Senaryosunu da Pascal Bonitzer ile beraber yazan Haitili sinemacı ve siyasetçi Raoul Peck'in yönetmen koltuğunda oturduğu "Le jeune Karl Marx / The Young Karl Marx", Marx'ın yaşamındaki 1843 - 1848 arasındaki döneme odaklanan tarihsel ve biyografik bir drama...
Daha önce İstanbul Film Festivali kapsamında izlemiş olduğumuz filmi, 5 Mayıs 1818'de Trier'de doğan ve Lenin'in, "... öğretisinin gücü sınırsızdır; bu sınırsız güç,onun doğru olmasından gelir. Öylesine dopdolu ve dosdoğru bir öğretidir ki o, ... bütünsel bir dünya görüşü sağlar insanlara." şeklinde tanımladığı Marx'ın 203. doğum yıl dönümü şerefine bir kez daha izleyerek siz değerli sinemaseverler için yorumlayalım istedik...
Gelin başlayalım...
Köln, Nisan 1843...
25 yaşındaki Marx (August Diehl), "Halk yoksullara uygulanan hukuksuz cezayı görüyor ama bunu gerçekleştiren suçluları asla... Suçu görmedikleri için ceza aldıklarında onlardan korkun... Çünkü intikam alacaklar..." diyen ve Rheinische Zeitung Gazetesinde Rusya monarşisini fazlasıyla sert eleştiren bir makale yayımlayınca, Çar I. Nikolay gazetenin yasaklanmasını ister ve Prusya hükumeti de bu isteğe uyarak gazeteyi dağıtarak Marx dahil herkesi tutuklar...
Aynı esnada Manchester, İngiltere...
Ermen ve Engels İplik Fabrikasında, iki işçinin yaralandığı bir iş kazasının sonrasında tezgahlar durmuştur...
Ki, tüm işverenlerin kesinlikle katlanmak istemedikleri şeylerin başında gelmektedir bu üretimin aksaması hali...
İşte o yüzden de zarar işçilerin ücretlerinden kesilerek tazmin edilecektir...
Ve...
Yaşanmakta olan kötü çalışma koşullarına itiraz ederek emekçi arkadaşlarını uyandırmak peşindeki İrlandalı işçi lideri Mary Burns (Hannah Steele), Bay Engels (Peter Benedict) tarafından işten kovularak kapının önüne konulur...
Olan biten her şey patronun oğlu Friedrich Engels'in (Stefan Konarske) gözlerinin önünde cereyan etmekte olup aynı genç Engels, gelecek günlerde evleneceği Mary Burns ve çevresindekileri bulmak üzere peşlerinden gider...
Zira Friedrich, Manchester ile Leeds'deki işçi sınıfı hakkında, Marx'ı son derece derinden etkileyecek olan "1844 Yılında İngiltere'de İşçi Sınıfının Koşulları" isimli bir kitap yazmakta ve ilk ağızdan onların fikirlerini de duymak istemektedir...
Ancak hiç de kibar olmayan Paddy (Aran Bert) Friedrich'in suratına kafası ile vurarak, onu yere indiriverir...
Temmuz 1844...
Arnold Ruge'un (Hans-Uwe Bauer) gazetesinde çalışmanın yanı sıra kitap ve makaleler de kaleme alan Karl ile aristokrat bir ailenin kızı olan karısı Jenny von Westphalen-Marx (Vicky Krieps), küçük bebekleri ile Paris'e yerleşmişlerdir...
Karısı ile sokaklar da dolanan Karl bir gün, ünlü Pierre-Joseph Proudhon'un (Olivier Gourmet) bir miting konuşmasına tanık olur ve aralarında "özel mülkiyet" hususunda küçük bir polemik de yaşanır...
Üstelik anarşizmin babalarından Mikhail Aleksandrovich Bakunin'de (Ivan Franek) oradadır...
Derken Friedrich'de kendisini kadim yoldaşı Karl ile Berlin'deki ilk görüşmenin ardından evinde yeniden karşılaşacağı Ruge'u ziyaret etmek üzere Paris'e gelmiştir...
Başlangıçta özellikle de Karl, Friedrich'e pek yüz veremese de aslında Marx'ın Hegel, Engels'in de İniltere işçi sınıfı hakkında yazdıkları birbirlerini fazlasıyla heyecanlandırmıştır...
Bununla yetinmeyen Marx, kendisine Adam Smith ve David Ricardo gibi İngiliz iktisatçıları da okumasını öneren Engels sayesinde dünyanın sadece yorumlanması değil değiştirilmesi gerektiğini de anlamıştır...
Her konuda görüş birliğine varan ikili, bundan böyle birlikte yazarak bilimsel sosyalizmin temellerini atacaklardır...
İlk öneri de "Eleştirel Eleştirinin Eleştirisi" başlığı ile Jenny'den gelir
Dakika 41...
Hepsi bu mu?
Elbette değil...
Geride, Marx ve Engels'in ünlü "Komünist Manifesto"sunun (1848) yazım sürecinin de yer aldığı 77 dakikalık bir bölüm daha mevcut...
Fırsat bulup da bugüne kadar izlememiş olanlara, büyük eseri Kapital'den yapacağımız (iktisadi ve siyasi analizlerine ek olarak) "seviyesizleşmekte hiçbir sakınca görmeyen insanların karakterini de tanımladığı" aşağıdaki alıntı ile kendisinden sonraki yüzyıllara damgasını vuran Karl Marx'ı daha yakından tanımak isteyenlere tavsiye edeceğiz...
Ne midir bu alıntı?
Buyurun:
"... vicdan, şeref vb. gibi kendileri meta olmayan şeyler, sahipleri tarafından para karşılığı elden çıkarılabilecekleri ve böylece bir fiyatları olacağı için, meta biçimini alabilirler."
Keyifli seyirler,