Serinin ikinci filmi “Sicîn 2” nin senaryosunu, yönetmen koltuğunda oturan Alper Mestçi, Ersan Özer ile birlikte yazmış…
Ellerine sağlık…
Zira ortaya öylesine esrarengiz bir “kara büyü” öyküsü çıkmış ki, insanların çatır çatır öldükleri ve cinlerin ortalıkta fütursuzca kol gezdikleri filmin finaline kadar, yaşanan olayların ardındaki gerçek nedenleri anlayabilene aşk olsun…
Film, Salim’in (Ercan Koçak) ev içinde ne olduğunu göremediğiniz bir “eylem” ve bir türlü anlamlandıramayacağınız “intiharı” ile başlar…
Derken aradan uzun yıllar geçer…
Ve birdenbire kendimizi, Hicran (Seyda Terzioglu) ve Adnan (Bulut Akkale) çiftinin iki yaşındaki oğulları Birol (Ege Ariav) ile beraber mutlu mesut yaşadıkları, Çanakkale Yenice’deki evlerinde buluruz…
Aile bir doğum günü kutlamasına hazırlanmaktadır…
Ancak bu mutluluk çok uzun sürmeyecek ve Birol’un akıl almaz bir biçimde hayatını kaybetmesinin ardından Hicran ile Adnan’ın hayatları da çok fena kararacaktır…
Artık Hicran için her yerde kendisini yakalayan kâbuslar başlamıştır…
Adnan’ın içler acısı halini, hiç sormayın bile…
Bunun üzerine Hicran soluğu, arkadaşı Aynur’un da (Efsun Akkurt) yardımıyla, Abdullah Hoca’nın (Yavuz Çetin) yanında alır…
Orada duydukları, Hicranın kanını donduracak türdendir…
Zira kendisine, teyzesi veya halası tarafından "41 dikiş" büyüsü yapıldığını öğrenecek ve birden fazla “ters köşe” sürprize gebe olan filmin asıl hikâyesi için annesi Necmiye (Ece Baykal) ile babaannesi Asiye’nin (Reyhan İlhan) yaşadıkları köye doğru yola koyulacaktır…
Elbette bizde, filmi henüz izlememiş olanların ağızlarının tadını kaçırmamak adına, hikâyeye ilişkin bilgilere, burada son noktayı koyarak diğer hususlara geçeceğiz…
Her şeyden önce, ikna edici nitelikte performans sergileyen “oyuncu kadrosunun” yine çok iyi olduğunu söylememiz gerekiyor…
Düşük bir bütçe ile çekilmiş olmasına karşın “görsel efektler” ile “plastik makyajlar” da olabildiğince tatminkâr…
Ki, bu sefer Mestçi, kulağa “gümbür gümbür” gelen müzik ve ses efektlerinden de ziyadesiyle yararlanmayı ihmal etmemiş…
Kesinlikle, ilk filmdeki gibi “The Conjuring Universe / Conjuring Evreni” projesinin, zekice kurgulanmış “İslami yorumu” hali bu filmde de devam ediyor…
Üstelik burada, köylülerce “Cinler Evi” olarak tanımlanan ve bağlasan bir domuzun dahi durmayacağı pislikteki virane bir ev aracılığı ile Sam Raimi’nin kült korku filmi “The Evil Dead”e de (1981) ufaktan bir selam yollanmış…
Keyifli seyirler,