Hesabım
    Genç Karl Marx
    Ortalama puan
    3,6
    16 Puanlama
    Genç Karl Marx hakkında görüşlerin ?

    3 Kullanıcı yorumları

    5
    0 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    3 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.094 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    5 Mayıs 2021 tarihinde eklendi
    Senaryosunu da Pascal Bonitzer ile beraber yazan Haitili sinemacı ve siyasetçi Raoul Peck'in yönetmen koltuğunda oturduğu "Le jeune Karl Marx / The Young Karl Marx", Marx'ın yaşamındaki 1843 - 1848 arasındaki döneme odaklanan tarihsel ve biyografik bir drama...

    Daha önce İstanbul Film Festivali kapsamında izlemiş olduğumuz filmi, 5 Mayıs 1818'de Trier'de doğan ve Lenin'in, "... öğretisinin gücü sınırsızdır; bu sınırsız güç,onun doğru olmasından gelir. Öylesine dopdolu ve dosdoğru bir öğretidir ki o, ... bütünsel bir dünya görüşü sağlar insanlara." şeklinde tanımladığı Marx'ın 203. doğum yıl dönümü şerefine bir kez daha izleyerek siz değerli sinemaseverler için yorumlayalım istedik...

    Gelin başlayalım...

    Köln, Nisan 1843...

    25 yaşındaki Marx (August Diehl), "Halk yoksullara uygulanan hukuksuz cezayı görüyor ama bunu gerçekleştiren suçluları asla... Suçu görmedikleri için ceza aldıklarında onlardan korkun... Çünkü intikam alacaklar..." diyen ve Rheinische Zeitung Gazetesinde Rusya monarşisini fazlasıyla sert eleştiren bir makale yayımlayınca, Çar I. Nikolay gazetenin yasaklanmasını ister ve Prusya hükumeti de bu isteğe uyarak gazeteyi dağıtarak Marx dahil herkesi tutuklar...

    Aynı esnada Manchester, İngiltere...

    Ermen ve Engels İplik Fabrikasında, iki işçinin yaralandığı bir iş kazasının sonrasında tezgahlar durmuştur...

    Ki, tüm işverenlerin kesinlikle katlanmak istemedikleri şeylerin başında gelmektedir bu üretimin aksaması hali...

    İşte o yüzden de zarar işçilerin ücretlerinden kesilerek tazmin edilecektir...

    Ve...

    Yaşanmakta olan kötü çalışma koşullarına itiraz ederek emekçi arkadaşlarını uyandırmak peşindeki İrlandalı işçi lideri Mary Burns (Hannah Steele), Bay Engels (Peter Benedict) tarafından işten kovularak kapının önüne konulur...

    Olan biten her şey patronun oğlu Friedrich Engels'in (Stefan Konarske) gözlerinin önünde cereyan etmekte olup aynı genç Engels, gelecek günlerde evleneceği Mary Burns ve çevresindekileri bulmak üzere peşlerinden gider...

    Zira Friedrich, Manchester ile Leeds'deki işçi sınıfı hakkında, Marx'ı son derece derinden etkileyecek olan "1844 Yılında İngiltere'de İşçi Sınıfının Koşulları" isimli bir kitap yazmakta ve ilk ağızdan onların fikirlerini de duymak istemektedir...

    Ancak hiç de kibar olmayan Paddy (Aran Bert) Friedrich'in suratına kafası ile vurarak, onu yere indiriverir...

    Temmuz 1844...

    Arnold Ruge'un (Hans-Uwe Bauer) gazetesinde çalışmanın yanı sıra kitap ve makaleler de kaleme alan Karl ile aristokrat bir ailenin kızı olan karısı Jenny von Westphalen-Marx (Vicky Krieps), küçük bebekleri ile Paris'e yerleşmişlerdir...

    Karısı ile sokaklar da dolanan Karl bir gün, ünlü Pierre-Joseph Proudhon'un (Olivier Gourmet) bir miting konuşmasına tanık olur ve aralarında "özel mülkiyet" hususunda küçük bir polemik de yaşanır...

    Üstelik anarşizmin babalarından Mikhail Aleksandrovich Bakunin'de (Ivan Franek) oradadır...

    Derken Friedrich'de kendisini kadim yoldaşı Karl ile Berlin'deki ilk görüşmenin ardından evinde yeniden karşılaşacağı Ruge'u ziyaret etmek üzere Paris'e gelmiştir...

    Başlangıçta özellikle de Karl, Friedrich'e pek yüz veremese de aslında Marx'ın Hegel, Engels'in de İniltere işçi sınıfı hakkında yazdıkları birbirlerini fazlasıyla heyecanlandırmıştır...

    Bununla yetinmeyen Marx, kendisine Adam Smith ve David Ricardo gibi İngiliz iktisatçıları da okumasını öneren Engels sayesinde dünyanın sadece yorumlanması değil değiştirilmesi gerektiğini de anlamıştır...

    Her konuda görüş birliğine varan ikili, bundan böyle birlikte yazarak bilimsel sosyalizmin temellerini atacaklardır...

    İlk öneri de "Eleştirel Eleştirinin Eleştirisi" başlığı ile Jenny'den gelir

    Dakika 41...

    Hepsi bu mu?

    Elbette değil...

    Geride, Marx ve Engels'in ünlü "Komünist Manifesto"sunun (1848) yazım sürecinin de yer aldığı 77 dakikalık bir bölüm daha mevcut...

