yaşlarını tutamadı.
Ayrıca performanslar da beklediğimden çok daha iyiydi. The Conjuring 2'de canlandırdığı Janet karakteriyle yükselişe geçen çocuk oyuncu Madison Wolfe, bu filmde gerçekten de inandırıcı bir performansa imza atmış. Ana karakter Barbara, film boyunca inanması zor olan şeyleri söylüyor ve onu canlandıran Wolfe ise bunları inandırıcı kılmayı başarıyordu.
Yardımcı oyunculardan Imogen Poots ile Jennifer Ehle'yi filmde görmek hoştu. Zoe Saldana ise yardımcı oyuncuların içerisinde en çok görünen kişi olmasına rağmen aynı zamanda filmde en çok harcanan oyuncuydu. Saldana, Barbara'nın okulda gittiği terapisti canlandırıyor ve onun filmde tek yaptığı şey; Barbara'ya bir şeyler söylemek, Barbara'nın canı sıkılıp kaçmaya başladığında da kızın arkasından bağırıp öylece durmaktı. Saldana'nın bütün sahneleri sadece bundan ibaretti. Yani oyuncuyu filmde görmek hoştu ama keşke böyle zayıf bir karakteri canlandırmasaymış.
Genel anlamda I Kill Giants, "idare eder" kelimesinin tam karşılığıydı. Filmin sıkıcı olmayan temposuna karşılık oldukça sıradan bir ilk saat ve bunu bir nevi telafi etmeyi başaran son 20 dakika vardı. Oyuncu kadrosunun başarılı olmasına rağmen ana karakter hariç herkes 2 boyutlu karakterleri canlandırıyordu. Ve son olarak senaryo yaratıcı fikirlerle dolu olmasına karşılık 2 yıl önce vizyona giren başka bir film bunu önceden yaptığı için inandırıcılığını kaybediyordu. Eğer yukarıda bahsettiğim filmi izlemediyseniz ve çocuklarınıza hayatın gerçeklerini fantastik bir şekilde anlatan bir film göstermek istiyorsanız, I Kill Giants son derecede uygun bir film olur. Geriye kalan herkes içinse, eğer film ilginizi çekmediyse o halde büyük bir şey kaçırmıyorsunuz. Zararsız, ama bir o kadar da sıradan bir iş.
FİLMİN İYİ YANLARI:
+ Madison Wolfe'un harika performansı.
+ Yaratıcı fikirler.
+ Son 20 dakikanın dramatik finali.
+ Sıkıcı olmayan bir tempoya sahip olması.
FİLMİN KÖTÜ YANLARI:
- Senaryosunun bilindik ve mantıksız oluşu.
- Oldukça yüzeysel kalmış olan yan karakterler.
- Filmin ilk 1 saatinde hikayenin içerisine bir türlü girememeniz.
TOPLAM PUAN: 6.3/10