Hesabım
    Kaçak Prenses
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Kaçak Prenses

    Prensesin kaçanı makbuldür...

    Yazar: Banu Bozdemir

    Kraliçe Elizabeth'in maceraları bitmek bilmiyor ama galiba en matrağı babası kral George ve annesi kraliçe Elizabeth'in gölgesi ve baskısı altından kaçtıkları bir gecelik macera olsa gerek. Böyle bir gün var, yani 8 Mayıs 1945 tarihinde İkinci Dünya Savaşı'nın resmen bitmesinin ardından büyük bir kutlamayla Zafer Günü kutlanıyor. Ama prenses Elizabeth'in aile içinde kullanılan adıyla Lilibet'in peşini bir dakika olsun bırakmayan kamera zaman zaman gerçeklerden bir hayli uzak bir komedi algısının peşine düşüyor. Komedi olayını kesinlikle başarıyor orada bir sorun yok ama filmin olaysız hali filme olan ilgimizi az da olsa yitirmemize neden oluyor bir süre sonra...

    Aslında filmin gülmece unsurlarının arasına sıkıştırdığı güzel söylemler yok değil. Bir kere babasından sonra yani 1952'de tahta geçen Elizabeth'in çok kontrollü bir havası var, hatta bu kontrolün filmi yönettiğini bile düşünüyorsunuz. Ablasına göre daha saf ve nasıl denir daha dışadönük olan Margaret ise ablasını gece boyunca peşinde sürükleyerek bir anlamda filmin hikayesini yaratmış oluyor. Yani film tarihe damga vurmuş bir karakter olan Elizabeth'in bir kutlama gecesinde yaşadıklarını anlatıyor. Ne kadarı gerçek bilinmez ama bu haliyle de Elizabeth'e az da olsa hava aldırmış gibi.

    Gelelim güzel söylemlere... Zafer gününü halkın arasında kutlayan Elizabeth bir nevi halkın nabzını tutmuş ve düşüncelerini de öğrenmiş oluyor. Bu da insanlara sarayların tepesinden bakmaktansa aralarına karışmanın önemi konusunda vurgu yapıyor. Ve önemli bir işe soyunmadan önce biraz deneyim kazanmanın etkileri konusunda da...

    İki kardeşin mekanlardan sokaklara taşan yorucu ama sevimli eğlence anlayışları sabaha karşı Elizabeth'in onca hengame içinde kaybetmediği hava askeri Jack'ten hoşlanması, onun annesini ziyaret etmesi, saraya çağırması ve hatta birliğine teslim etmesiyle son buluyor. Kesinlikle abartılı bir gece eğlencesinden sonra bu yolculuk çok fazla kaçıyor. Ve filmin o ana kadar ki masalsı gidişatını kesiyor, gerçekler devreye girince de pek uzun ve gereksiz geliyor açıkçası. Yani karşımızda prenses Elizabeth olmasa kesinlikle ilgi çekmeyecek bir gece macerası var. Ve 14 yaşındaki kardeşinin akarsuya kapılmış gibi durmaması da bir süre sonra sinir bozucubir hale geliyor. Kraliyet ailelerindeki baskıya dikkat çekmek için yapılmış bir film olabilir diyeceğim ama günümüzle pek alaka barındırmıyor.

    Yönetmen Julian Jarrold Becoming Jane/ Aşkın Kitabı'yla biraz tarihi suarda dolanmak istediğinin sinyalini  vermişti bize bu filmle de pekiştirmiş oldu. Kraliçe yani anne Elizabeth rolüyle izlediğimiz Emily Watson  ise rolü gereği fazla kontrolcü çıkıyor karşımıza. Sevenlerini memnun edecek bir aktivasyonu yok filmde onu da söyleyelim. Kaçak Prenses bürokratik bir yaşamın içinde hapsolan ama oradan kurtulduğu ilk anda bunu eğlenceye çeviren iki prensesin öyküsü, bütün öykü bir gecede geçiyor ama anlatılanlarla ve filme katılan karakterlerle etkisi genişliyor. Sonra da bir sır gibi kapatılıyor sanırım sarayın gizli kapıları ardında. Düz, komik ama bir yandan da hareketli bir film izlemek isteyenler buyursun!

    twitter.com/BanuBozdemir

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top