    Fırsat bulup da bugüne kadar izlememiş olanlara, büyük eseri Kapital'den yapacağımız (iktisadi ve siyasi analizlerine ek olarak) "seviyesizleşmekte hiçbir sakınca görmeyen insanların karakterini de tanımladığı" aşağıdaki alıntı ile kendisinden sonraki yüzyıllara damgasını vuran Karl Marx'ı daha yakından tanımak isteyenlere tavsiye edeceğiz...

    Ne midir bu alıntı?

    Buyurun:

    "... vicdan, şeref vb. gibi kendileri meta olmayan şeyler, sahipleri tarafından para karşılığı elden çıkarılabilecekleri ve böylece bir fiyatları olacağı için, meta biçimini alabilirler."

    Keyifli seyirler,
    Engin Yüksel
    Engin Yüksel

    Takipçi 1.458 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    29 Mayıs 2017 tarihinde eklendi
    herhangi bir siyasi fraksiyona takılıp kalmadan tarihe damgasını vurmuş bir teorisyenin gençlik yıllarını,yaşadığı zorlukları ve Engels ile olan yol arkadaşlığının başlangıcını ekrana yansıtan bir yapım izlenmeye değer 7/10
    Alp T.
    Alp T.

    Takipçi 441 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    8 Haziran 2017 tarihinde eklendi
    Bu yılki İstanbul Film Festivali'nde en çok rağbet gören filmlerinden birisi olan Genç Karl Marx'ı festivalde izleme fırsatını kaçırdım çünkü filmin bütün seansları tamamen doluydu. Ve her ne kadar Karl Marx'a karşı bir ilgim olmasa da filmin kendisini merak edip bir göz atmaya karar verdim.

    Genç Karl Marx filmi, kısaca 20'li yaşlarında olan Karl Marx'a odaklanıyor. Ve bu süre içerisinde onun kendi fikirlerini nasıl ortaya koymaya çalıştığını, Friedrich Engels ile nasıl tanıştığını ve eşi ile olan ilişkisinin nasıl geliştiğini görüyoruz.

    Peki genel anlamda film nasıldı? Sorduğunuz kişiye göre değişir. İstanbul Film Festivali'nde izlediğim Manifesto filmi gibi, Genç Karl Marx da herkese hitap eden bir film değil. Eğer bu konuyu yakından takip ediyorsanız, filme bayılacaksınız. Eğer bu tarz işleri sıkıcı buluyorsanız, bu film fikrinizi değiştirmeyecek. Ve eğer benim gibi konu hakkında pek fazla fikriniz olmayıp açık bir zihin ile filmi izleyecekseniz, sonucu hiç de fena bulmayacaksınız.

    Şahsen, Genç Karl Marx tam da olması gerektiği gibi bir iş olmuş. Karl Marx'ın hayatına oldukça başarılı bir şekilde odaklanmış ve fikir akımları konusuna da iyi bir şekilde değinmiş. Dediğim gibi, eğer Karl Marx'ı seviyorsanız bu filme bayılacaksınız.

    Bana göre Genç Karl Marx, her ne kadar başarılı yanları olsa da hem bazı temalardan hem de hikayeye karşı pek fazla ilgim olmadığı için tekrar tekrar izleyebileceğim bir yapım değil.

    August Diehl, Karl Marx rolünde harikalar yaratmış. Film boyunca Diehl, tanınmaz bir haldeydi, performansı çok başarılıydı. Aynı zamanda Stefan Konarske, Hannah Steele ve Vicky Krieps'i de çok başarılı buldum. Raoul Peck'in yönetmenliği de başarılıydı.

    Genç Karl Marx'ın beni en çok şaşırtan yanı, 2 saatlik süresine rağmen hızlı ilerlemesiydi. Çünkü genelde bu tarz filmler çok yavaş ilerler ve film süresince saatimi yoklarım. Ama Genç Karl Marx, hikayesini ilgi çekici bir şekilde anlatmayı başarmış ve çok fazla detaya girmeden seyirciyi boğmamaya çalışmış.

    Filmi tekrar tekrar izlemeyecek olmamın yanı sıra, Genç Karl Marx'ın birkaç zayıf yanı var. Bunlardan birincisi, film bazı detayları atlarken önemli kısımları da es geçmiş. Bu esnada da o zamanlarda geçen savaşlara pek değinmemiş mesela. Ayrıca, her ne kadar hikaye ilgimi çekmiş olsa da son 20 dakikada hikayeden koptum. Çünkü film, son 20 dakikada tonunu iyice yavaşlatmış ve sadece ekstra sahneler ekliyormuş gibi hissettirmiş.

    Genel olarak Genç Karl Marx, eğer hikayeyi seviyorsanız bayılacağınız, konuyla alakanız yoksa pek ilginizi çekmeyecek bir yapım. Ben konuya karşı ilgim olmadan izledim ve sonuçtan pişman olmadım. Film bittikten sonra Karl Marx'ın bir hayranı olmadım ama 2 saat boyunca hikaye ilgimi çekmeyi başardı. Yine de, tekrar tekrar izleyebileceğim bir iş değil. Sadece Karl Marx'a aşina olanlara tavsiye ederim.

    FİLMİN İYİ YANLARI:

    + Müthiş oyunculuklar.

    + Hızlı ilerleyen diyaloglar.

    + Hikayenin ilgi çekici olması.

    + Geçen zaman dilimi başarılı yansıtılmış.

    FİLMİN KÖTÜ YANLARI:

    - Film, bir süreden sonra odak noktasını biraz şaşırıyor.

    - Tekrar tekrar izlenebilecek bir iş değil.

    - Bazı önemli noktaları es geçmiş.

    TOPLAM PUAN: 6.8/10
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top