Hesabım
    Kendinol
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Kendinol

    Sen ne kadar kendinsin?

    Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu

    Elinizi sallasanız sulu komediye çarpan yerli sinemamızda tür olarak gerilim çok karşımıza çıkan bir seçenek değil; hele ki eli yüzü düzgün kotarılmış olsun. Üzerine düşünülmüş, gerçekten emek verilmiş, -en azından kendi sinemamız açısından- orijinal bir senaryo her Cuma vizyonunda karşımıza çıkmıyor. Bu hafta, büyük harflerle bağırmadan gösterime girecek olan Kendinol da bu kıstaslarda dolaşan farklı bir yapım olarak önümüze geldi.   

    Yönetmen ve ortak senarist Serkan Özarslan, ilk uzun metrajlı işinde zorlayıcı bir sınava girişmiş. Volkan Özarslan ile imza attıkları senaryo, gerçek hayattaki bir oyun kurgusu ve kurgunun ‘piyonları’ üzerinden ilerliyor. Filme adını da veren “Kendin Ol” oyunu özünde, üye sayısı muğlak bir veritabanı üzerinden işleyen ve hayattaki amaçlarından sapmış insanları verilen görevlerle ‘yola getiren’ bir sistem. Toplumun daha ziyade psikolojisi zayıf, yıpranmış ya da sorunlu/sorun yaratma potansiyeline sahip olan bireylerini hedef alan bu oyun düzeneğinin beyni ise kaynağı belirsiz –ya da en azından seyirciye gösterilmeyen- bir ses kaydı. İmer Özgün’ün canlandırdığı ve mesleği oyunculuk olan Zeynep Saygın başkarakteri de Kendin Ol oyununun üyelerinden biri. Fragmanda da yer alan açılış sahnesinde karanlık bir odada bir sandalyeye bağlı halde tanıştığımız Zeynep’in alıkonulma aşamalarını izlerken, geriye dönüşlü bir kurguyla da olayın özünü peyderpey öğrenme şansı buluyoruz. Ve hakkında sürprizbozan vermemek için daha fazla detayına girmeyeceğim öykünün katmanları da gün yüzüne çıkıyor. 

    Bir boyutuyla mesaj verme kaygısı güden bir film var karşımızda. Tüm hayatlarımız birer oyun sahnesinden ibaret; önemli olan ne kadar kendimiz olarak kendi hayatımızı yönetiyoruz, kendi yaşamlarımıza ne kadar müdahil olabiliyoruz? Bize sunulanı ne ölçüde kabul ya da ret ediyoruz? Yaşamda önümüze çıkanları bizi değiştirmesine ve dönüştürmesine ne kadar izin veriyoruz?  Filmin genel çerçevesinin seyirciye yönelttiği sorular bunlar; son 15-20 yıllık dönemde pek çok ‘uzmanın’ kişisel gelişim sektöründen zengin olduğunu düşünürsek, benzer soruları bir film kurgusuyla sormak o kadar da yanlış değil. 

    Şunu ifade etmek gerekir ki ortaya konan malzeme güçlü, kurgu matematiği de bilinçli biçimde kullanılmış; fakat gerilim dozajı yüksek böylesine bir öyküde seyirciyi biraz da merakta bırakmak, ipuçlarını belki de daha derinlere saklamak gibi bir anlatım dili tercih edilebilirdi.  Filmin açılışıyla yaratılan merak karışımlı gerilim duygusu maalesef çabuk yitiyor. Tek mekan gerilimi kullanılırken bazı sahnelerin akışının tahmin edilebilir olması, finalde doğru gelen vuruşun etkisini de yer yer azaltıyor. 

    Öte yandan küçük bir oyuncu kadrosuyla çıkartılan filmin performansları tutarlı bir seyir izliyor. Zeynep Saygın bizi de kandırmayı başarırken, ‘kötü polis’ Çağrı Şensoy,  ‘iyi polis’ Olgu Baran Kubilay ve düzen hacker’ı Volkan Cal üstlerine düşeni yerine getiriyorlar; oyun içinde oyun sergiliyorlar. 

    Filmin müzik tercihleri iyi seçilmiş ve sahneler için özel hazırlandığı belli olan score’ları bu türün düştüğü en büyük handikaplardan biri olan kolaycılıktan uzak tasarlanmış. Zira gerilim ve korku filmi olduğunu iddia eden pek çok yapımda abartı film müzikleri yüzünden ya sahnenin duygusunun ölümüne şahit oluyoruz ya da gerilim filminin gülünçleşmesine.

    Sonuç olarak Kendinol, ‘görünmez kuklacının’ yönettiği hayatlarımıza yeniden dönüp bakmamızı teşvik ederken, yerli sinemamız açısından yeni bir şeyler söyleme çabasında olan, emek verilmiş bir film. Oldukça yoğun nisan vizyonunda bir şansı da hak ediyor.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top