Hesabım
    John Wick 2
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    John Wick 2

    Erdem ve hırs aksiyonu

    Yazar: Banu Bozdemir

    İlkinde klişesinde yüzüp en azından dövüş sahnelerinin gücüne hayran olduğumuz John Wick hikayesi yine senaryoyu çok takmayn dövüşçül haliyle karşımıza çıkıyor. John Wick olmaya daha başından övgü yapıp, bizi filmi sevmeye şartlamaya çalışan yapım (seviyoruz o ayrı) bitmeyen bir intikam hikayesinden intikam alıyor gibi uzadığını fark etmiyor, fark ettirmiyor.

    Keanu Reeves ifadesiz yüz şekliyle karısını kaybeden, onun yerine arabasını ve köpeğini koymaya ve beladan uzak durmaya çalışan imajını bozmasa da yine ortalıkta temizlemedik adam bırakmıyor. Herkes John Wick kendisini öldürsün diye üzerine koşarken, hikaye yine klişe bir biçimde ortalıkta dolaşmaya devam ediyor. Bu devam filminin en ilgi çekici ve güzel tarafı hikayeyi Roma’ya, klasik ve modern müzelere taşıması olmuş sanırım. Bir yandan da mekanları o kadar ekonomik kullanıyor ki, neredeyse üç mekanda uzun uzadıya bitmeyen kurşun darbelerinin hedefi olduk. İlk filmdeki muhteşem diyebileceğimiz dövüş sahneleri burada yerini hızlıca hedefini bulan kurşun deliklerine bırakmış desek yanlış olmaz. Dehlizlerde, tabloların ve heykellerin içinde geçen hikaye biraz Da Vinci Şifresi etkisi yaratyor, en azından ben öyle hissettim.  Tabii burada mekanların etkisi daha çok görsel pay için kullanılmış. Sadece modern sanat müzesindeki ayna oyunu filme boyutlu bir bakış açısı katmış diyebiliriz.

    Ben kendi adıma John Wick 2’yi izlerken pek yeni birşey bulamadım, derdi o değil anlıyorum. Oysa ilkinde yönetmen Chad Stahelski geçmişindeki dövüş sanatı hamlelerini filme çok iyi kanalize etmişti. Bu kez iyi dövüş yerine iyi ve sürekli atılan silahlar görüyoruz. Oysa tutkuları olan,  karısının yasını tutan, köpeği ve arabasına takıntılı bir şekilde bağlı olan adamın saydırırken biraz daha ciğerli olmasını beklerdik. Ama bir yandan da onu gözümüzde tüm klişe hallerine rağmen karizmatik bir kahraman haline getiren bu dur duraksız ve duygusuz yanı sanırım. Filmin kendi içindeki bu klişelerden bir hayli zevk aldığını düşünüyorum.

    Film ilk başta kahramanımıza methiyeler düzse de onu bir kaybeden konumuna sokmaktan geri durmuyor. Elindeki silahı bir an olsun bırakmayan Wick, es vermeden kaçma kovalamaca ve kurşun sıkma hamleleriyle filmi tamamladı. Onun normalini yakalayamadığımız için bu hallerinin bu denli önem kazandığını düşünüyorum. Ama üçüncüsünün de çekileceği haberleri karşısında nasıl bir aksiyonun bizi beklediğini de düşünmeden edemedim. Zira konuyu bir kenara itip görsele kilitlenen filmin üçüncü adımında biraz ivme kaybedeceği aşikar. Sonuçta hayattaki sevdiklerini kaybedip, onların anısına sarılmak yerine sürekli sinirleri kaşınan ve sınanan bir adamın macerasına tanıklık ediyoruz. Ama ne macera! Sonsuz aksiyon vaat eden bir yapım John Wick, o yüzden tekrar tekrar kaldığı yerden başlayabilir!

    Tabii biraz karaktere hayat veren Keanu Reeves’e de bakmak lazım. Erdemli ama hırslı olan karaktere yeterince yakışıyor, sert yüz hatlarını eğip bükmeden filmin bitmeyen aksiyonuna dahil oluyor. Takım elbisesinin içine giydiği boğazlı kazağın karizması ikinci filmde yoktu. Ama kesinlikle olmalı. Karaktere ait hikaye kısa kesilip, duygusal anlar neredeyse yok edilip kurşunlarla ilerleyen bir John Wick hikayesi serinin devamı için risk teşkil edebilir ama film ilkinin ekmeğini biraz daha yer gibi duruyor. Kesinlikle senaryonun cansızlığına el atılmalı, aksiyonu sarıp sarmalayacak daha güçlü bir hikaye olmalı. İlkindeki etkiyi çok yakalayamasam da  sevenlerini heyecanlandıracak bir yapım olduğunu söyleyebilirim John Wick’in. Çünkü karizma ve Keanu Reeves işbirliği tam gaz devam ediyor!

    Banu Bozdemir

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top