Ya panayır aslında çoktan gitmişse?
Yazar: Duygu KocabaylıoğluDeğişik, farklı, en azından orijinal; Türkçesiyle ülkemiz sineması için özgün bir iş Ve Panayır Köyden Gider. Salt adıyla birlikte dokusunda hüzün ve dramatik bir vurgu olduğunun seyirciye ipucunu veren bir yapım.
Mete Sözer'in hem senristliği hem yönetmenliği üstlendiği film, türsel bir kolaj aslında. Biraz şiirsel gerçeklik, biraz fantastik, hafif sürreal, hafif masalsı... Köyde geçmesine rağmen mekansız ve zamansız olabilecek bir senaryoya sahip Ve Panayır Köyden Gider. Ölümle derdi olan ya da olmayan sıkışmış karakterleri ile tam bir tımarhane de diyebilirsiniz bu köye. Emir Kusturica'nın Çingeneler Zamanı'ndan Ümit Ünal'ın Gölgesizler'ine savrulan bir yelpaze de hayal edebilirsiniz.
Filmin konusunu "köye bir yabancı gelir ve ahali gündelik hayatı içinde bu yabancının gerçekte kim olduğunu bulmak için kafa patlatır" olarak kısaca geçiştirmek lazım. Zira anlatılmaz seyredilir bir film karşımızdaki.
Bu anlamda görüntü yönetmenliğine, dekorlara ve filmin rengine ince çalışılmış. Mete Sözer o derece olmadığını iddia etse de biçimselliği, her halükarda daha öne çıkan bir işe imza atmış.
Bunda bir sakınca yok tabii ki ama Bekçi Ali'nin yüzündeki lekeden başlayarak kullanılan yoğun metafor örgüsü yönetmenin belki de asıl derdi olan varoluşsal sorguları ikinci plana itmiş. İnsanoğlunun ölümle ilişkisi, yaşam içinde konumu, ne olursa olsun sıkışmışlığı ama bu sıkışıklığa arşı koymak için çok da çaba sarf etmemesi... Mecburi kabullenişler, affetmeyişler, aylaklıklar ya da hayata karşı figüranlıklar... Senaryonun ve diyalogların da bu temalarda kafası karışık belli ki. Yine Mete Sözer imzasını taşıyan şiir dizileri filmin dikkatle dinlenmesi gereken, leziz bölümleri; hiçbiri boşuna yazılmamış mısralar film bütünlüğünü tamamlıyor diyebiliriz.
Biçimselliğin yanı sıra, senaryo üç ana karaktere çok yoğunlaşmış. Bekçi Ali, Yabancı ve Filiz. Tam da bu dizilimle verilen karakter derinliği aslında senaryo akışını götüren ve diğer yan karakterlerin varlığını bütünleyen. Engin Altan Düzyatan'ı alışılmışın dışında izlediğimiz Bekçi Ali, Cem Davran'ın layıkıyla canlandırdığı Yabancı karakteri ile uyumlu bir gerginlik yakalıyor. Herhangi bir yabancıya karşı sırayla beslediğimiz terreddüt, merak/yakınlaşma ve düşmanlık duygularını başarılı bir şablonla takip eden Ali, düzeni ve düzenini bozan bu adama karşı beklediğimiz tüm tepkileri veriyor. Yabancı cephesi ise daha zor çözülebilecek bir yap-boz. "Neden bu köyde? Nerde çıktı geldi, adı ne?" gibi en temel soruların bile köy ahalisi açısından havada kaldığı Yabancı, filmin "femme fatale"i adeta! Baştan çıkartan kırmızyı illa kadınlar giyecek değil ya!
Kadın demişken neredeyse kadınsız bir film çekiyormuş yönetmen. Filmin sadece üç sahnede görünen Meral Çetinkaya dışındaki tek göze çarpan kadını Açelya Devrim Yılhan. Filiz karakterinin karanlığını taşımakta başarılı bir iş çıkartan Yılhan, filmin tüm öfkesini kalbinde taşıyor sanki...
Uzun lafın kısası, The Police grubunun ünlü müzisyeni Andy Summers imzalı etkileyici müzik tercihleri de hikaye anlatımının bir parçası olarak kullanılan Ve Panayır Köyden Gider, 'kaliteyi belli bir çizgi üzerinde tutma konusunda sınıfta kalan, kısır yerli sinema atmosferimizde', en azından farklı bir nefes aldırabilecek ve seyirciyi vicdani sorulara/sorgulara yöneltebilecek bir film. Sinematografisi kesinlikle perdede seyiri hak eden cinsten.